Hindistan’da çiftçi eylemlerinin bir yılının bilançosu
İktidardaki Hindistan Halk Partisi’nin (BJP) yoksul çiftçi düşmanı, büyük tarım sermayesi yanlısı üç yasayı Eylül ayında meclisten geçirmesi üzerine 2020 Kasım’ında başlayan eylemler, haftalardır, aylardır devam ediyor derken dile kolay ilk yılını doldurdu. Salgın ve yoğun baskı koşullarına rağmen, tüm dünyanın dikkatini üzerine çeken bir kitlesellik ve militanlık ile devam eden eylemlerde çok sayıda önemli dönüm noktası da yaşandı.
Eylemlerin patlama anı, Kasım 2020’de bir günlük devasa bir genel grev ile aynı anda gerçekleşen, on binlerce çiftçinin başkent Delhi’ye doğru yürüyüşü oldu. Delhi sınırında polisler tarafından durdurulan yürüyüş, eylemci çiftçilerin sınırda konuşlanması ile sonuçlandı ve devletin çok çeşitli taktiklerle dağıtmaya çalıştığı bu eylem bugün hâlen devam ediyor.
Çiftçi eylemlerinin sembolü kesintisiz süren bu oturma eylemi olsa da, geçtiğimiz yıl boyunca hem Delhi sınırında hem de ülkenin geri kalanında sayısız başka eylem de gerçekleşti. Bu büyük direnişin ilk şehidi ise 26 Ocak 2021 günü, önceden belirlenmiş bir eylem rotası üzerinde traktörlerle ilerleyen bir grup çiftçinin rotanın dışına çıkıp, tarihi bir kaleye zorla girmesi sonucu, polislerin müdahalesi üzerine yaşandı. Hindistan’ın resmen bağımsızlığını kazandığı ve kendi anayasasına sahip olduğu günün yıldönümünde, Kızıl Kale’ye yapılan bu baskının birçok sembolik anlamı var. Olayın zamanlaması adeta çiftçiler “bu devlet bizim de değil mi?” diye soruyormuş gibi düşündürürken, seçilen mekânın İngiltere sömürüsüne karşı silahlı direnişin yaşandığı bir yer olması ayrıca anlamlı. Bakın bu baskının içinde yer alan çiftçilerden birisi ne diyor: “6 aydır protesto ediyoruz ama hükümet dinlemiyor. Atalarımız bu kaleyi daha önce de defalarca basmıştı, hükümete mesaj veriyoruz, bizi dinlemezlerse bunu ve daha fazlasını yapabiliriz”. Sömürgeciler ve sömürücüleri aynı kefeye koyan bu sözler berrak bir sınıf bilincini gösteriyor.
2021 Şubat ayında ise ülke genelinde başka bir devasa eylem dalgası yaşandı. Binlerce çiftçi, ellerinde üç yasaya karşı pankartlar ve dövizlerle bir Cumartesi günü ülke genelinde merkezi otoyolları iki saatliğine ulaşıma kapattılar. Çiftçilerin mücadelesini görmezden gelerek hayatın devam edemeyeceğini tüm ülkeye gösterdiler.
Mart ayı ise Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesiyle devasa bir kadın çiftçi yürüyüşüne sahne oldu. 100 bine yakın kadın, o ana kadar sadece erkeklerin bulunduğu Delhi sınırındaki direniş alanına yürüdü. Kadın direnişçilerin ellerinde, Baba Banda Singh Bahadur adında bir tarihî kahramanı gösteren bir pankart da vardı. Bu pankartta Baba Banda’nın “toprak işleyenindir” şiarını ilk defa savunan bir şehit olduğu yazıyordu. Böylece bu günde “emekçi kadınlar en öne” çıkmış ve Dünya Emekçi Kadınlar Günü, ismine yaraşır biçimde dolu dolu yaşanmış oldu.
Geçtiğimiz yıl boyunca çiftçi eylemlerine yönelik her türlü tehdit ve faşist saldırı yapılsa da, ölümlü ilk saldırı, BJP faşistlerinin 3 Ekim’de gerçekleştirdikleri saldırı oldu. Uttar Pradeş eyaletinde gerçekleşen bir kitlesel çiftçi eyleminde, eylem alanının yanından geçen BJP konvoyundaki bir araç aniden göstericilerin arasına dalarak dört çiftçi ve bir gazeteciyi öldürdü. Bu olaydan sadece bir ay önce Tripura eyaletinde meydana gelen kundaklama sonrasında belirttiğimiz gibi, tüm işaretler BJP’nin işçi sınıfı ve emekçi kitleler üzerinde giderek daha fazla şiddet kullanmayı planladığını gösteriyor.
İşte böylece bu şanlı direniş sırasında yaşananları kısaca özetlemiş olduk. Bu olanlar bize Hindistan’da sınıf bilincinin ne yönde ve hangi hızda ilerlediğini açıkça gösteriyor. Umudumuz bu yaşananların deneyimiyle pişen yeni genç kuşağa, yine bu deneyimler sayesinde kendi programını bulan bir devrimci işçi partisinin önderlik edebilmesi ve böylece Kızıl Kale’nin nihai olarak ele geçirilebilmesidir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2021 tarihli 146. sayısında yayınlanmıştır.