Hindistan işçi sınıfı yolumuzu aydınlatıyor
Hindistan işçi sınıfının da desteklediği çiftçilerin, bir yıldan uzun süren kahramanca direnişleri sayesinde Hindistan’daki sermaye ajanı hükümetin saldırılarını püskürtmeleri daha hafızalarda taze. İktidardaki faşist Modi hükümetinin bir yandan pandemi koşullarını suistimal ederek, bir yandan da elinin altındaki faşist çetelere güvenerek öne sürdüğü ve tarımı “modernleştirme”yi hedefleyen yasa tasarıları, bu direnişin sonunda tamamen geri çekildi. Gazetemizin daha önceki sayılarında ele aldığı Hindistan işçi ve köylülerinin mücadeleleri zincirine bir yeni halka da geçtiğimiz 28-29 Mart günlerinde tüm Hindistan çapında gerçekleşen genel grevle eklendi.
Ülkenin büyük kesimine yayılan bu greve, bazı kestirimlere göre on milyonlarca, bazılarına göre de en azından 200 milyon işçi katıldı. Hükümete (ve onun da arkasındaki silahlı çetelerden oluşan tarihi faşist örgüte) yakınlığıyla bilinen bir sendika hariç tüm sendikalar bu eyleme katıldı. Madencilik sektöründen çeşitli sanayi sektörlerine, ulaşımdan bankacılığa kadar farklı çalışma kollarından katılım gerçekleşti. Birçok eyalette acil hizmetler hariç kamu taşımacılığı tamamen durduruldu. İşçilerin talepleri arasında yakıt fiyatlarına yapılan zamların geri alınması, taşeron ve geçici çalışmayı kolaylaştıran yasa ve uygulamaların durdurulması, kamu bankalarında devletin elinde olması gereken yasal minimum hisse oranını %51’den %26’ya çeken, hatta kamu bankaların özelleştirilmesini kolaylaştıran yasaların geri alınması, savunma sanayii işçilerinin özelleştirme ve iş esnekleştirme uygulamalarını protesto etmelerini engelleyen yasanın kaldırılması, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve kayıt dışı çalışan işçilerin iş güvenliği haklarının sağlanması gibi talepler bulunuyor. Hindistan Sendikalar Merkezi’nin bir üst düzey yetkilisinin söylediği gibi: “Demiryollarını, havalimanlarını, limanları, akaryakıt ve doğalgaz rafinelerini, elektrik altyapısını, her şeyi özelleştiriyorlar. Elimizde hiçbir şey kalmadı artık. Bizden önceki nesillerin ürettiği ne varsa büyük sermayeye satıldı.”
Bu şikayetler bize tanıdık geliyor olmalı, dünyanın her yerinde gerçekleşen bu saldırıların ayrıntıları farklı olabilir ama özü hep aynıdır. İşte tam da bu nedenle Türkiye işçi sınıfı kendi coğrafyasındaki saldırılara aynı kararlılık ve örgütlülükle cevap verebilmelidir. Ancak bu şekilde AKP’nin başında olduğu sermaye gericiliğine karşı “muhalefet”, Batı kültürüne yatkın, emperyalizm ve sermaye hayranı, kendi halkına ve tüm işçilere düşman liberallerden oluşan bir Amerikan muhalefeti olmaktan çıkar, işçinin gündemini ve işçi sınıfının nihai kurtuluşunu merkeze alan gerçek bir muhalefet olur.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2022 tarihli 151. sayısında yayınlanmıştır.