Soma sebep, Bartın sonuç
14 Ekim 2022’de Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) ait maden ocağında meydana gelen grizu patlaması nedeniyle 41 işçi yaşamını yitirmiş, 5’i ağır 11 işçi yaralanmıştı. Türkiye, madencilerin iş cinayetlerinde katledilmesi açısından seceresi oldukça kabarık bir ülke. Maden sahaları seneler içinde özelleştirildi, bir kısmı rödovans (devletin maden arama ve işletme hakkını belli şartlarla özel şirketlere devretmesi) sözleşmesi ile taşeronlaştırıldı, kamuda kalan ocaklar ise şirket gibi yönetilmeye başlandı.
Özelleştirilen, şirket mantığı ile yönetilen ocaklarda işçinin canı, iş güvenliği önleminden daha ucuz sayıldı. Kâr ve üretim önceliği ile önlemler terk edildi, senelerini madene vermiş deneyimli maden işçilerinin sözlerine kulak asılmadı. Tüm bunların sonucu ise Karadon’dan Soma’ya, Ermenek’ten Şirvan’a ve Bartın’a hep aynı oldu: İşçiler katledildi, sorumlular bir bir beraat etti, katliamlarda doğrudan sorumluluğu olan kimse hapiste kalmadı!
Türkiye tarihinde en çok işçinin yaşamını yitirdiği 2014 Soma katliamı sonrası yaşananlar ve hükümetin izlediği politikalar, işçi ölümlerinin neden hâlâ son bulmadığını çok berrak bir şekilde gösteriyor.
Soma’nın maden işçisini tekmeleyene ödül
Soma katliamında 301 işçinin hayatını kaybetmesinin ardından dönemin başbakanı Erdoğan madencilik işkolunun “fıtratında” ölüm olduğunu söylemiş ve oldukça tepki çekmişti. Katliamın ardından Soma’ya giden Erdoğan işçi yakınları tarafından istifaya çağrılmış, dönemin başbakanlık müşaviri Yusuf Yerkel ise protesto eden işçilerden birini yerde tekmelemişti. Orada işçiyi tekmeleyen Yusuf Yerkel ödüllendirildi ve şu anda Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosluğunda ticaret ataşesi olarak görev yapıyor. İktidar yas tutan işçiyi tekmeleyerek ve bu tekmeyi atanı ödüllendirerek nasıl patronların yanında olduğunu bir kez daha gösterdi.
Madenlerde özelleştirme ve taşeron çalışma yaygınlaştı
Soma katliamının ardından Somalı maden işçileri “taşeron yasaklansın”, “madenler kamulaştırılsın” ve “işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınsın” diyerek sokaklara dökülmüş ve önlemler alınana kadar madenlere girmeyi reddetmişlerdi. Bu eylemler “hakkınızı mahkemede arayın” denerek sendikal bürokrasi ve iktidardan muhalefete, düzen siyasetinin unsurları tarafından sönümlendirilmişti. Soma’nın üzerinden 8 yıldan fazla zaman geçti. Bu zaman aralığında bırakın işçilerin taleplerinin karşılanmasını, tam tersine özelleştirmeler ve taşeron çalışma daha da yaygınlaştırılarak madenlerde güvencesiz ve kelle koltukta çalışma yaygınlaştı. Bartın’da gerçekleşen patlama her ne kadar kamu işletmesinde meydana gelmiş olsa da madencilik sektörüne rödovans adı altında serbest piyasanın hâkim kılınması sonucunda kamu işletmeleri de aynı özel kurumlar gibi kâr mantığı ile işletiliyor. Bartın’da patlamanın gerçekleştiği maden ocağının çevresi de özel işletmeler tarafından işletilen ve taşeron çalışmanın yaygın olduğu maden ocakları ile çevrili.
Katil patron dışarda, işçi avukatları hapiste!
Soma davasında yaşananlar ise resmen patronları ve bürokratları önlem almamak yönünde teşvik edecek nitelikteydi. Soma davasında işçi yakınlarının ve avukatlarının talebi, yaşananlarda ana sorumlu olan şirket patronu Can Gürkan başta olmak üzere bütün sorumluların “olası kast” ile cinayetten yargılanmalarıydı. Dört buçuk yıl süren yargılamanın ardından Can Gürkan taksirle öldürme suçundan ödül gibi bir ceza aldı ve ölen her işçi başına 5 gün hapis yatarak cezaevinden tahliye edildi. Ayrıca Can Gürkan’ı maden işletmekten men eden karar da kaldırıldı. Bunun üzerine işçi tarafı davayı Yargıtay’a taşıdı ve Yargıtay 12. Ceza Dairesi yerel mahkemenin kararını bozarak olası kast yönünde karar verilmesi gerektiğini söyledi. Bu sırada AKP hükümeti 5 üyesi bulunan Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 3 üyesini değiştirerek bu kararı değiştirtip tekrar taksirle öldürme yönünde karar alınmasını sağladı. Bütün bunların yanında katliamın baş sorumlusu Can Gürkan serbest kalırken Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay başta olmak üzere işçi tarafını temsil eden avukatlar geçtiğimiz 8 yıl içinde tutuklandılar ve bugün hâlâ tutsak durumdalar.
Çözüm işçi denetiminde kamulaştırma!
Soma’dan sonra yaşananlar bize bugüne nasıl geldiğimizi gösteriyor. Hükümet geçen 8 yılda Soma’da 301 işçinin canına kıyanları akladı, madencilik sektöründe özelleştirmeyi ve taşeron çalışmayı yaygınlaştırdı ve işçi yakınlarına tekme atanları ödüllendirdi. Hal böyle iken madenlerde işçi ölümlerinin devam etmesi ne kaderdir ne de kaza. Yaşananlardan Soma’daki katilleri aklayan ve madenlerde güvencesiz ve güvensiz koşullarda çalışmanın önünü açan AKP hükümeti sorumludur. Çözüm ise madenlerin işçi denetiminde kamulaştırılmasıdır. Çünkü işçi ölümlerinin son bulması ve madenlerde ölen bütün işçilerin hesabının sorulması ancak işçilerin vereceği mücadeleyle mümkün olacaktır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2022 tarihli 158. sayısında yayınlanmıştır.