Hem gönüllü hem örgütlü

deprem

Bir kez daha deprem sarstı, sistem yıktı. Bir anda toplumun ruh hali değişti. Derin bir acı, öfke, üzüntü bir yanda, diğer yanda o yıkımın içinde bile bir çıkış yolu, bir umut ışığı görmeyi sağlayan dayanışma ve seferberlik. En girilmez denilen enkazlara giren madenciler, bir canımızı daha o enkazın altında çıkarmak için uğraşan itfaiyeciler, inşaat işçileri, kepçe operatörleri, arama kurtarma ekipleri ve niceleri… Kendi gidemese de yüreği orada atan gece gündüz demeden, günlerce uyumadan yardımların toplanması, tasniflenmesi, araçlara yüklenmesi için çalışan insanlar… Elinde olan ne varsa onu, olmayanı da kendisinin ailesinin çoluğunun çocuğunun rızkından kısıp gönderen bu memleketin emekçi halkı…

Ama düzenin saflarından yükselen “yaraları birlikte saracağız”, “birlikte iyileşeceğiz” seslerinin bu saydıklarımızla hiçbir yakınlığı yok. Ateş düştüğü yeri yakar. Ateş bizim ocağımıza, emekçi halkın evine düştü. O ateşi düşüren, insanların yuvalarını söndüren, evlerini başına yıkan bu düzenin kendisi. Şimdi şirketler sosyal sorumluluk yarışına girmiş, sanki hep birlikte yara almışız gibi propaganda yapıp bir de halktan minnet bekliyorlar. Sermaye düzeninin sosyal sorumluluk dediği, düzenin sadaka mantığıdır. Önce emekçi halkı yoksullaştırıp yardıma muhtaç eder, sonra o emekçi halktan çaldıkları ile sahip olduğu servetten sadaka verir gibi göstermelik bir kısmını ayırır, sosyal sorumluluk projeleri uydurur, yardım eder. Bu sisteme yama yapıp ömrünü uzatmaya çalışır, çalışırken de bu düzenin yarattığı yoksulluktan, eşitsizlikten rahatsız olup bir şeyler yapmak isteyenleri etrafında toplayıp kendi kontrolü altında tutar, düzenin dışına çıkmasına izin vermez. Sermaye düzeni işçinin emek gücünü sömürdüğü gibi, insanların “artık bir şeyler yapmak lazım” duygusunu da sömürmeye kalkacak. Sermayenin, şirketlerin, onların vakıflarının, derneklerinin güdümündeki gönüllülük projeleri muhtemelen pıtrak gibi çoğalacak. Öfkeyi yine sermaye kendi kontrolünde örgütlemeye ve massetmeye çalışacak. Buna izin vermeyelim.

Dayanışma ile bugün hayatta kalanları ayakta tutmak görevimiz ama bundan sonra da yaşamak ve yaşatmak için, esas sermaye düzeninin, bu sistemin enkazını kaldırmak için taşın altına elimizi sokmak gerek. Çünkü başta da söyledik deprem sarsar ama yıkan, insanları enkaz altında bırakan, zamanında çıkaramayan, yardım götürmeyen bu sistemin, sermaye düzeninin kendisi. Patronların kârının insan hayatı da dahil her şeyin önünde olduğu bu düzen böyle devam ettiği sürece, biz ne kadar bir daha böyle bir şeyin yaşanmamasını dilesek de sonucu değiştiremeyiz. Bir sonraki depremde, selde, yangında yine yardıma koşarken buluruz kendimizi.

Böyle olmasın istiyorsak, dayanışmayı daha da büyütelim ama patronların kârı için dönen bu düzenin son bulması için de mücadele edelim bu mücadelede gönüllü olalım ve örgütlenelim. Bu memleketin işçisi, emekçi halkı birbirinin yaralarını sarmak için her zaman yardıma koşar ama örgütlenelim ki bir daha yara almayalım. Unutmayacağız, unutturmayacağız duygusu hâkim ya şimdi. Örgütlenelim ki hep birlikte analım kaybettiklerimizi ama sadece anmakla kalmayalım bunca kaybın, yıkımın hesabını da sorabilelim. Örgütlenelim ki ne olursa olsun bir daha çaresiz hissetmeyelim. Depremin enkazından canlar emeğin gücü ile çıktı, sistemin enkazından da yine emeğin gücüyle çıkabiliriz. O yüzden işçi sınıfının yanında saf tutalım, onun saflarında örgütlenelim.