Başyazı: Önce 1 Mayıs var!
Türkiye 14 Mayıs gününe kilitlenmiş biçimde seçimleri tartışıyor. Ama seçimden önce unutulmaması gereken bir deprem gündemi var. Erdoğan deprem bölgesini seçim mitingi alanına çevirdi. Temel atma tiyatroları düzenliyor, çadırı olmayan halka konut vaadinde bulunuyor. O konutlar ki kim bilir halk ne zaman başını sokacak belli değil. Ama inşaat sektörü patronları temel atmayı bırakın enkazlar kaldırılırken bile kâr etmeye başladı! Bahçeli çıkmış Antep’te “ne güzel hayat normale dönüyor” diyor ama işçiye, emekçiye, yoksula normalleşme yok! İşçi sınıfıyız! Pandemide öldük! Depremde öldük! Pandemide ölümüne çalıştırıldık! Depremde enkazdan çıkıp fabrikalara gönderildik! Bizim ölümümüz onların normali!
14 Mayıs’tan önce 1 Mayıs var! Pandemide haykırdık, depremde haykırıyoruz, 1 Mayıs’ta haykıracağız! Yaşasın işçiler emekçiler! Kahrolsun kapitalist sömürü düzeniniz! Kahrolsun istibdad!
14 Mayıs’tan önce 1 Mayıs var! Seçimlerde halka sahte umutlar vadediliyor. Oysa emekçi halk günbegün iş ve ekmek için gerçek bir mücadele içinde. İşte 1 Mayıs, sahte umutların değil gerçek mücadelenin meydanıdır. 14 Mayıs’ta işçiye düşman, emperyalizme ve sermayeye dost istibdadın adayı Erdoğan’a oy yok! Onun koltuk değnekliğini yapan düzen muhalefetinin adayı Kılıçdaroğlu’na da oy yok! İşçi sınıfı bugünün işini yarına bırakmamalı, seçimini hemen şimdi mücadeleden yana yapmalı. 1 Mayıs meydanları bu seçimin meydanı olmalı!
Kendine Cumhur ve Millet İttifakı adını takmış patron siyasetinin kavgasını izliyoruz. Bu kavgada cumhurun ve milletin ezici çoğunluğunu oluşturan işçinin, emekçinin, yoksul köylünün çıkarı yok. Erdoğan çıkmış ülkeyi anonim şirket gibi yöneteceğim diyor. Öbür taraf neden anonim şirket gibi değil de “babanın bakkalı” gibi yönetiyorsun diye cevap veriyor. Kılıçdaroğlu Erdoğan’a Erdoğan’ın CEO’su Babacan’la karşı çıkıyor. Ama önce 1 Mayıs var! O meydanda işçi sınıfı şöyle haykıracak: “Patronların kârı için çalışmak ve ölmek değil, iş, aş, hürriyet istiyoruz!”
İstibdadın zulmüne son vermenin zamanı geldi de geçiyor. Ama bu nasıl olacak? Muhalefetin “güçlendirilmiş parlamenter sistem” projesi emekçi halka değil sermayeye ve emperyalizme vaatte bulunuyor. “Güçlendirilmiş” demek Erdoğan ve Bahçeli’nin halkın baskı ve denetiminden azade bir “güçlü yürütme” kazanımından vazgeçmiyoruz demek. Emperyalizm ve sermaye için büyük kazanımdır “güçlü yürütme”! Kaldı ki 14 Mayıs’tan sonra herhangi bir anayasa değişikliği için kimse mecliste 360 milletvekiline ulaşamayacak. Yine anlaşacaklar. Halk hürriyet istiyormuş umurlarında bile değil! Cumhur ve Millet İttifakları sermayenin ve emperyalizmin hizmetinde buluşacak.
Cumhur ve Millet İttifakları emekçi halkı kimlikler temelinde bölüyor. Ama konu emperyalizme hizmet olduğunda nasıl da el ele veriyorlar. Finlandiya’yı NATO’ya katmak, Amerikan, İngiliz ve Avrupa emperyalizminin saldırgan politikalarına ortak olmak için nasıl da firesiz el kaldırdılar! 1 Mayıs’ta işçi sınıfı kahrolsun emperyalizm diyecek! Denizlerin Mahirlerin Sinanların yolundan yürüyenler 1 Mayıs’ta NATO’dan çık, NATO’yu yık diye haykıracak!
Meclise vurulmuş zincirleri kıracak olan, barajsız, yasaksız bir Kurucu Meclis’in yolunu açacak olan, işçilerin, emekçilerin mücadelesidir. İşgaldir, grevdir, direniştir! Mücadeledir ve örgütlenmedir. Başımıza despot, meclise figüran seçmekle düzen değişmez. İşçi sınıfı ve emekçi halk kendi göbeğini kendi kesmek, bunun için de örgütlenmek ve mücadele etmek zorundadır.
En yakın örnek grev yasakları… Önce Bekaert işçileri ardından Schneider işçileri istibdadın grev yasağını çöpe attılar. Grev hakkını grevle savundular ve kazandılar. Erdoğan’ın keyfi yasağına boyun eğseler, çalışma bakanından aracılık yapmasını isteseler patronların dayattığı ücretlere mahkûm olacaklardı. Kendi belediyesinde grev olduğunda Erdoğan’a neden yasaklamıyorsun diye çıkışan CHP’ye mi gitselerdi? Tabii ki hayır. O yolun da sonunun hüsran olduğu belli.
En yakın örnek kadınlardır! Eşitlik için, kadın cinayetlerine kurban gitmemek için mücadeleden başka yol yok. Mücadele yoksa kazanımları korumak bile mümkün değil. Çünkü erkek egemen siyasetin oy hesapları kadınların canından daha kıymetli. Erdoğan yanına kadınların nafaka hakkına dahi göz diken, AKP’li kadınları bile tehdit edecek kadar gözü dönmüş bir gericiliği topluyor. Karşısında ise kadın emeğini alabildiğine sömürmek için esnek çalışma projeleriyle Millet İttifakı geliyor. Ve onlar da Erdoğan gibi aynı hesaplarla İstanbul Sözleşmesi’ni ortak metinlerinden çıkarıp erkek egemenliğine feda etti. Kadınlar hakları için bunlara mı güvenecek? Hakkını yiyene canını mı emanet edecek? Elbette ki hayır! Hakkını da canını da örgütlenerek ve mücadele ederek savunacak. 1 Mayıs mücadeleyi seçen emekçi kadınların en önde olduğu meydan olacak!
İşçi sınıfının Enternasyonal marşında dendiği gibi… Bizi kurtaracak olan kendi kollarımızdır!
1 Mayıs zincirlerini kıran, memleketin de zincirlerini kırmak için birleşen işçi sınıfının meydanıdır.
Hürriyet işçilerle gelecek!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2023 tarihli 163. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın.