Suruç katliamının 10. yılında kaybettiklerimizi unutma, katillerden hesap sor!

20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesinde basın açıklaması yapan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyesi 34 sosyalisti DAİŞ’in gerçekleştirdiği bir bombalı saldırı sonucunda kaybetmiştik. Kürt halkıyla dayanışma gösteren, mezhepçi ve tekfirci DAİŞ tarafından katledilen arkadaşlarımızı saygıyla anıyor, mücadelelerini yaşatıyoruz.
Suruç bir devletlû katliamdır!
Suruç katliamı, DAİŞ’in Türkiye’de gerçekleştirdiği tek katliam değildi. Suruç’tan önce HDP’nin Diyarbakır mitinginde bombalar patladı, sonrasında Kızılay’da, Sultanahmet’te, İstiklal Caddesi’nde ve 10 Ekim’de Ankara Garı’nda onlarca insan vahşice katledildi. Suruç katliamı da dahil olmak üzere yapılan bu katliamların, saldırıların hepsi devletin de dahil olduğu planlı bir sürecin parçasıydı. 7 Haziran 2015’te seçimi kaybeden AKP, 1 Kasım seçimindeki zaferine kadar tüm ülkeyi kan gölüne çevirdi. 10 Ekim katliamı sonrasında Ahmet Davutoğlu “7 Haziran-1 Kasım arasını anlatırsam insan içine çıkamazsınız” diyerek AKP’nin bu süreçteki rolünü adeta itiraf etmişti. AKP iktidarda kalabilmek için ülkeye mezhepçiliğin, tekfirciliğin yayılmasına göz yumdu ve tüm emekçi halkın üzerine korku saldı.
Suruç katliamının davası 18 ay boyunca gizlilik kararı sebebiyle halktan saklandı. Dava sürerken katliamda rolü olduğuna dair iki şüpheli Suriye’ye kaçtı. Davada yargılanan tek tutuklu sanık Yakup Şahin ise Suruç katliamından üç ay sonra 100’ün üzerinde insanın katledildiği 10 Ekim Ankara katliamının faillerinden biri olduğu sebebiyle tutuklandı. Katliamın ardından 21 ay boyunca dava görülmemesi yetmiyormuş gibi, Suruç katliamında sanık olan birinin tekrar daha büyük bir katliamda rol oynamasına göz yumuldu. Bu yıl Nisan ayında Suriye’ye kaçan sanıklar yönünden devam eden davanın 8’inci duruşması görüldü. 10 yıl sonra ilk defa katliama dair görüntülerin bilirkişiye gönderilmesine karar verildi. Görüntülerin on yıldır görülmemesi, saklanması basit bir ihmal değildir! Davanın sürekli ertelenmesi, sanıkların firar etmesi ve bir başka katliam düzenlemesi devletin rolünü göstermektedir.
Başka Suruç’lar yaşanmasın diye hesap sormaya, mücadeleye!
Bundan 10 yıl önce AKP nasıl Türkiye’yi iç savaş koşullarına sokmaya çalıştıysa, mezhepçiliği ve tekfirciliği salıp emekçi halkın üzerine korku saldıysa bu katliamların hesabı sorulmadığı sürece yeni katliamlarla tekrar karşı karşıya gelebiliriz. Batı Asya bölgesi savaşa sürüklenirken, Türk burjuvazisinin yayılmacı emelleri sebebiyle istibdad rejimi Türk-Kürt, Alevi-Sünni fark etmeksizin tüm emekçi halkı seferber etmeye hazırlanırken ülkemizin ve bölgemizin tekrar kanlı katliamlara sahne olmaması için Suruç’un ve diğer katliamların hesabını sormalıyız. Ekmek ve hürriyeti için mücadele eden emekçi halkımız, bu katliamların hesabını sormak için de mücadele etmelidir. Başka katliamlar yaşamamak, canlarımızı kaybetmemek, mezhepçiliği ve tekfirciliği bölgemizden silip atmak için mücadele etmek kaybettiğimiz arkadaşlarımıza borcumuzdur!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2025 tarihli 190. sayısında yayınlanmıştır.