Yabancı sermayenin istediği demokrasi ve hukukun üstünlüğü gerçekte ne anlama geliyor?

Yabancı sermayenin istediği demokrasi ve hukukun üstünlüğü gerçekte ne anlama geliyor?

Türk lirasının değer kaybı arttıkça ve ekonomi dibe doğru gittikçe memleketin Amerikan muhalefeti, koro halinde aynı şarkıyı söylemeye başlıyor. Diyorlar ki: “Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmadığı için yabancı sermaye kaçıyor! Yabancı sermayeye güven vermeliyiz!”

İktidar bir tek bu konuda muhalefeti dinliyor

Emperyalizmin demokrasi ve hukukun üstünlüğü derken istediği, özgürce kâr etme ve işçi sömürme güvencesidir. Erdoğan ve damadı Albayrak da her fırsatta yabancı sermayeye, sizin güvenceniz biziz diyorlar zaten. Bir de şu S400’ler depoya kaldırılsa, Doğu Akdeniz’de İsrail’le beklenen anlaşmalar imzalansa bakın dolar muslukları tekrar nasıl açılacak. Türkiye’nin mevcut istibdad rejimi hiç değişmediği halde yine aynı emperyalistler tarafından Türkiye’nin tüm Ortadoğu’ya laiklik, demokrasi ve insan hakları merkezi olarak lanse edileceğini hep birlikte göreceğiz.

Emperyalizmin yasaklı, gazlı, coplu demokrasisi

Grev yasakları, sendikal hakların çiğnenmesi, hakkını arayanlara polisin gazla copla saldırması, mahkemelerin haklı olanın değil parası olanın lehine karar vermesi… Bunlar emperyalizmin demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramının içinde yer almıyor. Bilakis tüm bu baskılar emperyalist tekellerin çıkarına hizmet ediyor. Ne de olsa yabancı sermaye ülkeye babasının hayrına gelmiyor tabii ki getirdiğinden daha fazlasını götürmek, memleketin işçisini emekçisini iliğine kadar sömürmek için geliyor.

Demokrasi ve diktatörlük… Hangi sınıf için?

Bu yüzden Devrimci İşçi Partisi’nin önerdiği dövizin konvertibilitesinin kaldırılması, dış ticarette devlet tekeli, büyük tekellerin ve bankaların kamulaştırılması gibi sosyalist politikaları bırakın, en ufak bir sermaye kontrolü girişimini dahi hep bir ağızdan diktatörlük diye damgalıyorlar! İşin özünde bugün yaşadığımız, yüzde 1’lik azınlığın sömürü özgürlüğü karşısında yüzde 99’luk emekçi çoğunluğun esaretidir. Toplumun emekçi çoğunluğunun hürriyeti de aynı şekilde onlar için diktatörlük olacaktır!  Bu yüzden ne Amerikan muhalefeti ne de Avrupa Birliği’nden emekçi halk için demokrasi, özgürlük, hukuk bekleyebiliriz. Hürriyet işçilerle gelecek!     

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2020 tarihli 129. sayısında yayınlanmıştır.