Kürtaj sınavı

Kadın kurtuluş mücadelesi bugün çok önemli bir sınavla karşı karşıya. Dünya çapında uzun süren mücadeleler sonucu başka ülkelerin ardından Türkiye kadınının da elde ettiği kürtaj hakkı tehdit altında. Kadınlar açısından kürtajın yasaklanmasının doğuracağı yakıcı sonuçlar, güçlü bir mücadelenin yükseltilme potansiyelini de içinde barındırıyor. Kürtaj hakkını gasp edecek bir düzenlemenin püskürtülmesi, bugün hareketin içinde yer alan kadınların bu potansiyeli kucaklayacak ve büyütecek bir perspektifle mücadeleyi örebilmesine bağlı. Peki bugün hareketin kendisi bu ihtiyacı karşılayabilecek bir politik perspektife ve örgütlenme anlayışına sahip mi?

Kürtajın kadınlar için bir hak olmaktan çıkarılması, süresinin kısaltılması, belli zorunluluklara bağlanması ya da benzeri başka kısıtlamalar, kadınların kendi bedenleri üzerinde karar hakkının ellerinden alınması anlamına gelir. Ama kürtaj hakkı sadece bununla sınırlı görülemez. Çünkü mesele sadece gebelik süresi ile ilgili değildir. Kadınların bütün yaşamlarını etkileyecek bir konuda yani anne olup olmamak konusunda karar verme haklarının ellerinden alınmasıdır. Bu nedenle hareketin bugün asıl vurguyu “bedenimiz bizimdir” şiarına yapması, meselenin sadece belki de daha sınırlı olan bir yönünün öne çıkarılması anlamına geldiği için eksiktir.

 

Kadın kurtuluş mücadelesi zaten Kürt halkıyla dayanışma konusunda, eylemlerde ortak metinlerin Türkçe ve Kürtçe okunmasından ortak sloganlara, olumlu bir pratiğe sahip. Erdoğan’ın utanmaz bir şekilde kürtaj ile Uludere arasında bir benzetme yapması karşısında da ilk düzenlenen ortak eylemde “Kürtaj haktır, Uludere katliam” sloganını yükseltmesi hem Uludere katliamının peşini bırakmamak hem de devletin kürtaj düzenlemesi yoluyla bir nüfus politikası uygulamaya çalışmasına karşı çıkmak anlamında önemli.

Kürtaj hakkına bugün yapılan saldırının devletin nüfus politikası açısından farklı bir boyutu daha var. Özellikle savaş anlarında ve sermayenin uzun vadeli çıkarları doğrultusunda devletin ucuz işgücü ve asker ihtiyacını karşılamak için aldığı tedbirlerden birisi daha fazla çocuk yapmayı teşvik etmekken, bir diğeri de kürtaj yasağı gibi düzenlemelerle kadınların doğurganlığını kontrol altına almak olmuştur. Bugün Türkiye için her iki anın da neredeyse ortasındayız. Dolayısıyla bugün kürtaj hakkına yapılan saldırıyı sadece AKP hükümetinin muhafazakârlığı ve kadın düşmanlığı ile açıklamak doğru ve yeterli değildir. Sermayenin uzun vadeli çıkarları başta olmak üzere savaşla bağlantısını da kurmak gerekir.

Kürt kadınlarla dayanışma içinde olurken, kürtaj yasağının farklı sınıflardan kadınlar üzerinde farklı etkileri olacağını görmezden gelmek, bu yönde yapılan vurgulara, kadınları böleceğini öne sürerek karşı çıkmak hareketin bugün sahip olduğu sınırlara hapsolmasına neden olacaktır. Çünkü kürtajın yasaklanması, yapılmaması anlamına hiçbir zaman gelmedi. Kürtaj yasal değilken de gizli saklı köşelerde, hekim olmayan kişiler tarafından, sağlıksız ve temiz olmayan koşullarda yapılıyordu. Hatta kadınların çoğunluğu sahte de olsa bir doktor yüzü bile görmeden, kendi kendilerine düşük yaptırmaya çalıştılar. Kürtaj yasalken bile de süregiden bu sağlıksız yöntemler, kürtaj yasaklandığı takdirde çığ gibi büyüyecek. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünyada kürtajın yasak olduğu ülkelerde her yıl 68 bin kadın bu nedenle yaşamını yitiriyor. 8,5 milyon kadın kalıcı sağlık sorunları yaşıyor. Doğuma bağlı kadın ölümlerinin sebepleri arasında ilk sırada sağlıksız koşullarda yapılan kürtaj geliyor. Dolayısıyla kürtajın yasaklanması, tıpkı bugün yasak olduğu diğer ülkelerdeki gibi parası olan kadınların kürtaj yaptırmak için yurtdışına gitmesi, yoksul emekçi kadınların ise merdiven altlarında ölüme terk edilmesi demek olacak.

Bugün sadece “kendi bedeni üzerinde söz söyleme hakkı” gibi taleplerle kazanılamayacak, ama merdiven altlarında sağlığını ve belki de yaşamını kaybetmemek için mücadeleye atılacak on binlerce, bu mücadeleyi destekleyecek milyonlarca kadın vardır. Bu kadınlar mücadeleye kazanılmadan da kürtaj hakkının savunulması ve bu saldırının püskürtülmesi mümkün olmayacaktır.