Erdoğan döviz bulmuyor, ülkeyi daha derin bir borç batağına sürüklüyor! İşçi sınıfı borç köleliğini reddedecektir!
Türkiye ekonomisi ciddi şekilde kan kaybetmeye devam ediyor. 2022 yılının 50 milyar dolarlık cari açıkla kapatılması bekleniyor. 2023 yılı için ise en iyimser tahminler bile en az 32 milyar dolarlık bir cari açık olacağını öngörüyor. Gelecek yıl için de tablo iç açıcı değil. 2023’te 185 milyar dolardan fazla dış borç ana para ve faiz ödemesi yapılacak. Bu dış borcun 70 milyar dolara yakını devlete (yaklaşık yarısı Merkez Bankası borcu), 116 milyar doları ise özel sektöre ait. Merkez Bankası döviz rezervleri de ekside. 122 milyar dolar brüt rezervlerden borçları ve ödünç dövizleri (SWAP) çıkarttığınızda bilanço -54 milyar dolar olarak karşımıza çıkıyor.
Merkez Bankası istibdad rejiminin kasası olmuştur ve ülkenin rezervlerini çarçur etmektedir!
Bu batak tablo Türkiye’yi her an bir döviz krizi yaşama tehlikesiyle karşı karşıya getiriyor. Geçtiğimiz yıl Aralık ayında gördüğümüz gibi Türk lirasının çok hızlı değer kaybetmesi (döviz kurlarının yukarı fırlaması) güçlü bir olasılık. Bu iğneden ipliğe her şeyin pahalanmasını beraberinde getireceğinden Cumhur İttifakı’na seçimi kesinlikle kaybettirecek bir gelişme olur. Bu yüzden Erdoğan, Merkez Bankası üzerinden sürekli piyasaya dolar satılmasını ve kur artışına mani olunmasını istiyor. Bu rakamın 70 milyar dolara yaklaştığından bahsediliyor. Peki piyasaya saçılan dolarlar nereden geliyor? Cevap Merkez Bankasının brüt rezervleridir. Brüt rezervler belirli bir vadede borç ödemesi ya da takas (SWAP) olarak dışarı ödenmesi gereken fakat o vadeye kadar kullanılabilecek olan dövizlerdir.
Erdoğan para bulmuyor, Türkiye’yi borç kölesi haline getiriyor
İşte son dönemde Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Azerbaycan Rusya gibi ülkelerden bulup getirdiği toplamının 55 milyar dolara kadar çıkacağı konuşulan paralar faiziyle geri ödenmesi gereken ama geri ödeme vadesi 2023 seçimleri sonrasına bırakılmış paralardır. Bunlar içinde sadece Rusya’dan gelen paranın Akkuyu Nükleer Santrali’yle ilgili yatırımlara bağlı olduğu belirtilmektedir. Bu paralar döviz krizini önlemez, sadece erteler. Üstelik bu paraları gönderenler Erdoğan’ın seçimlerde oy kaybını durdurmak için bu paraya ne kadar ihtiyaç duyduğunu bildiklerinden, verdikleri borcun karşılığını hem yüksek faizle geri alacaklar hem de birçok siyasi taviz kopartacaklardır. Bu borçlar Batı’dan değil Doğu’dan bulundu diye kimse rahatlamamalıdır. Nihayetinde Türkiye’nin açıkları dolar ve avroyla kapatılmak zorundadır. Dolayısıyla bu döviz borçları eninde sonunda Türkiye üzerindeki emperyalist boyunduruğun artması manasına gelecektir. Kaldı ki Körfez sermayesi hatta Azerbaycan parası dahi başta İngiltere olmak üzere emperyalist merkezlere bağlıdır. Türkiye borçlarını ödeyemez hale düşürüldüğünde gidilecek son kapı iktidarda kim olursa olsun İMF olacaktır!
Dış borç reddedilsin! Borcun kölesi olmayacağız!
İstibdad rejiminin iktidarını sürdürmek için ülkeyi soktuğu borç batağının faturası seçimlerden sonra işçi sınıfına ve emekçi halka ödetilecektir. Kemer sıkma politikaları ve işsizlikteki artışın yanı sıra kamu kaynaklarının ve varlıklarının borçlu olunan ülkelere peşkeş çekildiğini göreceğiz. Bu işin sonu Osmanlı’nın son döneminde bir yarı sömürgeye dönüşmesine neden olan Düyun-u Umumiye uygulamasında olduğu gibi alacaklıların vergi gelirlerine fiilen el koyması olacaktır. İşçi sınıfı bugünden bu gidişata karşı çıkmalıdır. Türkiye’yi borç kölesi yapan rejim devri sabık ilan edilmeli, gayrimeşru olan bu dış borç reddedilmelidir!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2022 tarihli 159. sayısında yayınlanmıştır.