Hrant Dink davası sona yaklaşıyor
Ahbariğimiz Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davanın 14. Duruşması 12 Temmuz'da yapıldı. Davanın genel seyrini, daha öncekilerde de olduğu gibi mahkeme heyetinin inisiyatifinden çok, aralarında DİP Girişim Kurulu üyesi arkadaşımız avukat Şiar Rişvanoğlu'nun da bulunduğu müdahil avukatların yönlendirmesi belirledi.
Duruşmanın ilk bölümünde çok önemli bir tanık dinlendi. Tanık tetikçi Ogün Samast'ın, 19 Ocak 2007'de cinayeti işledikten sonra kaçtığı Agos'a çok yakın mesafede bulunan Şafak Sokak üzerindeki Kritik Cafe'nin işleticisi polis memuru Cavit Kılıç (sahibi de polis emeklisi olan babası) idi. Kılıç, bu duruşmada, olaydan iki ay sonra emniyete vermiş olduğu ifadesinde hiç söylememiş olduğu şeyleri söyledi: Ogün Samast'ın olay sabahı iki-üç saatini o kafede internet başında 5-6 kişi ile sohbet ederek geçirdiğini, olaydan hemen sonra kafenin olduğu sokağa girerek, koşarken "Birini vurdum" diye bağırdığını, kendisinin Hrant Dink'i daha önce görmüş olduğunu. Ancak dikkat çekici olan tanığın özellikle sorulan sorular karşısında sürekli çelişkili beyanlarda bulunması idi. Örneğin, olaydan hemen sonra polise ifade verdiğini söylediği halde ifadesinin 2 ay sonra alındığı ortaya çıktı. Aynı şekilde Hrant'ı gördüğünü söylediği Agos'un bürosunu tarif ederken büroyu bilmediği açıkça anlaşıldı.
Tanığın Yalan ve Çelişkili Beyanlarının Altında Yatan Şifre
Tanığın işlettiği kafe, 22 Şubat 2004 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'nın Dink'i hedef alan açıklamasını yaptığı süreçte Şubat 2004'te açılmış, cinayet sonrasına denk gelen bir dönemde ise 2008'de kapatılmış. Kafede Ogün Samast'ın en az birkaç kişi ile yazıştığı bilindiği halde bilgisayarda hiçbir inceleme yapılmamış. Cinayet tarihinde Feriköy Polis Merkezi'nde (olay yerine oldukça yakın bir mesafede) görevli olan tanık cinayetten bir süre önce bir ilan vermek için Agos'a gitmiş ve bu arada Hrant Dink'le de karşılaşmış. Kılıç, olaydan hemen sonra dükkânına "Hepimiz Türk'üz" yazısı asmış. Bütün bunlar birleştirildiğinde 2004'de alınan cinayet kararının adım adım yaşama geçirildiği ve aslında bu tanığın da cinayet şebekesinin içinde, hem de kilit bir noktada olduğu; olay öncesinde bir tür öncü keşif birimi ve olay sırasında da yönlendirici pozisyonunda rol aldığı ortaya çıkıyor.
Erhan Tuncel'in Haklı(!) Sitemi
Olayın bir başka kilit ismi istihbarat elemanı Tuncel Aralık 2006'ya kadar Mehmet Ayhan isimli polisle dört önemli telefon görüşmesi yaptığını ve bunların dosyada yer almadığını söyledi. Tuncel, Başbakanlık Teftiş Kurulu ve diğer makamların raporlarında "Yardımcı haber elemanıyla irtibatın kesilmesi, olayların akışı konusunda bilgi akışında aksama meydana getirmiştir" tespitinin yerinde olduğunu söyleyerek ekledi:"Biri hariç her görüşmede Yasin Hayal'in Hrant Dink'i öldürmeye kararlı olduğunu, Hrant Dink'in Agos gazetesi önünde ensesinde kurşunla öldürüleceğini söyledim. Ancak bunlar dosyada yok. İstihbarat mantığı açısından benim ödüllendirilmem gerekir ama üç yıldır tutukluyum."
Mahkeme Cephesinde Değişen Bir Şey Yok!
Duruşmanın ikinci oturumunda Hrant Dink'in hedef gösterildiği süreçle ilgili bir projeksiyon sunumu yapan,"Ruh Halimin Güvercin Tedirginliği" ve "Neden Hedef Gösterildim" başlıklı yazılarını okuyan avukatlar, bu sürecin başından beri adı geçen eski İstanbul Vali MuaviniErhan Güngör, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) İstanbul eski Bölge Başkan Yardımcısı Özer Yılmaz, eski Ülkü Ocakları Başkanı Levent Temiz ile Ergenekon davası sanıkları Kemal Kerinçsizve Erhan Timuroğlu'nun davaya dahil edilmesini istedi. Mahkeme heyeti, elbette bu taleplerle ilgili bir karar almadı ve duruşma 25 Ekim'e bırakıldı.
Gerek mahkemenin başından beri tavrı, gerekse siyasi iktidarın ve onun denetimindeki emniyet güçlerinin rahatlığı ve pervasızlığı, bizim başından beri dikkat çektiğimiz, Hrant'ın bazı dostlarının "adalet" beklentisinin naif olmaktan öte imkânsız olduğu gerçeğini artık tartışmasız hale getirmiş durumda. Ogün Samast'a ve diğer tetikçilere verilecek cezanın hiçbir önemi yok. Zira, cinayetin asıl bağlantıları Ergenekon'da, Kafes'te, Balyoz'da velhasıl devletin ve sistemin en derininde, yani aslında bizzat kendisinde.
Bize, Hrant'ın dostlarına düşen, bu cinayet ve bununla birlikte "Fırat'ın batısı ve doğusundaki" bütün cinayet ve katliamların asıl sorumlularını teşhir etmeye inatla devam etmek. Güvercinlerin vurulmadığı bir ülke ve dünya için!