Polat mısın, polis misin be adam?

Adnan Polat, başbakandan ne çıkarın var, hangi otelinin işini yaptıracaksın ya da hangi ihaleyi alacaksın, açıkla!

Tayyip Erdoğan Galatasaray’ın Seyrantepe stadının açılışında yuhalanmasına çok içerlemiş, kelimenin tam anlamıyla ileri geri konuşmuş. “Bir Allah kuruş” yeni kuruşun adı mıdır nedir bilinmez, Galatasaray’ın stadın yapılış sürecine bir kuruş bile katkıda bulunmadığını söyledikten sonra, kulübü devir teslim anlaşmalarının henüz yapılmamış olduğunu hatırlatma yoluyla tehdit etmiş. “Ya bana ses çıkarmazsınız, ya da stadı size vermem” diyor anlaşılan! Fedakârlık anlayışı da pek ilginç. TOKİ aracılığıyla doğrudan stada yapılan 310 milyon TL’lik yatırımın yanı sıra metroya ve kavşak düzenlemesine yapılan harcamalarla toplam maliyetin 600 milyon TL’ye çıktığını belirtiyor. Neredeyse haftada bir, 50 bin insan stada gidecek. Devlet bu kadar büyük bir kamusal yapı için metroda ve trafikte düzenleme yapmayacak! Yaparsa da bunu Galatasaray’a bir iyilik gibi gösterecek. O senin görevin başbakan, görevin! Üstelik, yaptığın yatırımın karşılığında Ali Sami Yen’e ne oldu, onu da açıklasana? O stadın arazisi bile kaç para eder, bir konuşalım mı? Ayrıca, seyircinin bir bölümünün seni yuhalamasına bu ne hiddet, bu ne celal böyle? Politikaya giren, yüksek mevkilere tırmanan, övgüye de açık olacak, yerden yere vurulmaya da! Sen orada gösteriş yapacaksın, propaganda yapacaksın da,o 50 bin kişi içinde seni sevmeyenler tepkilerini göstermeyecekler mi? Sineye çek, otur oturduğun yerde!

Erdoğan’ın stadın açılış gününde yuhalanmasının arka planında, bir başka Erdoğan’ın, TOKİ başkanı Erdoğan Bayraktar’ın yarattığı rezalet var. Bu şahıs, kendisinin devletin basit bir bürokratı olduğunu, içinde bulunduğu ortamın da Galatasaray kulübü ve taraftarının yeni stadını kutlamak için bir araya gelmesi olduğunu unutarak kulübe düpedüz saldırmış. Bu da yetmezmiş gibi, artık hayatta olmayan bir eski kulüp başkanı hakkında “Özhan Canaydın’ın karşımıza gelip naif ve sessizce duruşu dün gibi aklımda” demiş. Yaptığın TOKİ binalarını “küçük dağlar” mı sandın be adam? Öyle olsa bile, sen bir bürokratsın, o küçük dağları sen yaratmadın! Ne o, “karşımıza gelip... sessizce duruşu” falan, ağa kapısında elinde kasketi duran ırgat tasvir eder gibi?

Ama iki Erdoğan’ın yarattığı rezale bile, Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat’ın daha sonra yarattığının yanında silik kalır. Adnan Polat, protesto dolayısıyla büyük üzüntü içinde imiş. Protestocuların “Galatasaray camiasının içinden olan insanlar” olmadığını ileri sürmüş. Birazdan göreceğiz, daha kim olduklarını bile bilmiyor; ama Galatasaray camiasından olmadıklarını biliyor! Polat gibi han hamam otel sahibi kapitalist olmayanlar “camia”dan sayılmıyor mu yoksa? Onlar, hani başbakanın sevdiği bir deyim vardı, “ayak takımı” herhalde! Öyle mi, sayın Polat Rönesans?

Ama bu daha hiçbir şey değil. Polat, stada ve polise ait kameraları “emniyetle birlikte” inceleyeceklerini söylemiş ve eklemiş: “bu insanları stadımıza sokmayacağız.” Aman efendim, siz polis misiniz, muhbir vatandaş mı, yoksa başbakan yağcısı mı? Yoksa hatta yargıç mı? “Başbakanı protesto edenler stada giremez” diye bir suç ve ceza hangi yasa maddesinde yazıyor, bir açıklasanız da biz de bilsek!

Adnan Polat, başbakandan ne çıkarın var, hangi otelinin işini yaptıracaksın ya da hangi ihaleyi alacaksın, açıkla!