Türkiye’nin ekseni kayıyor mu?

Türkiye’nin ekseni kayıyor mu?

ABD başta olmak üzere Batı emperyalizmi ile Türkiye arasında ciddi sürtüşmelerin ve gerilimlerin yaşandığı bir ortamda sorulması gereken soru şudur: Bu çelişkilerin niteliği nedir, bu çelişkiler Türkiye’nin Batı emperyalizmi ekseninden çıkmasına neden olmuş mudur ya da olacak mıdır?  Türkiye’deki iktidarın ABD emperyalizmi ve genel olarak NATO’nun bölgesel ve küresel çıkarları ile çelişen stratejik (taktik değil stratejik!) herhangi bir adım atmışlığı var mıdır? Örneğin Türkiye’de yatırımları bulunan ABD ve Avrupa sermayesinin stratejik çıkarlarına dokunulmuş mudur? Doların ve avronun ekonomi üzerindeki hâkimiyetine halel getirecek bir adım atılmış mıdır? Askeri ve diplomatik alanlarda da Türkiye’nin NATO üyeliği, ev sahipliğini yaptığı İncirlik üssü, Kürecik radar üssü gündeme gelmiş midir? Erdoğan başta olmak üzere iktidar cephesinden İsrail’e yapılan onca hakaret ve suçlamanın içinde bu korsan devletin meşruiyetini sorgulayan tek bir ifade geçmiş midir? İsrail’le ticaret hacmi bu dönemde azalmış mıdır yoksa rekorlar mı kırmıştır? Bu süreçte Türkiye ve İsrail askeri anlamda sıcak bir çatışma içine hiç girmiş midir yoksa Suriye’de Esad’a karşı olduğu gibi Karabağ savaşında da Ermenistan’a karşı İsrail ile ortak bir cephede mi buluşmuştur?

Devam edelim…

Rusya ile sözüm ona ittifak edildiği söyleniyor. Peki bu süreçte Türkiye, Ukrayna ve Kırım meselelerinde bırakın emperyalizmin kırmızı çizgilerini aşmayı bu çizgilerin gönüllü muhafızlığını yapmıyor mu? En önemlisi de şu: Batı ittifakının Türkiye dışındaki herhangi bir üyesi Rusya ile vekâlet savaşı olarak değil doğrudan kendi resmi ordusuyla sıcak çatışma içine girmiş midir? Örneğin 2018 Nisan’ında Esad’ın kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle ABD, İngiltere ve Fransa’nın düzenlediği füze saldırısında dahi Rusya önceden uyarılmış ve Ruslar vurulacak yerlerden çekilmişti. Rus uçağının Türk F-16’ları tarafından düşürülmesine ya da İdlib’teki Rus bombardımanında 36 Türk askerinin öldürülmesine benzer bir olay Suriye’de yaşanmış mıdır? Türkiye’nin İran’la ilişkilerinde de durum farklı değildir. Batı emperyalizminin hatta İsrail’in de İran’a karşı en önemli stratejik kozu Türkiye olmaya devam etmektedir. İran bunun sonuna kadar farkında olduğunu Erdoğan’ın Bakü’de okuduğu şiire verdiği sert tepki ile gösterdi. Böylece Kafkasya’da İsrail’le birlikte neler yaptığını ve nelerin peşinde olduğunu gördüğünü en açık şekilde ifade etmiş olmadı mı? Türkiye’de de iktidar cephesi, bazı ulusalcılar hariç büyük çoğunluğu ile İran’a karşı mezhepçi refleksleri canlı tutmaya özen göstermiyor mu?

Cevapları kendi içinde olan bu sorular bize Türkiye’nin Batı emperyalizmi ekseninden Rusya, İran ya da Avrasya eksenine falan kaymadığını açıkça gösteriyor. Peki ne oluyor? Hiçbir şey olmamışsa bile mutlaka bir şey olmuş olmalı ki Batı’nın emperyalist merkezleri Erdoğan ve iktidarına karşı bu kadar celalleniyor. O hâlde Batı emperyalizminin bakış açısından da tezimizin sağlamasını yapmamız gerekiyor. ABD’nin Suriye ve Irak özel temsilciliğini yapan James Jeffrey, Al Monitor’a verdiği röportajda Türkiye’deki Amerikan üsleri ve askeri varlığının stratejik önemini vurguluyor ve Ortadoğu’da, Kafkasya’da ve Karadeniz’de onlar olmadan yapamayız diyor. Türkiye’nin, ABD’nin “büyük sorun” olarak gördüğü Rusya ve İran’ın doğal rakibi olduğunu belirten Jeffrey, iktidarın “büyük oyunu bozduk” dediği askeri operasyonlar için bakın nasıl düşünüyor: “Erdoğan’ın sadece son 8 ayda İdlib’te, Libya’da,  Dağlık Karabağ’da yaptıklarına bakın, Rusya ve müttefikleri bu üçünün hepsinde kaybeden olmuştur…” Ama S400! Ama Astana süreci! Bakalım tüm bunlar Londra’dan nasıl gözüküyor? Bu seferki tanığımız İngiliz gizli servisi MI6 başkanlığından Dışişleri Bakanlığına geçen Richard Moore: “S-400'lerin alınması ile Türkiye'nin NATO'dan uzaklaştığı görüşü tamamen absürt. Türkiye, NATO'nun vazgeçilmez bir üyesidir. Bu, Türkiye'nin egemenliğinden doğan bir kararıdır, S-400 alıp almamak Türkiye'nin kararıdır.” Devam ediyor Moore: “Türkiye'nin Astana Süreci'ndeki çabalarını destekledik ve destekliyoruz. Türkiye'nin Rusya ve İran'la kurduğu diyaloğun çok faydalı olduğunu düşünüyoruz. Bu sürecin katılımcısı değiliz ancak Türk müttefiklerimiz tarafından bu konuda bilgilendiriliyoruz. Türk müttefiklerimizin, Suriye muhalefetinin ılımlı unsurlarının dâhil edildiği siyasi bir geçiş süreci için ve Rusya ve İran'ı da bu sürece ikna etmek için çabalarını sürdüreceklerine dair güvenimiz tamdır… Türk hükümetinin ve hükümet çevrelerinin Rusya ve İran'la ilgili romantik yanılsamalar içinde olduğuna dair hiçbir işaret yok." Belli ki iktidar yandaşı kalemlerin Erdoğan’a anti-emperyalist süsü vermek için tekrarladığı hikâyeler Washington’da ve Londra’da Ezop’tan masallar olarak dinleniyor. Emperyalistler ne söylediğine değil ne yaptığına bakıyor. Kim bilir belki de emperyalizme hizmet eden eylemleri Türkiye halkına daha kolay benimsetmek için Batı ile kavga eden milliyetçi pozlarında dolaşan AKP’li Mevlüt Çavuşoğlu’nu mesela elinde bir Amerikan bayrağı eksik CHP’li Ünal Çeviköz’den daha işlevli görüyorlar.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2021 tarihli 136. sayısında yayınlanmıştır.