Doğu Akdeniz’de masalın sonu ve çözümün yolu
21 Ağustos Cuma günü Karadeniz’de doğalgaz bulunma haberi geldiğinde herkes bulunan gazın kaç metreküp olduğunu, ne zaman çıkartılabileceğini vesaire tartışırken gözlerden kaçan başka bir gelişme aynı gün ve tam tersi bir istikamette gerçekleşiyordu. Libya’da Türkiye’nin desteklediği Sarraç hükümeti, Türkiye’nin darbeci dediği ve düşman bellediği Hafter’in Libya Ulusal Ordusu ile ateşkes imzalıyordu. Bu, Türkiye’de iktidarın Libya’da izlediği siyaset açısından hiç istemediği bir gelişmeydi. Libya’dan başlayarak Antalya körfezine kadar sürecek geri çekiliş böyle başladı.
Libya’dan Meis açıklarına, oradan Antalya limanına
Libya’da ateşkes Türkiye’yi saf dışı bırakıyor, Libya’da çatışan tarafları Fas’ta gerçekleştirilecek olan “diyalog toplantısı” masasında bir araya getiriyordu. Türkiye bu durumu tersine çevirmek için Sarraç hükümetinde içişleri bakanı olan Fethi Başağa’yı devreye sokmak istedi. Ama o da Sarraç tarafından hem de Başağa tek başına Ankara’ya gelip Hulusi Akar’la görüştüğü sırada görevden alındı. Sonra göreve iade edildiyse de bu sefer Sarraç toptan hükümetin istifa edeceğini açıklayarak topu tekrar Fas’taki görüşmelere attı.
Erdoğan ve Akar, Libya’da kaybedince hattı Meis açıklarına çekti. Ancak burada da çok fazla direnemedi. Yunanistan’ın hak iddia ettiği bölgede donanmanın eşliğinde sismik araştırmaya gönderilen Oruç Reis gemisi, Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getirdikten sonra 12 Eylül’de tekrar Antalya’ya çekildi. Bir gün önce savaştan bahseden, Meis’ten başlayarak teker teker adaları fetheden paşalar, diyaloğun ve diplomasinin öneminden bahsetmeye başladı. Doğu Akdeniz’de Almanya araya girmiş, ABD ise her zaman olduğu gibi havuç sopa politikasıyla Türkiye’deki iktidarı hizaya çekmişti. ABD bu süreçte hem Yunanistan ve Mısır arasında deniz yetki alanları anlaşması imzalanmasına aracı olmuş hem de Meis’i bu anlaşmanın dışında bırakarak Türkiye’ye bir onurlu çekiliş yolu açmıştı.
Erdoğan için darbeci Sisi ile görüşme, katil Netanyahu ile normalleşme zamanı
Erdoğan ve Akar, ABD’nin açtığı yoldan geri çekilirken artık Mısır’la anlaşma yaparak kayıplarını telafi etmenin yollarını arıyor. Erdoğan, Mısır ile gayriresmî görüşmelerin olduğunu açıklıyor. İktidarın dün Sisi’ye darbeci katil dedirttiği medya, yine aynı iktidarın talimatıyla Mısır’la normalleşme propagandası yapıyor artık. Mısır’la normalleşme girişimleri İsrail’le işbirliğine giden yolun da giriş kapısını oluşturuyor. Şimdi darbeci Sisi’ye Türkiye ile anlaşmanın Yunanistan’la anlaşmaktan daha kârlı olduğunu, İsrail’e ise Filistin’den çaldığı gazı Türkiye üzerinden satmasının Kıbrıs ve Girit üzerinden satmaktan daha az maliyetli olduğunu anlatma zamanı!
Masalın sonu
Devrimci İşçi Partisi, “Libya’ya asker gönderilmesine hayır!” başlıklı bildirisinde gelinen bu yeri neredeyse bir yıl öncesinden öngörmüştü: “Bu anlaşmanın asıl amacı en yoğun hidrokarbon rezervlerinin bulunduğu bölgede, İsrail’in Filistin halkından çaldığı gazın Güney Kıbrıs ve Girit üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasını engellemektir. Bir başka ifadeyle Türkiye söz konusu hamleyi İsrail’in Filistin halkından çaldığı gazı Türkiye üzerinden taşımak için yapmaktadır.” Mehter marşları eşliğinde, savaş senaryolarıyla, oyun bozan, küresel güç olan Türkiye masallarının vardığı yer sonunda yine burası olmuştur. Sonuçta günümüz dünyasında savaş hakkında konuşmak bedava, savaşmak ise dolarladır. Tüm bu gelişmeler de Türkiye’nin merkez bankasındaki döviz rezervlerinin suyunu çektiği bir dönemde yaşanmıştır. Dolayısıyla yine öngördüğümüz gibi dolar ve petrolün yeşili, “Mavi Vatan”ın mavisine ağır basmıştır.
Çözümün yolu
Devrimci İşçi Partisi’nin baştan beri gösterdiği alternatif de yine aynı bildiride ifade ettiğimiz gibi yerli yerinde durmaktadır: “Türkiye emekçi halkı dostunu İsrail’e karşı direnen Filistin halkında, Sisi diktatörlüğüne karşı devrimin közünün sönmesine izin vermeyen Mısır’ın işçileri ve emekçilerinde, devrime kalkışan Lübnan’ın, Cezayir’in, Sudan’ın, Irak’ın, İran’ın emekçi halklarında bulacaktır. Tüm bu emekçi halkları birleştirecek olan ise, 6. Filo’nun Akdeniz’den kovulması, İngiliz üslerinin Kıbrıs’tan sökülmesi, Irak’ta tek bir emperyalist askerin kalmaması, İncirlik’in, Kürecik’in kapatılması, Türkiye’nin NATO’dan çıkması, tüm bölge çapında anti-emperyalist anti-Siyonist bir birleşik cephenin inşası, İsrail’in yıkılması ve işbirlikçi, müstebit iktidarların devrilmesidir! Çözüm tüm halkların kendi kaderini tayin hakkının tanınması üzerinden yükselecek bir Ortadoğu Sosyalist Federasyonu’dur! İşte bu, uğrunda savaşılacak bir davadır. Bu yol tüm halkları barışa ve esenliğe ulaştıracak tek yoldur!”