Hendek katliamı davasının ilk duruşması görüldü: “Parası olan 3 gün yatıp çıkmayacak!”
6 Ocak Salı günü, Sakarya Hendek’te Coşkunlar havai fişek fabrikasında gerçekleşen patlama sonrasında fabrikanın patronu Yaşar Coşkun, fabrika müdürleri, ustabaşı ve iş güvenlik uzmanlarına karşı açılan davanın ilk duruşması Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Geçtiğimiz Temmuz’da gerçekleşen patlamada 7 işçi hayatını kaybetmiş, 127 işçi ise yaralanmıştı.
İddianame patronu kurtarmaya yönelik
Sanıklar için hazırlanan iddianamede savcı, “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıl 8’er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası istedi. Savcılık tarafından hazırlanan iddianameye bakılırsa göz göre göre gelen işçi katliamının karşılığı 2’şer yıldan başlıyor, fabrika patronu ile birlikte yargılanan iş güvenliği uzmanının ise patronla aynı cezayı alması talep ediliyor. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin geçtiğimiz aylarda vermiş olduğu Soma katliamı sanıklarının “olursa olsun” mantığı ile hareket ettikleri, bu sebeple olası kast ile sorumlu tutulmaları gerektiği yönündeki karar ise işçilerin ailelerini temsil eden avukatların dosyaya sundukları beyana rağmen emsal olarak nitelendirilmedi. Savcılığın patlamadan ancak 4 gün sonra katliamın bir numaralı şüphelisini gözaltına aldığını, bu süre içerisinde patron Coşkun’un delil karartma işine giriştiğini de hatırlatalım. Bir diğer delil karartma şüphesi de İçişleri Bakanı Soylu’nun gözetiminde, jandarma eliyle fabrikada kalan patlayıcıların taşınması şeklinde gerçekleşmişti. Hazırlanan iddianamenin devletin yargı kanadından yürütme kanadına kadar patronun cezalandırılmasını engellemek için sarf edilen çabanın bir devamı olduğu çok açıktır.
Tabii bir köşesinden de mahkemenin hâkimi tutuyor. Mahkeme, hazırladığı tensip tutanağı (duruşmaya hazırlık aşaması olarak tarif edilebilir) ile sanıkların SEGBİS yoluyla, yani bizzat mahkeme salonuna getirilmeden, ses ve görüntüleri ile bağlanmalarına karar verdi. Ceza yargılamasında istisnai olarak uygulanması gereken bu yöntemin yasal koşulları bulunmadan Hendek davasına da uyarlanmaya çalışılması, yalnızca sorumluları mahkeme huzuruna, işçi ailelerinin karşısına çıkarmaktan kaçınmakla açıklanabilir. Bu koşullarda patronların ve katliama sebep olan fabrika yöneticilerinin ceza almadan kurtulması muhtemeldir. Patron Yaşar Coşkun’un hâlihazırda tutuklu olması ise ailelerin ve halkın haklı öfkesine karşılık “bakın tutukladık” dercesine, sanığı bu öfkeden kaçırmaya yönelik göstermelik bir tutuklamadır. Aileler de “bütün sanıkları burada görmek istiyoruz!” diye bunun farkında olduğu için haykırıyorlar.
Patronun avukatlığını yapan Sakarya baro başkanı ise sabotaj ihtimali değerlendirilmeden davanın açıldığını öne sürdü. 11 yılda 6 patlamanın gerçekleştiği fabrikada, mühendis odaları ve uzman bilirkişiler tarafından fabrikada en basit tedbirlerin dahi alınmadığı belgeler ile tespit edilmişken, sabotaj ihtimalinden bahsedilemeyeceği de açıktır.
Patrona ceza vermemenin yolunu yapanlar işçi ailelerinin önlerine barikat kuruyor
Diğer yandan duruşma sabahında polis, “Adalet istiyoruz!” pankartıyla yürümek isteyen işçi ailelerinin önünü keserek yürüyüşü engellemeye çalıştı. Davanın görüleceği mahkeme salonuna ise salon küçük olduğu gerekçesi ve pandemi bahanesiyle aileler alınmadı. Oysa duruşma gününden aylar önce avukatlar duruşmanın daha büyük bir yerde yapılmasını istemişti. Hayatını kaybeden işçilerin yakınları ise karşılaştıkları engellemelere “Biz istiyoruz ki işçilerin canına kastedenler engellensin!” diyerek tepki gösterdi. İşçi aileleri, insan onuruna yakışan şekilde yaşamak ve çalışmak istediklerini, katliamın göz göre göre gelişini hiçbir önlem almadan seyredenlerin kendi yürüyüşlerini engellemek için karşılarına dizildiğini dile getirerek tüm engellemelere rağmen yürüyüşlerine devam ettiler.
“Türkiye duyacak, dünya duyacak! Parası olan kazanmayacak!”
Sorumluların mahkemeye çıkarılmamasına da ailelerin mahkeme salonlarına alınmamasına da Çorlu tren katliamı davası ve aynı nitelikteki pek çok davadan alışığız. İşçi ailelerini, gazetecileri ve tüm halkı davadan yalıtmak istemelerinin nedeni, hiçbir önlem almayarak 7 işçinin hayatını kaybetmesine sebep olan patronun hak ettiği cezayı almasının önüne geçmektir. Yakınlarını kaybeden aileler de aynı bilinçle mahkeme önlerinde nöbet tutmaktadır. Paramparça cenazeleri teslim alamadıklarını söyleyen ailelerin “parası olanın üç gün yatıp çıkacağı”na dair öngörüsü ile mahkeme kapılarında seslerini duyurma gayretleri, geçmiş işçi katliamı deneyimlerinden gelmektedir. Hendek katliamında hayatını kaybeden işçilerin aileleri bu bilinç ve kararlılıkla, parası olan üç gün yatıp çıkmasın diye, tüm halkı davalarına sahip çıkmaya, seslerine ses olmaya davet ediyor.
Hendek katliamının hesabını sormak için dayanışmaya, mücadeleye
Hendek katliamında yaşamını yitiren işçilerin aileleri, tüm engelleme çabalarına rağmen davanın peşindedir. Ailelerle dayanışma göstermek adına 300’ü aşkın avukat dava dosyasına yetki belgesi göndermiştir. Mühendis odaları, dernekler ve siyasi partiler davayı takibi sürdürmektedir. Yaşar Coşkun’un elini kolunu sallaya sallaya işçilere mezar olan fabrikaya geri dönmesinin engellenmesi için tüm emekçi halkı Hendek katliamı davasını takip etmeye, işçi ailelerinin davasını sahiplenmeye, 15 Mart’ta görülecek olan sonraki duruşmaya desteğe çağırıyoruz.