Hangi meclise gitsinler?
Dile kolay, altı milletvekili. Yüz binlerce oy demek. Daha önemlisi dağınık, farklı duyarlılıklara ait, anlamı tam belirli olmayan oylar da değil bunlar. Kürt halkının çığlığı bu oylar. “Beni tanı, varlığıma karşı savaşmaktan vazgeç, ancak o zaman kardeşlik olur” diyen oylar.
Ama hayır, Kürt halkının içinden çıkardığı en yiğit evlatlarından biri olan Hatip Dicle’ye verdiğiniz mazbatayı, onunla birlikte vekilliğini geri alıyorsunuz. Yıllardır bu halkın özlemlerine tercüman olmaya çalışan, bugün KCK davasından tutuklu bulunan öteki beş vekili de seçildikleri meclise göndermemekte ısrar ediyorsunuz.
Hep, ama hep böyle yaptınız, artık neredeyse yüz yıl oldu. Önce varlığını inkâr ettiniz bu halkın. Meclisinize bol bol Kürt kabul ettiniz, kuşku yok. Ama o inkâr politikasına payanda olsunlar diye. Kendilerine Kürt değil Türk oldukları süsünü vererek girebildiler ancak oraya.
Onlarca yıl başardınız bunu. Ama sonra1990’lı yılların başında Kürt halkı serhıldana şahlanınca, o rüzgâr kendilerinin Kürt olduğunu gururla haykıran vekilleri meclise taşıdı. Onlara hiç tahammül edemediniz tabii.
Şimdi yeniden seçilen Leyla Zana, sizin dilinizde yemin ettikten sonra ana dilinde de iki halkın kardeşliğinden söz edince çıngar çıkardınız. Mehmet Sincar’a yaptığınız gibi, onları kadrolu katillerinize öldürttünüz. 2 Mart 1994’te onları polisin mecliste avlayıp enselerinden tutarak içeri atmasının yolunu açtınız.
Bir süre uzaklaştılar meclisten. Sonra geri geldiler ama. Yine kabul edemediniz. Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’u mahkeme kararıyla meclisten attırdınız. Kısacası, onları kendi meclisinizde hiç istemediniz.
Şimdi de o uzun tarihsel geleneğinizi yeni doruklara taşıyorsunuz. Onları istemiyorsunuz. Onlar da gidiyorlar, Diyarbakır’da grup toplantısı yapıyorlar. Altı arkadaşları için yolun açılması niyetini görene kadar ayrı toplanacaklar. Bundan kısa süre önce birçok belediye demokratik özerklik yönünde karar aldığında, onu fiilen hayata geçirmenin adımlarını saptadığında “ikili hukuk”tan söz ettiler, siz de küplere bindiniz. Asıl şimdi alın size işte, “ikili hukuk”! Sorumlusu kim? Hep yaptığınızı yapıyorsunuz, ama bu sefer aldığınız cevap farklı.
Bölgeden sesler yükseliyor. İçerideki vekillerin meclise gelip görev yapmasının yolu açılana kadar ya da hiç açılmazsa, seçtiğimiz öteki vekiller bölge parlamentosu olsun, Demokratik Özerklik meclisi olsun diye.
İşi buraya kadar getirdiniz. Siz. Evet, siz. Bakalım, ateşle oynarken daha ne yangınlar çıkaracaksınız.
“İstediğiniz bu muydu?” diye sorardık ama artık çok da bir önemi yok. Çünkü söz ve karar artık Kürt halkının.