Başyazı: Metal işçisinin kavgası ekmek ve hürriyet kavgası!
Metal işkolundaki toplu sözleşmelerde sadece metal işçileri ile MESS (Metal işkolu patron sendikası) patronları karşı karşıya gelmiyor. İşçiyi ezen, patrona kâr ettiren, keyfi ve baskıcı istibdad rejimi ile emekçi halkın mücadelesi söz konusu.
MESS Genel Sekreteri televizyonda “milli güvenliğe aykırı olduğu için grev yasaklanacak, süreç yüksek hakeme gidecek, o da enflasyon oranında hatta altında bağlayacak” diyor. Ortada anayasa varmış, Anayasa Mahkemesi kararları önceki grev yasaklarının sendika hakkının ihlâli olduğuna hükmetmiş ne gam! Bir patron kendini, önce hükümetin, sonra yüksek hakemin, nihayet yargının yerine koyarak ahkâm kesme cüretini kimden alıyor?
“Türkiye’yi anonim şirket gibi yöneteceğiz”, “OHAL’i sermayenin önünü açmak için kullandık” diyen, Amerikan şirketlerini sarayda toplayıp “sıkıntı yaşarsanız ben buradayım” garantisini veren, en son “jestimizi yapacağız” dediği asgari ücrette patronları güldürüp milyonları açlığa mahkûm eden, hazırladığı bütçede şirketlerden aldığının iki katını işçiden emekçiden keserek devleti yönetmeye kalkan Erdoğan veriyor bu cüreti onlara!
Bu yüzden metal işçisinin ekmek mücadelesi aynı zamanda tüm halkı boğan istibdada karşı hürriyet mücadelesine bağlanıyor. Metal işçisinin MESS’i dize getirmesi demek, istibdadın surlarında büyük bir gedik açılması ve hürriyetin kapısının aralanması demek. Bunu yapabilecek güç işçi sınıfında var. Metal işçileri de işçi sınıfının en örgütlü gücü. 1963’te grev hakkını grev yaparak, Kavel greviyle, kimsenin jestiyle değil bileğinin gücüyle kazanan; 1970’te 15-16 Haziran’la sendikal hakları ayakta tutan DİSK’in öncü gücü olan; 1976’da büyük direnişi sayesinde 12 Mart darbesinin ürünü Devlet Güvenlik Mahkemelerine geçit vermeyen metal işçilerinden bahsediyoruz. Sağından soluna hangi burjuva partisi böyle demokratik kazanımlar sağladı halka?
Patronlara sorsanız kimi eski AKP’yi özler, kimi Babacan’ı ya da Davutoğlu’nu ister, kimi Kılıçdaroğlu’nu, İmamoğlu’nu ya da Akşener’i destekler ama hiçbiri kendisinin her istediğini bu topluma baskıyla kabul ettiren bu istibdadın nimetlerinden vazgeçmez. Bunun karşısında emekçi halk da daha önce kime oy vermiş olursa olsun ekmek ve hürriyet için aynı safta, Birleşik İşçi Cephesi’nde birleşmelidir.
İlk iş olarak da MESS’e karşı metal işçisinin etrafında kenetlenelim. Bu grev hepimizindir diyelim! Hepimiz birer grev gözcüsü olalım!
1976’da “DGM’yi ezdik sıra MESS’te” sloganını atıyordu işçiler, şimdi ise önce MESS’i ezelim ve ardından istibdada karşı hürriyet için mücadelemizi bir çığ gibi büyütelim!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2020 tarihli 124. sayısında yayınlanmıştır.