Amerika’da darbe girişiminden sonra Fransa’da askerî muhtıra

fransa

Fransa’da siyaset, Üçüncü Büyük Depresyon dönemine damgasını vuran dünya çapındaki temel eğilimlerin hepsinin örneklerini sergilemeyi sürdürüyor. Bir taraftan, faşizmin dünya çapında yaptığı atılımın ilk dikkat çekici örneklerinden biri Fransa’da Marine Le Pen’in liderliğindeki FN’den (Ulusal Cephe, şimdiki adıyla RN yani Ulusal Beraberlik) gelmişti. Diğer taraftan Üçüncü Büyük Depresyon döneminin bir diğer özelliği olan devasa kitle eylemleri bu ülkede 2016-2019 arasında en azından üç dalga olarak yaşandı. Sarı Yelekliler hâlâ belleklerimizde yerini koruyor.

İşçi sınıfı ve halk kitlelerinin bu canlılığı karşısında Fransız burjuvazisi içinde sert önlemler gerektiği kanısının bir işareti 21 Nisan tarihinde birtakım emekli generallerin yayınladığı bir muhtırayla ortaya çıktı. Yirmi kadar emekli generalin yanı sıra çok sayıda başka askerin de imzacısı olduğu bir bildiri yayınlandı. Bildirinin muhtevası, gözü Avrupa demokrasisine ve kurumlarına inançla kör olmamış herkes için açık olsa gerek!

Zaten bildiriyi yazan generaller de niyetleri konusunda hiç utangaç davranmadı. Muvazzaf silah arkadaşlarının da kendileri gibi düşündüğünü ima eden generaller, düşmanları olarak ırkçılık karşıtlarını ve “banliyö sürülerini” (yani çoğu Kuzey Afrikalı Arap ya da kara Afrika kökenli olan yoksul mahalle gençliğini) gösterdikten sonra, mevcut hükümeti “ölülerin binlerle sayılacağı” bir iç savaşla tehdit etti.

Fransız faşizmi bu girişimi selamlamak için hiç zaman kaybetmedi. Yukarıda sözünü ettiğimiz Ulusal Beraberlik partisinin lideri Marine Le Pen “Fransa için verilen savaşta” emekli askerleri kendi partisine çağırdı. Le Pen 2022 baharında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde henüz faşizme hazır olmayan halk kesimlerinin oyunu da almak istediği için bu savaşın “demokratik ve barışçıl” bir savaş olduğunu eklemeyi ihmal etmedi. Bu ittifakın ve iş birliğinin hiç de “demokratik ve barışçıl” olmayan bir tarafı olduğu ise muhtıradan bir hafta sonra ortaya çıktı. Muhtırayı imzalayan isimleri bir araya getiren emekli subay Jean-Pierre Fabre-Bernadac’ın açıkça söylediği üzere, kendisi Le Pen’in partisine daha önce üye yazılarak falan değil, bizzat bu partinin güvenlik kolunu yöneten birimine katılarak zaten yardım etmiş bulunuyor!

İş burada da kalmadı. Aradan bir on gün geçti ve bu sefer genç muvazzaf subaylar (imzalarını açıklamadan) “muhterem yaşlılarımızı savunmak” için benzer içerikli bir başka bildiri yayınladılar. Demokrasisi ile övünen Fransa, bu açık darbe tehditlerine karşı göstermelik bir-iki açıklamadan öte bir tedbir almadı.

Fransa’da sadece askerler değil polisler de Le Pen’den yana. Son dönemde çok ciddi bir kuruluş tarafından yapılan bir anket, görev başındaki polislerin yüzde 74’ünün Le Pen’e oy verme niyetinde olduğunu gösteriyor. Fransa’da polisin sendikaları var. Bunlardan küçük bir tanesi, Fransız hükümetini, göçmen nüfusa karşı İsrail devleti gibi davranmaya, güya örgütlü suça (aslında siyasî muhaliflere de) karşı, Brezilya ve Filipinler gibi yargısız infaza başvurmaya çağırdı!

Amerika’da Trump’ın, iktidarını sürdürmek için 6 Ocak’ta taraftarı silahlı çetelerle Kongre’ye baskın yapmasından sonra Avrupa’nın merkezî ülkelerinden Fransa’da ortaya çıkan bu tablo, 21. yüzyılın ilk çeyreği biterken dünyanın faşizme nasıl yaklaştığını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Bunlara Amerika’da kendilerine “Amerika Uğruna Bayrak Subayları” adını takan 120’den fazla emekli general ve amiralin son günlerde Trump’ın bütün iddialarını papağanca tekrarlayan bir bildiri ile Biden’a karşı tutum almasını ekleyin. Faşistler belli ki birbirlerinden öğreniyor, etkileniyor, birbirlerinin taktiklerini devralıyorlar. İşçi sınıfının da başka ülkelerin işçi hareketinin deneyimlerinden öğrenmesi ve ders çıkarması gerekiyor.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2021 tarihli 140. sayısında yayınlanmıştır.