Kızıl Elma nerede?

Türkiye’nin faşist hareketi bazı yönlerden Enver Paşa’nın gerici döneminin izlerini taşısa da, esas olarak İkinci Dünya Savaşı döneminde doğmuştur. Türk milliyetçiliğinin faşist versiyonu, o dönemde uluslararası makro düzeyde Nazilerin Rusya’yı esaret altına alma planlarının bir parçası olarak, Türki halkları Sovyetler Birliği’nden koparma işlevine koşulmuş bir Alman yanaşması karakteri taşıyordu. Sonra, Nazilerin birçok kazanımı gibi Türk faşizmi de ABD’ye miras kaldı. Türk faşizmi NATO’nun “kanat ülkesi” Türkiye’de komünizmle mücadelenin ihtiyaçlarına cevap veren bir Amerikan yamağı rolüne soyundu. 1960-80 arası muhteşem sınıf mücadelesi döneminde faşizm, Türkiye’yi işçi sınıfı mücadelelerinden ve komünizmden “korumak” amacıyla paramiliter örgütler kurup bir örtülü iç savaşı bile kışkırtacak kadar ileri gitti. 12 Eylül sonrasında ise, Amerikalıların kurduğu Özel Harp’e paralel olarak hedef değiştirdi: Komünizm tehlikesi 12 Eylül’ün zulmüyle şimdilik bertaraf edilmişti, yeni hedef Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesiydi.

Türkiye’de İslamcı akım tek değildir. Ama ana akım, kendisi de çok sağcı olmakla ve işine geldiğinde faşizmle ittifaklara ve koalisyonlara girmekle birlikte, geçmişte hep faşizmden farklı olmuş, ondan ayrı örgütlenmiştir. Faşist hareket başta Almancı, sonra Amerikancıdır. Erbakan’ın önderliğindeki Milli Görüş ise Türkiye’nin Batı sistemi ile en az barışık düzen hareketi olmuştur. AKP’nin ilk döneminde bu yöneliş tersine dönmüştür gerçi: ABD ve AB ilk dönemde baş üstünde taşınmıştır. Ama şimdi ana İslamcı akım adım adım aslına dönmekle kalmıyor; bir de yayılmacı, sömürgeci projenin, Rabiacılığın peşine düşmüştür. Erdoğan artık halkı hep dört parmağı havada, başparmağı içeri doğru kıvrık selamlıyor. AKP “Reis”in Sünni İslam dünyasında halk nezdindeki itibarını, Türkiye’ye bu dünyada yeniden hilafet dönemindekine benzer bir üstünlük kazandırmak için kullanmayı amaçlıyor.

MHP hep Turan’ı fethetmeyi düşledi. Önce Milli Görüş, şimdi çok daha saldırgan bir tutumla. AKP ise, başta Arap ülkeleri olmak üzere Sünni İslam âlemini kontrol altına almayı. Şimdi ikisi birleşiyor, yeni bir Türk-İslam faşizmi doğuyor.

Erdoğan’ın Kızıl Elma çıkışı, sadece Afrin’le ilgili değildir. Elbette Afrin’le ilgili dağlar kadar bilgi veriyor! Sıradan bir er “İstikamet nere?” diye soran gazeteciye “Kızıl Elma” demiş. Desin! Türkiye Cumhurbaşkanı’nın buna heyecanla sahip çıkması, askeri giysilere büründüğü karargâh ziyaretinde ordu mensuplarına “Siz tarihi değiştirecek işler yapıyorsunuz” demesi, Afrin’e yapılan harekâtın Türkiye için yeni bir çığır açacağı, yeni topraklara doğru genişlemenin ilk adımı olacağı umudunun itirafından başka hiçbir şey değildir!

Ama Kızıl Elma Afrin’le sınırlı değildir. Kızıl Elma, Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’a ve AKP’ye verdiği destek bağlamında iki partiyi bir ittifakta bir araya getirmenin ötesinde, birleştirmenin parolasıdır. AKP, MHP’yi yutmaya hazırlanıyor. AKP, özellikle 15 Temmuz’dan sonra gündeme aldığı paramiliter örgütlenmeyi başaramamış gibi görünüyor. Şimdi Ülkü Ocakları’nı kendi müktesebatına katmaya çalışıyor. Aralık sonunda kabul edilen, sivillere ceza muafiyeti getiren 696 sayılı KHK, Ülkü Ocakları’na bir güvencedir. Kıbrıs’ta Afrika gazetesine tepki çağrısına ülkücüler cevap vermişlerdir; Ülkü Ocakları artık Erdoğan’ın sokak gücü olmaya hazırlanıyor. Türkiye’de yeni karma bir faşist hareket oluşuyor.

Marksistler somut hayatın gelişmesine hiçbir zaman dogmatik bakmazlar. Faşizmin olmadığı yerde yıllardır sabah akşam “faşizm” ya da “İslami faşizm” diyenlere hep itiraz ettik. Ama 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin yenilgisinin ertesinde doğan ortamdan ve 15 Temmuz’da yaşanan 24 saatlik iç savaştan sonra Türkiye değişmiştir. Rabia davası faşizmle birleşiyor. “Atı alan” Kızıl Elma’yı fethe gidiyor. 2019 çok uzak, çok hayali. Kızıl Elma bile daha elle tutulur. Cevap sınıf cevabı olmalıdır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.