Batı Afrika: Emperyalizmin yapıları sökülüyor, yeni bir yapı yükseliyor
Temmuz ayının başında, Batı Afrika bölgesi çok önemli bir gelişmeye sahne oldu. Bölgenin üç ülkesi, Burkina Faso, Mali ve Nijer, emperyalizmin Batı Afrika’daki uşaklarının örgütü, Bağdat Paktı/CENTO misali Ecowas’tan (Fransızca adıyla Cedeao) koparak Alliance des Etats du Sahel (Türkçesiyle Sahil Devletleri İttifakı) adıyla anti-emperyalist yeni bir uluslararası odağın kuruluşunu ilan ettiler. Bu, Devrimci İşçi Partisi’nin ve Hristo Rakovski Uluslararası Sosyalist Merkezi’nin, Gerçek sitesinin ve Devrimci İşçi Partisi’nin uluslararası internet sitesi RedMed’in son dönemde zaten öne çıkardığı yeni bir olgunun, Batı Afrika’da yükselmekte olan anti-emperyalist dalganın en yeni tezahürü. Daha önceki yıllarda bu üç ülke ve bunlara paralel olarak Sahil ülkesi olmamakla birlikte yine Batı Afrika’nın bir başka ülkesi olan Gine, askerî darbelerle başlarındaki emperyalizm uşaklarını devirmiş, Fransız ordusunu ve daha sonra Amerikan üslerini ülkelerinden kışkışlamış, Fransa’nın uranyum tedarikini kesmişlerdi. Şimdi de ortak bir konfederasyona doğru yürümek üzere Ecowas karşıtı bir odak kuruyorlar.
AES’in tohumları aslında Nijer’in Fransız emperyalizmi karşıtı darbesinin yaşandığı 2023 yaz aylarında atılmıştı. Afrika’nın en büyük nüfusa sahip, aynı zamanda petrol kaynakları dolayısıyla güçlü bir ülkesi olan Nijerya önderliğinde, emperyalizmin müttefiki Ecowas, emperyalizm tarafından ülkenin meşru cumhurbaşkanı olarak sunulan uşak Bazum görevine iade edilmezse Nijer’e askerî müdahale tehdidi savurmuş, sonunda fiiliyata geçmeye yönelik hazırlığa giriştiğine dair duyuru yapmış, ama bu saldırıya fiilen girişememişti. O dönemde Burkina Faso ve Mali’yi yöneten askerî yönetimler birer açıklama yaparak böyle bir müdahale olduğu takdirde kendilerinin de öz savunma gerekçesiyle Nijer’in yanında yer alacaklarını dile getirmişlerdi. Demek ki, Ecowas Nijerya öncülüğünde harekete geçseydi, bölge çapında bir savaş, yani Batı Afrika açısından bir iç savaş kaçınılmaz görünüyordu. İşte AES’in tohumları emperyalizmin bölgedeki müttefikleri aracılığıyla ileri sürdüğü bu askerî tehdidin ürünüdür, o tehlikeli durumun bir daha doğmaması için bir tedbirdir.
Batı dillerinde Batı Afrika’nın bazı ülkelerine Sahel ülkeleri deniyor. Bu adın orijinali Osmanlı döneminden kalma Türkçedeki “sahil” kelimesi. Burkina Faso, Mali ve Nijer, birer Sahil ülkesi. “Sahil ülkesi” olarak bilinen iki diğer ülke ise Çad ve Moritanya. Kurulan birliğe Sahil Devletleri İttifakı denmesinin nedeni bu. Sahil ülkeleri uzun yıllardır tekfirci İslamcı örgütlerin saldırılarından çok zarar görmüş durumda. (Sahil ülkesi olmayan ve emperyalizmin müttefiki konumunu sürdüren Nijerya’nın da aynı sorunla boğuşmakta olduğunu ekleyelim.)
Sahil’den daha geniş bir bölge olan Batı Afrika’da ise toplam 15 ülke mevcut. Gine dâhil dört ülkenin son üç yıldır askerî darbeler sonucunda anti-emperyalist bir tutum alması ne rastlantı ne de sadece askeriyeye özgü. Bu gelişme, bir büyük ideolojik-politik dalganın habercisi. Bunun en iyi kanıtı, bölgenin Nijerya’dan sonra en büyük ülkesi olan Senegal’in de son dönemde ülkesinin Fransa karşısında bağımsızlığını ve egemenliğini savunan ama cinsel bir suçlamayla hapse atılmış bir önderin (Ousmane Sanko) temsilcisi olan Bassirou Diomaye Faye’in seçimlerde ülkenin cumhurbaşkanı seçilmesi oldu. Faye şimdilik üç Sahil ülkesinin askerî cuntaları kadar radikal bir tutum takınmıyor. AES’in kuruluşu karşısında Ecowas ile bu yeni örgüt arasında arabulucu rolüne soyunmayı tercih etti. Ama eğilimin ne yönde olduğu ortada.
Batı Afrika’nın anti-emperyalist dalgası sayısız engelle ve güçlükle karşı karşıya. El Kaide, İslam Devleti ve başka tekfircilerin büyük katliamları devam ediyor. Mayıs ayında Nijer’in Kocakutu (Kodjakoutou) Kalesi basıldı ve 103 asker katledildi. Bu tür hezimetler geçmişte bölgenin başka hükümetlerinin devrilmesine yol açmıştı. Anti-emperyalist dalganın askerî darbeler ve rejimler aracılığıyla yayılması hem büyük kitlelerin ilk heyecan durulduktan sonra mücadelenin dışında kalmasına, mücadeleyi sadece seyirci olarak izlemesine yol açabilir, hem de kendi içine kapanmış askerî yapılar içinde (şimdi Nijer’de örnekleri görülmeye başlayan) çatışmaların artmasına, rakip cuntaların doğmasına, böylece ordu içindeki emperyalizm yanlısı kadroların bu kargaşa ortamından yararlanarak yeni darbelere girişmesine yol açabilir.
Bu ülkeler şimdi yoksulluklarının ve askerî güçlerinin sınırlığının bilincinde olarak emperyalizmin karşısında başka askerî güçlerin desteğini arıyor. Prigojin’in ölümünden sonra Rus istihbaratının eline geçmiş olan Wagner’in adı artık İngilizce söylenince Africa Corps (Afrika Gücü). Bu örgüt ve Rusya bu ülkelerde Fransa’nın ve ordusunun ağırlığıyla mücadele için karşı ağırlık olarak büyük itibar görüyor. Bunun dışında işin bizi de ilgilendiren bir yanı var. Son zamanlarda, Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Örgütü kaynaklı ama doğrulanamamış haberlere göre, Millî Suriye Ordusu askerlerinden devşirilmiş bir güçle SADAT da bu kargaşanın içine dalmış bulunuyor. Batı Afrika’nın tutarlı bir anti-emperyalizm için bu yeni asalaklardan kurtulması, askerî bakımdan kendi gücüne yaslanmayı öğrenmesi gerekecektir.
Nihayet, doğal kaynaklarını (mesela uranyumu) emperyalizmden koparmaya yönelen, Fransa’nın eski sömürgelerindeki ana araçlarından olan Batı Afrika Frangı’nı terk etmeyi planlayan AES ülkeleri bunun yerine kime yaslanacaktır? Rusya’nın ve Türkiye’nin bu role çok uygun ülkeler olmadığı ortadadır. Batı Afrika anti-emperyalizm dalgası, kendinden önceki birçok anti-emperyalizm atılımının ayak izinden giderek sonunda ekonomik çöküşe uğrayabilir. Bunun tek çözümü sosyalist planlamanın enternasyonalist bir tutumla yayılmasıdır ama bugünkü kadroların bu yönde davranmalarını beklemek için bir neden yoktur.
Bütün bu zorluklara ve engellere rağmen Marksistler Afrika halklarının henüz ilk adımlarını atmakta olan çabalarını ve deneyimlerinden öğrenerek ileri gitmelerini desteklemelidir. Tam Fransa Kanaky’de (Yeni Kaledonya’da) bağımsızlık mücadelesine kalleşçe engel olmaya ve en azından Macron’un şahsında Ukrayna’ya asker ve teçhizat/mühimmat sevkiyle dünya savaşı kışkırtıcılığına soyunmuşken Batı Afrika’da yediği sillenin daha derin kraterler açmasına omuz vermek bütün dünyanın anti-emperyalistlerinin asli bir görevidir.