Mecliste kurulan kukla darbe araştırma komisyonu hiçbir şeyi araştıramaz
TBMM’de darbe araştırma komisyonu kuruldu. Komisyon, 15 Temmuz başarısız darbe girişimini araştıracak. Buraya kadar tamam. Komisyonun başına eski savcı AKP milletvekili Reşat Petek geldi. Reşat Petek geçmişte Fethullah Gülen’e övgüler düzen biri. Aynı zamanda Fethullahçılarla çok içli dışlı olmuş, Ergenekon ve Balyoz davaları döneminde televizyon televizyon gezmiş. Trajedi bununla başlıyor. Mecliste geçmişte adı Fethullah’ın operasyonlarıyla sıkça geçen birinin darbe komisyonunun başına getirilmesi, birçok gerçeğin saklanmasına, üstünün örtülmesine ve soruşturmaların başta Reşat Petek gibilere uzanmasını engellemek anlamına geliyor.
Reşat Petek’in dün ne olduğunu, bugün ise birçok AKP’li gibi ‘’kandırıldık’’ diye gezinmesini tekrardan hatırlayalım. İki gün önce Habertürk gazetesinde çıkan habere göre Reşat Petek şöyle diyor: ‘’Fettullah Gülen cemaat olarak anıldığı dönemler dahil hiçbir safhasında bugün Fettullahçı Terör Örgütü dediğimiz yapıyla hiçbir döneminde bağım veya bağlantım yoktur.’’ Bunu unutmayalım. Petek, Fethullahçı savcı Zekeriya Öz’ü ‘’Türk gladyosunu ortaya çıkaran cesur savcı’’ olarak tanımlıyor. Şimdi, bu cesur olarak tanımladığı insanların peşine düşmek zorunda. Bunlar bizleri şaşırtmamalı. Melih Gökçek, twitter’da Fethullah Gülen’e takma isim takanların bir zamanlar peşine düşmüştü, 15 Temmuz’dan sonra en başta kendisi “FETÖ”yü ağzından düşürmedi. Birçok AKP’li kandırıldık, safmışız, ahmakmışız dedi. Petek de dün cesurluğuyla övdüğü bir insanı yarın korkak olarak isimlendirebilir. Şaşırmayın.
Petek-Gülen ilişkisi bununla sınırlı değil. Petek’i kamuoyu, Fethullah Gülen’i televizyon programlarında tüm gücüyle savunan biri olarak tanıdı. Sadece televizyonlarda değil, gazete köşelerinde de sıkça Gülen’e saygı ve sevgisini “hukuki terimlerle” ifade etti. 2011 yılında TV8’de Petek, şu cümleleri kuruyor: ‘’Hakkında açılan tüm davalardan, Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi’nin beraat etmesine ve bu beraat kararının kesinleşmesine rağmen, Ergenekon yapılanmasının parlamentodaki uzantıları tarafından ‘çete’ diye hakkında Meclis kürsüsünden konuşma yapanlar oldu.” Kimin çete dediğini bilmiyoruz. Mühim de değil. Petek, Gülen cemaatine “çete” denmesinden rahatsız oluyor. Aynı Petek, şimdi, çete demeye dili varmadığı yapıyı, terörist olarak nitelendiriyor ve onu araştırmak için kurulan meclis komisyonuna başkanlık yapıyor.
Petek’in Gülen hakkındaki görüşleri, eğer kaldırılmadıysa birçok gazetenin internet sayfasında bulunabilir. Fakat bizim üzerinde durmak istediğimiz, Petek’in meclis araştırma komisyonunu nasıl kukla bir komisyon olduğudur. Birincisi, kukla komisyonun başında Fethullah Gülen’e övgüler düzen Reşat Petek vardır. İkincisi,komisyonunun çalışma usul ve esaslarını belirlemede söz sahibi olacak Başkanlık Divanı’nın tamamı AKP’li üyelerden oluşuyor. Yarın komisyon açıklamalar yaptığında, AKP’nin ne derece Gülen cemaatiyle içli dışlı olduğunu, AKP’nin adım adım seneler boyunca koynunda besleyerek Gülen cemaatini devlete yerleştirdiğini söylemeyecek.
Darbe komisyonunun cemaatperver AKP’lilere teslim edilmesi, 17-25 Aralık’ı milat kabul ederek kendini aklamaya çalışan Erdoğan ve ekibinin bilinçli bir oyunudur. Zira darbe girişimi ve cemaat ilişkisinin derinlerine indikçe tüm yollar kaçınılmaz biçimde 17-25 Aralık’tan önce “cemaate ne istedilerse verenlere” başta da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çıkacaktır. Bu yüzden cemaatle içli dışlı olan AKP’liler özellikle bu komisyonda görevlendiriliyor ki meselenin ucu kendilerine de dokunacağı için dizginleri sıkı tutsunlar. Araştırmanın 17-25 Aralık ötesine gitmesini engellesinler.
Muhalefet cephesinde de tutarsızlıklar mevcut. CHP ve MHP darbe komisyonunun bu yapısına karşı itiraz ettiler. Ancak Yenikapı’nın borsa ve dolar mutabakatına bağlılık ruhuyla AKP’ye koltuk değnekliği yapmaya devam ediyorlar. Ciddi bir direniş sergilemiyor, darbe girişiminin karanlıkta kalan kısımlarının üzerine gitmiyorlar. Gerçek Gazetesi’nin ısrarla gündeme getirdiği, halihazırdaki komuta kademesinin ve MİT’in darbe gecesi hangi pazarlıklar içerisinde olduğunu, bir dizi çelişkili olgu ve ifadeyi gündeme getirmekten şiddetle kaçınıyorlar. NATO ve ABD’nin darbe girişimindeki rolünün hamasi nutuklara konu edilmekten başka ciddi şekilde gündeme getirilmemesi de yine NATO’cu Yenikapı mutabakatının temel direklerinden. HDP de darbe komisyonunun başına Fethullah Gülen’e övgüler düzen birinin başkan yapılmasını eleştirdi. Ancak bu eleştiriyi yapan ve HDP’nin komisyondaki temsilcisi Mithat Sancar da eski bir Abant Platformu katılımcısı olduğundan HDP’nin daha derinlikli itirazlar yükseltmesi gerekiyor. Yenikapı mutabakatının dışında kalmış olması dolayısıyla darbe girişimi ile ilgili gerçekleri ortaya çıkartmak için HDP’nin rolü son derece önemli. Ancak bunun için de HDP’nin NATO ve ABD’ye karşı izlediği politikada köklü değişikliğe gitmesi ve darbe girişiminde NATO ve ABD’nin sorumluluğu da dahil olmak üzere tüm gerçeklerin açığa çıkması için yüklenmesi gerekiyor.
Sonuçta cemaatle içli dışlı olmuş ve asla derinlikli bir soruşturma yürütemeyecek isimlerin başkanlığında oluşturulmuş, cılız bir muhalefet görmüş ve bir şekilde çalışmalarına başlamış olan bu kukla komisyondan 15 Temmuz’a dair herhangi bir şeyi soruşturması da açıklığa kavuşturması da beklenemez. Görev yine emekçilere düşüyor. Burjuvazinin kendi arasındaki mutabakata katılmayan, işçi ve emekçilerin bağımsız çıkarlarını savunan bir mücadele odağına olan ihtiyaç bir kez daha tüm yakıcılığı ile ortaya çıkıyor.