İran semalarında akbabalar

İran semalarında akbabalar

Trump tarihi zorluyor.

2020 İran’ın en önemli ve en sevilen askeri lideri olan Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi ile açıldı. Ülkenin en önemli ve en gizemli bilim insanı ve nükleer programının lideri Muhsin Fahrizade’nin İsrail tarafından ortadan kaldırılması ile kapanıyor. “İsrail tarafından” diyoruz çünkü New York Times gazetesi, ABD’nin bir sivil, iki de istihbarat görevlisinin suikastı İsrail’in gerçekleştirdiğini kendi muhabirlerine ifşa ettiğini yazdı.

Ortadoğu’nun bütün gericileri birleşti, İran’a büyük bir darbe vurmaya hazırlanıyor. Cuma günü yaşanan suikast, başta İsrail ve Suudi Arabistan olmak üzere Ortadoğu gericiliğinin Trump’ın eşgüdümünde çok kirli bir savaşın yolunu döşemekte olduğunu gösterdi.

Netanyahu aynen 2008’de Bush’un başkanlık döneminin sonunda, seçimler yapılmış ama (Müslüman uluslarla arayı tamir etmek üzere seçtirilmiş olan) Obama başa gelmeden önce arada kalan boşlukta Gazze’ye yaptığı gibi, bu sefer de Biden başa geçmeden boşluktan yararlanmak üzere İran’a saldırıp en azından Natanz santraline ağır bir darbe vurmak istiyor.

Suud ve müttefikleri (en başta Birleşik Arap Emirlikleri) Netanyahu’nun bu saldırganlığından yararlanarak Ortadoğu üzerinde yıllardır örtülü biçimde savaşarak rekabet ettikleri Şii kampın önderi İran’a hatırı sayılır bir darbe vurmayı planlıyor.

Ya Trump? Trump en azından Biden’ın Ortadoğu’da özellikle İran’la nükleer anlaşma konusunda elini kolunu bağlamayı hedefliyor. Bütün dünya medyası tek amacı bu olarak görüyor. Oysa Trump iktidar odaklı bir faşisttir. Giderayak İsrail’e son bir hizmet yaparak 2024 seçimlerinde Siyonistlerin desteğini almaya hazırlanıyor muhtemelen. Ama belki de Trump gitmeye niyetli değil ki “giderayak” densin. Daha evvel de yazdık: Trump Beyaz Saray için bir kumar oynuyor olabilir. Seçimden sonra yayınlanmış olan “Fırtına Öncesi Sessizlik” başlıklı yazımızda Trump’ın Beyaz Saray’ı terk etmemek için başka yöntemlerin yanı sıra savaş bahanesine de sarılabileceğini belirtmiştik: “…Pentagon şimdi Trump yönetimine geçmişken mesela İran’a ve/veya Irak Şiilerine karşı bir savaş senaryosu ve bunlara eşlik edebilecek bir Olağanüstü Hal uygulaması düşünülebilir.” Trump belli ki bu olanağı zorluyor.

Bu büyük provokasyon sonucunda savaş çıkıp çıkmayacağı İran’ın tutumuyla belirlenecek. Eğer Batı karşısında sertlik yanlısı muhafazakâr kanat (başlarında Yüce Rehber Ali Hamaney var) üstün gelirse, İran’ın suikasta yapacağı ciddi bir misilleme savaşın önünü açabilir. Ama Trump’ın normal koşullarda Beyaz Saray’dan ayrılmasına yalnızca bir buçuk aylık bir süre kalmışken ve yeni başkan olması beklenen Biden İran ile nükleer anlaşmaya geri dönme niyetleri belirtirken İran’da hiçbir güç böyle bir risk almak istemeyebilir. O zaman İsrail ile destekçisi Trump yönetimi bir savaş çıkarma gerekçesinden mahrum kalacaktır.

Büyük ihtimal bu gibi görünüyor. İyi ama bunu Trump-Netanyahu-Muhammed bin Selman üçlüsü düşünmemiş olabilir mi? Bir sonraki adımı düşünmeyen bir dünya satrancı söz konusu bile olamayacağına göre, İran Biden’ı beklemek için göstermelik tepkilerle yetinmeye kalkarsa, gerici kamp yeni bir provokasyona daha girişebilir. Bu kirli oyun ne kadar devam edebilir? Ya İsrail bir daha vurursa? Örneğin bir yeni suikast veya Natanz nükleer tesislerine bir siber saldırı? İran susmaya ne kadar devam edebilir? Kısacası, son derecede sarsıntılı bir döneme hazırlanmamız gerekiyor.

Olayların akışı salt kronolojik olarak sıralandığında bile çok kapsamlı bir planın işlemekte olduğunu görmek kolaylaşıyor. Hızla sıralayalım:

Ağustos-Eylül: Sırasıyla Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Sudan İsrail’le diplomatik ilişki kurdu.

9 Kasım: Trump, seçimleri kaybettiği belli olduktan sonra ilk iş, kendine sadık bir Savunma Bakanı (ve üç adet yardımcı) ataması yaptı.

12 Kasım: Trump önemli bir ulusal güvenlik toplantısında danışmanlarına İran’a savaş açmanın olanaklarını danıştı. Kendisine son derecede sadık Dışişleri Bakanı Pompeo dahi, şayet dışarıya bilhassa yalan haber sızdırılmadıysa, fikri uygun bulmadı.

13 Kasım: İran İsrail ajanlarının Tahran’da El Kaide’nin iki numarasını ve kızını (Usame bin Ladin’in ABD ajanlarınca öldürülmüş oğlunun eşi) bir süre önce (7 Ağustos) öldürdüğünü açıkladı.

Kasım ortası: İran’ın Suriye’ye ait ama İsrail işgali altında olan Golan Tepeleri’ne patlayıcılar yerleştirdiği iddia edildi. İsrail misilleme amacıyla hava bombardımanına girişti. (Bunlar genel medyada yer almayan, İsrail basınının verdiği haberler.)

16-23 Kasım: ABD Dışişleri Bakanı Michael Pompeo bir haftalık bir Ortadoğu ziyaretine çiktı.

22 Kasım: İsrail Başbakanı Netanyahu ülkenin diplomatik ilişkisinin olmadığı Suudi Arabistan’ın İsrail’e en yakın noktası Neom kentinde bir araya gelen Pompeo ve Veliaht Muhammed bin Selman ile görüşmek üzere özel jeti ile Suudi Arabistan’a gizlice uçtu, 5 saat kaldı. İsrail’in muhalif Haaretz gazetesi gizli ziyareti ifşa edince, görüşme bir Suudi danışman tarafından itiraf edildi. Danışman aynı zamanda toplantıda İran’ın da konuşulduğunu ifade etti.

25 Kasım: Suriye’de İran yanlısı görevlilerin hava bombardımanına maruz kaldığı (yine sadece İsrail basınınca) açıklandı.

27 Kasım: Muhsin Fahrizade suikasta uğradı.

Fahrizade 2018’den beri İsrail’in hedefinde. Bu yazının başındaki fotoğraf, Netanyahu’nun, İsrail istihbarat örgütü Mossad’ın İran’dan çaldığı iddia edilen belgeler temelinde İsrail televizyonunda Fahrizade’yi “teşhirini” gösteriyor. Bu suikast ikinci bir Kasım Süleymani suikastı gibi kabul ediliyor. Fahrizade’nin İran açısından ne kadar önemli bir görevli olduğunun daha çarpıcı bir ifadesi bulunamaz!

Bu akış, bütünsel bir planın uygulanmakta olduğunu gösteriyor. İki ihtimal var. Birincisi ve daha zayıf olanı, Netanyahu’nun aynen Bush’un başkanlık döneminin sonunda, seçimler yapılmış ama (Müslüman uluslarla arayı tamir etmek üzere seçtirilmiş olan) Obama başa gelmeden önce arada kalan boşlukta Gazze’ye yaptığı gibi, bu sefer de Biden başa geçmeden boşluktan yararlanmak üzere İran’a saldırıp en azından Natanz santraline ağır bir darbe vurmak istemesi. Bu senaryoda Trump elbette planlardan haberdardır ama esas inisiyatif İsrail’indir. Belki de bu plan 12 Kasım’da Beyaz Saray’da yapılan ulusal güvenlik toplantısında ABD’nin İran’a savaş açmasının uyun bulunmaması ışığında kabul edilen bir yedek plandır.

Trump’ın bu ilk senaryodaki çıkarı, ABD’nin müttefiklerinin, belki de ABD’nin de içine çekileceği bir savaşta İran’la, Biden’ın başa geçtiğinde bu ülkeyle barışmasını olanaksız kılacak derecede sert bir çatışma yaşaması ihtimalinden kaynaklanıyor. Bunun ona yararı ne olur? 2024’te aday olduğunda ABD’deki Siyonist lobinin onun yanında yer alması. Trump’ın dört yıllık başkanlık döneminde Siyonizme kazandırdıkları küçümsenemez: Trump döneminin Siyonizme hediyeleri arasında, damadı Jared Kushner aracılığıyla Filistinlileri parayla satın almaya dayanan “Yüzyılın Anlaşması” adlı gerici planın gündeme getirilmiş olması, Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilmesinin ABD yönetimince derhal tanınması, “işgal altındaki topraklar” olarak anılan 1967 topraklarında uluslararası hukuka aykırı biçimde ve Siyonistlerin askeri amaçlarına hizmet eder biçimde yapılmakta olan yerleşimlerin meşru kabul edilmesi, Suriye’den 1967’de ele geçirilen Golan Tepeleri’nin İsrail toprağı olarak tanınması, Siyonist İsrail’in tehlikeli gördüğü İran nükleer anlaşmasından ABD’nin ayrılması, üç Arap ülkesinin İsrail’le diplomatik ilişkiler kurmasına ABD’nin aracı olması. Ortadoğu politikası Trump’ın dış politikasının kendi açısından en başarılı olduğu alandır: Seçilişinin hemen ardından İsrail ve Suudi Arabistan’ı ziyaret ederek temelini attığı İsrail-Suud ittifakı bugün el ele yürüyor! Bu Trump’ın kazandığı bir stratejik savaş olarak görülmelidir.

Bir de ikinci ihtimal geçerli olabilir. Bu, Trump’ın seçim sonrası hesaplarıyla iç içe geçiyor. Yukarıda da yazdık: Trump’ın Beyaz Saray’ı terk etmeme uğruna son anda bir savaş çıkartıp daha sonra rakiplerini vatan haini ilan ederek bir şeyler elde etmeyi sağlamaya çalışması olanaklıdır. Ama her şey İran’ın vereceği tepkiye bağlıdır.

İran’ın mollalar yönetimi için parmağımızı bile kıpırdatmayız. Ama Ortadoğu gericiliğinin emperyalizm ve Siyonizmle birleşerek emperyalist dünya sisteminde kara koyun ilan ettiği İran’a saldırısında bu gerici cephenin yenilmesi için elimizden geleni yaparız.