TÜSİAD’ın MÜSİAD’la rekabeti: Kürt coğrafyası cephe savaşları
TÜSİAD bir taşla iki kuş vurmak istiyor: hem MÜSİAD’dan güneydeki yenilginin rövanşını almak, hem de artık cazibesi herkesin gözünü döndüren Türkiye’deki Kürt coğrafyası pazarına hâkim olmak.
“Nêçîrvan nêçîra xwe nas dike”*
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, 17 Aralık’ta TÜRKONFED’in “14. Girişim ve İş Dünyası Diyarbakır Zirvesi”ne katılan Ümit Boyner kimilerine çok ilginç ve hoş gelen, bilenlerin ise bir süredir beklediği için pek de şaşırmadığı açıklamalar yaptı. Önce kavramlardaki ironilerden başlayalım. Boyner, TÜSİAD yani Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin başkanı. Toplantıyı düzenleyen TÜRKONFED ise Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu. Toplantı Diyarbakır’da (Amed) geçiyor. İşadamı Boyner (kendisi fiziken-kafa olarak değil!- kadındır) büyük çoğunluğu Kürt olan katılımcılara sesleniyor. Önce sen kurumunun adındaki milliyetçi kavramı değiştir, “Türk” kelimesini “Türkiye” olarak düzelt derler (“İşadamları”nı da “İşinsanları”, ya da “İşkadınları ve İşadamları”olarak) kadına ve adamlara! Boyner, “Ji bo biratîyê, Ji bo aşitîyê, Ji bo wekhevbunê Diyarbekir mala meye”, yani “Kardeşlik, barış ve eşitlik için Diyarbakır bizim evimizdir" sözleri ile başlamış devam etmiş: “Artık gençlerin birbirini öldürmesine, şehit olmasına, hiçbir evladın dağ başında duasız namazsız gömülmesine tahammülümüz yok.” Sanki gençler birbirine düşman olduğu için birbirini öldürüyormuş, sanki Kürt halkının en önemli sorunu “duasız, namazsız gömülmesi” imiş! TÜSİAD’ın halkla ilişkiler operasyonunun iyi bir örneği sayılabilecek bu popülizm kokan sözlerde iki açık ve net mesaj var: Birincisi, burjuvazi her zaman yaptığı gibi devleti (dönemsel olarak iktidarlar değişse de, son tahlilde kendi egemenlik araçları olduğu için) doğrudan hedef almıyor. İkincisi ise “dua” ve “namaz” göndermesi ile esas rakibin kitlesine göz kırpıyor. Tavrı, “Laiklik” konusunda çok hassas olduğu bilinen Batıcı, AB’ci TÜSİAD’ın, bizzat kendisi Paris ya da Brüksel’den gelmiş gibi görünen başkanı Boyner’e, CHP’nin çarşaf açılımı kadar ironik olan bu dinsel kökenli sözleri söyleten şey, AKP ve MÜSİAD’la simgeleşen dinsel kökenli sermayenin kitlesine şirin görünme kaygısı.
Boyner’in şahsında TÜSİAD’ın kendi ölçeğindeki bu “ileri” çıkışı ise tam da bu bağlamda sınıfsal bakışla çözümlemek gerek. Zira ne Ümit Boyner’in demokratlığı, ne de TÜSİAD’ın cesareti ve gerçeği görmüş olduğu efsaneleri, hakikati yansıtmıyor. Durumu daha iyi kavramak için bizim uzun bir süredir yakından izlemeye ve göstermeye çalıştığımız burjuvazinin cephe savaşının boyutlarını tekrar tekrar canlandırmak gerek. Bu kansız savaşta özellikle 2007’den beri ciddi cepheler kazanmış olan AKP’nin temsil ettiği İslamcı burjuvazi, (yeşil sermaye) zaten uzun bir süredir Kürt coğrafyasında faaliyetlerini yoğunlaştırmış durumda. Barzani Haziran ayı başında (2010) Türkiye’ye yaptığı ziyarette Türk yatırımcıları bölgeye çağırmıştı. Bu davetin hemen ardından, Haziran sonunda Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, rakip sermaye grubu TÜSİAD’ı saf dışı bırakıp, AKP’ye yakın MÜSİAD’lı 148 “işadamı” ile Erbil’e bir çıkarma yapmıştı. Çağlayan, hükümet olarak kefil olacak düzeyde, kulis yaparak, MÜSİAD’ı resmen hem Kürdistan Bölgesel Yönetimi bölgesinde, hem de Irak genelinde milyarlarca dolar rantın paylaşımı konusunda TÜSİAD’ın alternatifi olarak pazarlamış oldu. AKP’nin, özellikle Gülen cemaati bağlantısı ile yürütmüş olduğu faaliyet (ki buna bölgedeki İslami sermayenin kontrolünde olduğu bilinen “Ensar El İslam” örgütünün İslami olmayan sermaye gruplarını da hedef alan bombalama, cinayet gibi şiddet eylemleri de dahil) öyle etkili oldu ki, TÜSİAD’ın dış bürosu “TÜSİAD International”a (bazı üyelerinin bölgedeki petrol işletiminde ciddi payı var) bağlı “Irak Çalışma Grubu”nun aylar öncesinden duyurulan 14 Ekim 2010 tarihinde bölgeye yapacağı ziyaret iptal edildi. Gülen’in “tampon bölge” olarak adlandırdığı coğrafyada ne kadar aktif olduğunu bizzat kendi sesinden dinlemek isteyenlere şu adrese bakmalarını öneririm: http://www.dailymotion.com/video/x74htc_turkkurtalevisunni_lifestyle
TÜSİAD bir taşla iki kuş vurmak istiyor: hem MÜSİAD’dan güneydeki yenilginin rövanşını almak, hem de artık cazibesi herkesin gözünü döndüren Türkiye’deki Kürt coğrafyası pazarına hâkim olmak. Bizzat Boyner grubunun da büyük yatırımlarının olduğu Diyarbakır’da, kapalı yüzme havuzlu, yüksek güvenlikli sitelerde oturan, ciplere binen ve referandumda “evet” diyerek Kürt halkını hançerleyen Kürt burjuvazisi elbette bu durumdan memnun. Ama mücadelenin asıl öznesi olan Kürt işçi, emekçi, köylü ve yoksul kitleleri sermayeye “av” olmamak için mücadeleye, serhîldanlara devam edecektir. Türkiye işçi sınıfına, sosyalistlere, devrimcilere düşen ise onlara destek olmak ve mücadeleyi Batı’ya taşımak için Üçüncü Cephe’yi inşa etmek, sağlamlaştırmaktır.
* “Avcı rüyasında avını görür”. Kürt Anasözü/Atasözü.