Bir kez daha maden işçisi

Özelleştirme planının Zonguldak maden işçisinin önüne gelmesi yeni değil. Başlangıçta kaçak işletmelere yasal bir yapı kazandırmak için 1988 yılında rödövans uygulaması başlatılmış, bu da ilk özel işletmelerin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Rödövans, asıl olarak kamu madencilik kuruluşlarının özel firmalara devredilmesi demek. Uzun zamandır kullanılan ikinci bir özelleştirme yolu ise, kamu madenlerinde yapılacak herhangi bir işin özel şirketlere gördürülmesi, yani taşeronluk. Madenlerin özelleştirilmesi, belki bir kısmının kapanması yeniden gündeme gelecek gibi görünüyor. Zaten 1980’li yılların sonlarından itibaren uygulanan hükümet politikalarıyla 50 bin olan maden işçisi sayısı son 30 yılda 10 bine kadar düşmüş durumda.

Ancak maden işçisi, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, işçi sınıfının en direngen kesimini oluşturur. Bunun Zonguldak’ta epey örneği vardır.

Bunlardan biri de Kozlu direnişidir. 10 Mart 1965 Çarşamba günü, Zonguldak’ın Gelik Beldesi’nde çalışan maden işçileri, kıdem, ehliyet ve liyakat zammının uygun olarak verilmemesi, ayrıca işçilere uygulanan dayak, küfür, baskı üzerine bir direniş başlatırlar. Direniş kısa sürede Karadon, Kilimli, Kozlu ve Asma bölgelerine yayılır. İşçiler iş bırakır ve ocağa girmeyi reddederler. Ancak işçilerin kent merkezine yürüme isteği engellenir. Bu kez Çaydamar işçileri harekete geçer ve yöneticiler işçilerin arasına girerek onları yatıştırır.

Ancak ertesi gün, 11 Mart günü Kozlu’da başlayan direniş tüm bölgeye yayılır. İşçileri yatıştırma girişimleri sonuç vermez. O sırada vali ve bir askeri birlik ocağa gelir. Vali, ‘devletin temsilcisi olarak’ geldiğini belirterek işçilerin kurduğu barikatı yarmak ister. İşçiler buna izin vermez ve itiş kakış sırasında vali birkaç darbe alır ve ön taraftaki işçilerden biri inzibatlarca arabaya bindirilerek kaçırılır. İşçiler arkadaşlarını almak için harekete geçerler. Vali, askerlere havaya ateş açılması emrini verir. Askerin ateş açması üzerine işçiler de ellerine geçirdikleri taş ve sopaları fırlatmaya başlar. Ortalık karışır, asker geri çekilirken de ateş devam eder. İki jandarma kurşunu, bir işçinin olay yerinde, diğerinin kaldırıldığı hastanede ölümüne neden olur. Ölenlerden biri Satılmış Tepe, diğeri Mehmet Çavdar isimli iki maden işçisidir. Bunun üzerine jandarma ve polis olay yerinden tamamen çekilir. Olaylar sırasında 10 işçi mermiyle, 12 asker de taş ve sopalarla yaralanmıştır. Üzüntü ve acı içindeki işçiler cenazelerini vermezler. Hükümet Kozlu olaylarının radyodan verilmesini yasaklar (1991 grevinde de aynı yöntem uygulanacaktır). Aynı gün birkaç bakan ve milletvekili Kozlu’ya gelir. İşçilere haklarında hiçbir soruşturma yapılmayacağı güvencesini vererek direnişin sona ermesini sağlarlar.

Maden işçileri şimdi tekrar özelleştirme saldırısı altında. Buna karşı önemli bir direniş vermeye hazırlanıyorlar ve yukarıda örneği görüldüğü gibi bu tür direnişlere hiç de yabancı değildirler. Belli ki özelleştirme politikasının geriletilmesi açısından çok önemli bir mücadele olacak şimdiki de. Ancak bir noktaya dikkat etmekte fayda var. 1984-85 yıllarında İngiliz maden işçileri tam bir yıl sürecek grev dalgasının ve mücadelenin başlatıcısı olmuşlardı. Direnişin kırılmasının ve yenilginin belki birçok nedeni vardı, ama en önemlisi, maden sektörü dışında başka hiçbir sektörde bir hareketlilik, bir mücadele olmaması, diğer sektörlerden neredeyse hiç destek gelmemesiydi. Şimdi Zonguldak işçileri mücadeleye hazırlanırken özelleştirme tehdidi altındaki diğer sektörler ve bu sektörlerdeki sendikalar da harekete geçmezse bu mücadelenin kazanılması zorlaşabilir. Bunu Tekel işçilerinin mücadelesi sırasında da deneyimledik maalesef. Bu nedenle diğer sektörlerin ve sendikaların da özelleştirmeye karşı harekete geçmesi zorunludur. Aksi takdirde maden ocakları özelleştirilip sıra kendilerine geldiğinde arkalarında duracak kimseyi bulamayacaklardır.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Temmuz 2016 tarihli 81. sayısında yayınlanmıştır.