Yunanistan'da isyanın içinden notlar (Toplu) (Savas Mihail - EEK (Yunanistan) - 14-12-2008)
İlk üç gün
Atina ve bütün Yunanistan geçen Cumartesi gecesinden bu yana alevler içinde. 6 Aralık Cumartesi günü Atina’da 15 yaşındaki bir gencin polise bağlı Özel Muhafızlar tarafından alçakça katledilmesi, yalnızca başkentte değil bütün bir ülkede derhal bir halk isyanına özelikle de gençliğin başkaldırısına yol açtı. Şüphesiz bu, 1940’lardaki iç savaştan ve 1973’te askeri diktatörlüğe karşı patlak veren Politeknik ayaklanmasından bu yana en büyük başkaldırı niteliğinde.
Ölüm haberinin duyulmasından hemen sonra birçok insan, özellikle de gençler cinayet mahallinin bulunduğu Atina Politeknik Üniversitesi yanına akın etti. Polisle çatışmalar başladı ve caddelere barikatlar kuruldu. Politeknik işgal edildi ve ertesi gün için boykot çağrısı yapıldı. Aynı gece Selanik, Yanya, Girit, Patras ve diğer Yunan şehirlerinde de benzer hareketler patlak verdi.
Pazar günü Atina’daki emniyet müdürlüğüne 20.000 kişinin katıldığı ve çok geçmeden kitlesel çatışmalara dönüşerek bütün gün süren bir yürüyüş düzenlendi.
Pazartesi günü ise sabahın erken saatlerinden itibaren yaşları 15 ve altında on binlerce genç Atina sokaklarında yürüyüş yaparak emniyet müdürlüğünün önünü işgal etti. Korfu’dan Rodos’a, Meriç’ten Girit’e ülke çapında gençler polis karakollarına idari binalara saldırdılar, bazılarını işgal ettiler.
Akşama doğru Atina’da bir önceki günün iki katı kadar bir kalabalığın katıldığı gösteri bütün başkente yayılan sokak çatışmalarına dönüştü. Atina Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Atina Ekonomi Üniversitesi ve Politeknik işgal edildi ve buralarda mücadele hattının tartışıldığı meclis toplantıları yapıldı.
8 Aralık’ta ise sağcı başbakan Kostas Karamanlis’in ülkede sıkıyönetim ilan etme gerekliliğini tartışmak üzere cumhurbaşkanıyla ve parlamentodaki diğer partilerin liderleriyle bir araya geleceği açıklandı, ancak duyuru sonradan yalanlandı.
Hakim medya, “bir gencin talihsiz ölümünü istismar eden” ve “özel mülke zarar verip bankaları yakan sosyal holiganlara” karşı orta sınıflar arasında histeriyi körüklemeye çalışıyor. 2006-2007’deki kitlesel öğrenci isyanları nedeniyle istifa etmek zorunda kalan eski eğitim bakanı Marietta Yannakou “Atina’daki Hukuk Fakültesi işgali sırasındaki çatışmaların başını çeken orta yaşlı (!!) Trotskist ve anarşistleri” suçladı.
Elbette ki isyan birileri tarafından kışkırtılmış değil. Dünya kapitalist krizinin yarattığı patlayıcı durumun bir ifadesi. Bu başkaldırı, esnek çalışma, işsizlik, sürekli polis tacizi koşullarında geleceksiz yaşayan gençlikten taşan kitlesel öfkeyi gösteriyor. Binlerce genç erkek ve kadın kendilerini, masum kurban Aleksis Grigoropulos’la ve onun trajik sonuyla özdeşleştiriyor. Yaşadıkları öfke patlaması zaman zaman kör şiddet biçimini alıyor. Tıpkı 2006’da Paris varoşlarında yaşandığı gibi. İşte bu yüzden pek çok hakim sınıf temsilcisi bir “Yunan Sarkozy”ye gerek olduğundan dem vuruyor. Ancak hem Paris’te hem de Atina’da esas sebep köklü toplumsal, sınıfsal meseleler.
Sözde sosyalist resmi muhalefet partisi PASOK isyanları kınadı ve Genel İşçi Konfederasyonu’ndaki üyeleri, sağcılarla birlikte, 10 Aralık’taki (yarın) 24 saatlik genel grev nedeniyle Atina’da yürüyüş yapma kararının iptali için oy verdi.
Resmi sol da ikircikli bir tavır takınmış durumda. Stalinist KKE (Yunanistan Komünist Partisi) ilk günlerde, emniyet yetkilileriyle, yani katillerle görüşmek üzere bir heyet göndermenin dışında hiçbir şey yapmadı. Kendi ayrı eylemlerini örgütleyerek ve “toplumsal barışı anarşistlerden ve aşırı solculardan koruyarak” ortak gösterilerin dışında durdu. Eski Avrokomünist Sinaspismos ise kitle hareketleriyle devlet arasında “arabulucu” rolü oynamaya çalışıyor.
Eylemleri radikal sol, özellikle de MERA (partimiz EEK’in de [Devrimci İşçi Partisi] içinde olduğu radikal sol cephe) ile ENANTIA’nın (birleşik anti-kapitalist sol) oluşturduğu iki cephe ve bazı Maoistler ve Otorite karşıtı Hareket (anarşistler) koordine ediyor. Sisteminin krizinin faturasını sömürülenlere ödetmeye çalışan Katiller Hükümeti’ni devirmek ve kapitalist politikalarına bir son vermek üzere kesintisiz mücadele ve Genel Grev çağrısı yayınladık ve şu kararları aldık:
9 Aralık’ta Atina’da öğrencilerin ve üniversite hocalarının katılacağı bir kitle gösterisi. Yürüyüş kolundan bir temsilci heyeti genç Aleksis’in cenazesine katılacak. Öğleden sonra bütün işçi mahallelerinde gösteriler ve aitasyon-propaganda faaliyetleri gerçekleştirilecek.
Genel Grev günü olan 10 Aralık’ta Genel İşçi Konfederasyonu (GSEE) liderliğine karşı Atina’da ve ülkenin bütün büyük kentlerinde yürüyüşler düzenleyeceğiz.
EEK, geçiş programı temelinde krizden işçilerin sosyalist yoluyla çıkış için, katil kapitalist devlete ve onun hükümetine karşı, işçilerin iktidarı için, mücadeleyi süresiz Genel Greve çevirmek amacıyla ülkenin belli başlı bütün şehirlerinde kavgaya katılıyor.
Venceremos!
8/12/2008
Yunanistan’da isyanın 4. günü
Bugün saat 15:00’te Atina’daki varoş bölgesi mezarlıklarından biri olan Palaion Faliron’da, 6 Aralık günü polis tarafından soğukkanlılıkla öldürülen 15 yaşındaki talihsiz genç Aleksis Grigoropulos’un cenaze töreni gerçekleştirildi. Bu devlet cinayeti, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana ülke çapında yaşanan en büyük ayaklanmayı tetiklemişti. Cenazeye katılan genç, yaşlı binlerce insanın sol yumruğu saygı duruşu için kalktı. Ancak cenazenin bitiminde polise kalabalığa saldırarak gençleri hedef aldı. Çatışmalar başladı. Esas skandal ise polisin yine silahına davranarak kalabalığı dağıtmak için havaya en az on beş el ateş etmesi oldu!
Cenaze öncesinde, öğle saatlerinde, binlerce ortaokul ve lise öğrencisi, üniversite öğrencisi, öğretmen ve üniversite hocası Atina’da eylem yaptı ve parlamentonun önündeki Sintagma Meydanı’nda da çatışmalar yaşandı. Polis 13-14 yaşlarındaki genç erkek ve kadınlara vahşice saldırdı.
Cenaze esnasında da Yunanistan’ın belli başlı bütün şehirlerinde, istisnasız her biri devletin baskı güçleriyle şiddetli çatışmalarla sonuçlanan protesto yürüyüşleri yapıldı. Yunanistan’ı İtalya’ya ve Batı Avrupa’ya bağlayan limana ev sahipliği yapan Patras’ta polis güçlerinin arkasında “Altın Şafak” adlı paramiliter faşist grup ve [iktidardaki] Yeni Demokrasi partisinin (1991’de solcu öğretmen Temboneras’ı öldüren) gençlik örgütünün kiralık katilleri vardı. Selanik, Volos ve Girit’te de önemli çatışmalar yaşandı. Birçok yerde gencecik öğrenciler kendi bölgelerinin polis müdürlüklerini bastılar.
Başbakan Kostas Karamanlis cumhurbaşkanıyla, parlamentodaki muhalefet partilerinin liderleriyle ve parlamento başkanıyla görüştü. Olağanüstü hal ilanı konusunda doğrudan bir onay alamasa da hükümet bu yönde ilerliyor, zira gösterileri ve işgalleri yasaklamak için anayasanın 11. maddesine dayanarak “istisnai durum” ilan etme niyetinde. Burjuva hakim medyasının “holiganlara” karşı sürdürdüğü histeri kampanyası da bu hazırlıkların bir parçası.
Yarın, uzun süre önce hükümetin hazırladığı bütçeye karşı ilan edilen 24 saatlik Genel Grev’in yapılacağı gün. Genel İşçi Konfederasyonu’nun (GSEE) yönetiminde yer alan PASOK, sağcılarla birlikte, genel merkez önünde yapılacak mitingi ve yürüyüşü iptal etti. Bunun yerine Sintagma Meydanı’nda “tamamen demokratik anma toplantısı” düzenleyecek.
Yorgo Papandreou önderliğindeki PASOK, “hükümetin toplumsal barışı, vatandaşların mülkünü ve kamu binalarını korumak için polisi etkin bir biçimde kullanmadığı” yönündeki sözlü eleştirilerle yetiniyor.
KKE (Yunanistan Komünist Partisi) ise daha da sağa giderek hükümetle ve aşırı sağla birlikte Sinaspismos’u (eski Avrokomünistler) “holiganların ve provokatörlerin koruyucusu” olmakla suçluyor. KKE Genel Sekreteri Aleka Papariga, polisle çatışan genç eylemcileri, PASOK ve Yeni Demokrasi hükümetleri döneminde devletin gizli servislerince eğitilen ve artık kontrolden çıkan“Talibanlar” olarak niteledi!! Bu ifadesiyle sağcı hükümetten ve aşırı sağın anti-Semitik liderinden büyük övgü aldı.
KKE, gençleri katleden hükümetin dayatmak istediği toplumsal barışa mutlak bir saygıyla, ayrı yerlerde ve ayrı saatlerde kendi eylemlerini yapıyor.
Parlamento dışı soldan müttefikleriyle “Radikal Sol İttifak” – SYRIZA’da yer alan Sinaspismos “polisin demokratik yeniden örgütlenmesini” ve sefalet içindeki ve gelecekten yoksun bir genç neslin yaşam koşullarını düzeltmek için ılımlı ekonomik önlemler alınması çağrısı yapıyor. Sağın sürekli basıncı altındaki Sinaspismos / SYRIZA, GSEE genel merkezi önünde toplanarak grevcilerle yürüyüşe katılma kararını iptal etti. Bunun yerine Sintagma Meydanı’nda bir miting gerçekleştirecek.
Dolayısıyla yarın Atina’da tek yürüyüşü, EEK ile birlikte bir dizi radikal sol örgüt düzenliyor. Bu yürüyüş Politeknik Üniversitesi’nden Parlamento’ya yapılacak. Tabii mevcut durum belirsiz ve polisin saldırma ihtimali büyük, ancak devlet terörüne ve reformistlerin ve Stalinistlerin ödlekçe basınçlarına taviz vermeyeceğiz.
9 Aralık 2008
15 yaşındaki Aleksis Grigoropulos’un öldürülmesinin beşinci gününde halkla, özellikle de gençlikle polis arasındaki çatışmalar aralıksız devam ederken, GSEE (Genel İşçi Konfederasyonu) ve ADEDY (Ulusal Kamu Çalışanları Federasyonu) tarafından 10 Aralık gününe çağrısı yapılan Genel Grev başarıyla gerçekleşti. Grev özelikle kamu, eğitim, sağlık ve ulaşım sektörlerinde başarılı oldu.
Başbakan Karamanlis, Konfederasyon’a açık çağrı yapıp resmi mektup göndererek, “gergin durum nedeniyle” Genel Grev günü merkezi mitingin ardından geleneksel olarak yapılan yürüyüşü iptal etmesini istemekle kalmadı, Sintagma Meydanı’ndaki mitingi ve grevi de iptal etmesini istedi. Yürüyüşü zaten iptal etmiş olan sendika bürokrasisi, “parlamenter demokrasiyi desteklemek amacıyla” mitingi de geleneksel toplanma yeri olan GSEE genel merkezinin önünden, parlamentonun önünde bulunan Sintagma Meydanı’na aldı… Ancak PASOK’un ağırlığını oluşturduğu GSSE liderliği, işçi hareketinin bürokratlara karşı bağımsız bir biçimde harekete geçebileceği endişesiyle, Karamanlis’in istediği grevi ve mitingi iptal kararını vermeye cesaret edemedi.
Yeni Demokrasi’nin, PASOK’un ve hepsinden de çok, reformist Sinaspismos’u ve onunla birlikte SYRIZA’da yer alan müttefiklerini “toplumsal barışı ve özel mülkü tahrip eden holiganları” korumakla suçlayan Stalinist KKE’nin (Yunanistan Komünist Partisi) ortak basıncı altında bulunan SYRIZA yapmayı planladığı yürüyüşü iptal etti ve mitingi de Sintagma Meydanı yakınına aldı.
(Kısa bir süre önce resmi olarak yalnızca Stalin’i değil Sovyetler Birliği’nde ‘30’lu yıllarda yapılan temizliği ve Moskova Mahkemeleri’nin kararlarını da aklamış olan) KKE’li Stalinistler genç isyancıları, “Talibanlar”, “gangsterler”, “uyuşturucu tacirleri”, “hayat kadını tacirleri (!!)”, “polis ajanları” vs. diye niteleyerek gençlik isyanının en büyük iftiracısı haline geldiler. Bugün bütün bir hakim medya, Sağ ve özellikle de aşırı sağcı parti LAOS’un faşistleri KKE Genel Sekreteri A. Papariga’nın bütün adice iftiralarını methediyor, onaylayarak aktarıyor, bıktırırcasına tekrar ediyor.
KKE’liler Genel Grev’de de Omonia Meydanı’nda kendi ayrı mitinglerini düzenlediler ve ters yönde iki blok yürüyüp dağıldılar! Sayıları 4.000’i geçmiyordu.
Sonuç olarak Genel Grev günü Atina’da tek yürüyüşü radikal sol örgütlerden MERA (EEK’in de içinde bulunduğu Radikal Cephe) ve ENANTIA (iki Maoist grup ve Anarşist Anti Otoriter Hareket’in oluşturduğu Birleşik Anti-kapitalist Sol) düzenledi. Sendika hareketinden, özellikle de kamu, sağlık, eğitim sektörlerinden ve mühendislerden gelen bir dizi sınıf mücadeleci unsur, PASOK’un başını çektiği GSEE ile de Stalinistlerle de hareket etmeyi reddederek bizim yürüyüşümüze katıldı ve en ön saflarda yer aldı. Bu, Yunan solunun on yıllardan beri yaptığı en etkili yürüyüş oldu: yaklaşık 25.000 kişi! EEK yakın tarihindeki en kalabalık kortejle yürüdü. (Benimle bir röportaj da yapan) İtalyan televizyonu ve başka yabancı televizyonlar yürüyüşümüzü yayınlarken Yunan televizyonu, bizim yürüyüşümez yer vermeyip GSEE’nin Sintagma’daki küçük mitingine ve Stalinistlerin Omonia’daki toplantısını yayınladı.
Yürüyüş sırasında polisle çatışmalar görece sınırlı düzeyde kalırken yürüyüşün ardından geometrik oranda arttı ve işgal altındaki Politeknik Üniversitesi civarında şu anda bile (Yunan saatiyle gece yarısı) devam ediyor. Buradaki çatışmalarda polis “Altın Şafak” adlı faşist paramiliter grubun kiralık katillerini de kullanıyor. Aynı şeyi dün de Patras’ta yaptılar ve faşistler bir genç kızı bıçakla yaraladı. Ayrıca polis Atina Üniversitesi’nin işgal altındaki Hukuk Fakültesi’nde bulunan Bağımsız Eylem Merkezimize de saldırma tehdidinde bulunuyor.
Yürüyüşün ardından işgal altındaki Hukuk Fakültesi’nde iki Genel Meclis toplantısı yapıldı: Birincisi yüzlerce sınıf mücadeleci sendikacının katıldığı İşçi Meclisi toplantısı, ikincisi de Atina Üniversitesi’ndeki öğrenci birliklerinin neredeyse tamamının temsilcilerinin katıldığı Öğrencisi Meclisi toplantısı oldu. 1973’te CIA cuntasına karşı gerçekleşen Politeknik ayaklanmasının gelenekleri yeniden canlandı: Bugün olduğu gibi o dönemde de eylemleri koordine eden İşçi ve Öğrenci Meclisleri vardı. Bağımsız Eylem Merkezi işte tam da o Koordinasyon’a tekabül ediyor.
Toplantılarda (sendika karşıtı, emeklilik hakları karşıtı, polis devleti niteliği taşıyan yasalarını iptalini, ücret artışlarını, özelleştirmelerin durdurulmasını, işçi denetiminde kamulaştırmaları, vs. içeren) bir dizi talebi, hükümeti devirmek için süresiz bir Genel Grev çağrısını ve Yeni Demokrasi hükümetince hazırlanan Sıkıyönetim kararına karşı sivil itaatsizlik eylemleri, gösteriler, grevler, vs. düzenlenmesi yönünde bir ilke kararını içeren bir Bildirge taslağı oylanarak karara bağlandı. Bildirgede elbette ayrıca, çoğunluğunu, bu dehşet verici, çocuk katili hükümetin ilk hedefi durumundaki 15 yaş civarı genç kadın ve erkeklerin oluşturduğu ve sayıları şu ana kadar 150’yi aşan tutukluların ve gözaltında tutulanların derhal serbest bırakılması talebini de içeriyor.
Bu arada bugün yeni bir provokasyon daha ortaya çıktı: Polisin adli tıp departmanı Aleksis’in öldürülmesinin bir kaza olduğuna dair bir karar yayınlamak istiyor. Bu arada Aleksis’i öldüren iki polis, (mafyayla adı çıkmış olan) avukatları aracılığıyla, genç kurbanı, “sorunlu davranışları olan pis bir holigan” olmakla ve “okuldan atılmış olmakla” (okul bunu resmi olarak yalanladı) suçladılar. Bu iftira –Aleksis Grigoropulos’un ikinci defa öldürülmesi- hiç şüphesiz yeni bir öfke dalgasını tetikleyecek, zira mücadelenin en önünde 14-15 yaşındaki öğrenciler yer alıyor.
Yarın yeni bir öğrenci eylemi daha olacak. Ertesi gün de. Mücadele zafere kadar sürecek.
18 Aralık’ta hükümet bütçesi parlamentoda oylanacak; o gün için de bir Genel Grev planlanıyor.
¡Venceremos!
10 Aralık 2008
Genç Aleksis Grigoropulos’un polis tarafından öldürülmesinin üzerinden altı gün geçti. Bu cinayet üzerine patlak veren, Yunanistan’da son 60 yılın en büyük ayaklanması niteliğini taşıyan ve başını ortaokul ve lise öğrencilerinin çektiği gençlik isyanı ise sürüyor. Yüzden fazla okul ve üniversite işgal altında. Orta öğretim öğrencilerinin gösterileri sabah saatlerinde, Atina’nın pek çok mahallesinde başladı, polis karakollarına saldırıldı ve kamu binaları işgal edildi. Katil ve adı kötüye çıkmış avukatı Kouyas’ın provokatif bir tutumla kurbanı davranış bozukluğu olan bir holigan gibi göstererek ona kara çalmaya çalışması ve polisin suçu bir kaza gibi göstermeye kalkışması kitlelerin duygularında ve isyanında yeni bir sıçrama yarattı. Öğleden sonra binlerce genç yeni bir gösteriyle Atina’nın merkezini doldurdu, yarın da bir başkası düzenlenecek.
İsyan Atina dışında da yayılarak bütün ülkeyi içine çekiyor; Güney’deki Lakonya gibi geleneksel olarak muhafazakâr bölgelerde dahi gösteriler düzenleniyor.
Moskova’dan Buenos Aires’e, Tokyo ve İstanbul’dan Barselona’ya, Madrid’e, Roma’ya, Bolonya’ya, Paris’e, Grenoble’ye, Kopenhag’a, Stokholm’e, vs. kadar birçok yerde uluslararası dayanışma eylemleri yapıldığı haberleri burada coşkuyla karşılanıyor. Buna karşılık Avrupa burjuvazisi ve medyası Yunan isyanının diğer Avrupa ülkeleri üzerinde bulaşıcı etki göstermesinden büyük endişe ve korku duyuyor. Özellikle Fransız burjuvazisi ve bizzat Sarkozy korkularını ifade ettiler. Minute gazetesi, bu kez Yunanistan’dan başlayacak yeni bir Mayıs 1968 tehlikesi olduğunu yazdı. Financial Times, Yunanistan’daki isyanın “Avrupa Birliği için olağandışı bir durum” olduğunu belirtti…
Yunanlı ortaokul gençlerin dediği gibi, “En kötü kâbuslarını gerçeğe dönüştürelim!”
11 Aralık 2008
Yunan İntifadası sürerken hükümet ülkede kontrolü sağlayamıyor; bu ise Avrupa Birliği’nin hakim sınıflarını ürkütüyor. Brüksel’deki AB zirvesinde hem Sarkozy hem de diğer burjuva liderler, sağcı Yunan başbakan Kostas Karamanlis’ten “kaosun sorumlularını derhal tutuklamasını” istediler. Bu nedenle bugün Atina’da on binlerce orta okul ve lise öğrencisi, üniversite öğrencisi, veliler, öğretmenler ve üniversite hocalarının katıldığı gösterilerde polis 12-15 yaşlarındaki erkek ve kadın öğrencileri hedef alarak kitlesel tutuklama yapmaya kalkıştı. Öğretmenler ve veliler çocukları kurtarmak için araya girdi, polisle çatıştı ve daha önceden resmi olarak gözaltına alınan 176 kişinin arasına katılan (12-13 yaşlarındaki) üç çocuk dışında diğer gençleri polisin elinden aldı.
Ortaokul-lise öğrencileri ile polis arasında, parlamentonun önündeki Sintagma Meydanı’nda da çatışmalar çıktı. Devletin baskı güçleri daha sonra, bizim Bağımsız Eylem Merkezimizin de faaliyet gösterdiği işgal altındaki Hukuk Fakültesi’ne saldırdı. Atina’nın göbeği polisin kullandığı kimyasal gazlara boğuldu. Ancak öğrencilerin kendilerini taşlarla ve az sayıda Molotov kokteyliyle savunması üzerine polis geri çekilmek zorunda kaldı. Olayların ardından Öğrenci Meclisi toplanarak gelecek günlerde yapılacak eylemleri kararlaştırdı.
Karamanlis hükümeti sıkıyönetim ilan etme konusunda diğer burjuva partilerinin ve düzen solunun desteğini alamadı. Bu yakıcı konuda hükümet kendi içinde de bölünmüş durumda. Öte yandan esas sıkıyönetimi, Atina’da ve ülke genelinde onlarca polis karakolunu kuşatma altına alan ortaokul ve lise öğrencileri ilan etmiş durumda.
KKE ise “holiganların koruyucusu” olmakla suçladığı Sinaspismos/Syriza’ya çatmakla yetinmeyip ayaklanmaya da saldırıyor. Resmi olarak ise KKE liderleri bir ayaklanma olmadığında ısrar ediyor! Bugün ortaokul ve lise öğrencileri Atina Üniversitesi önünde ve Sintagma Meydanı’nda polisle çatışmayı sürdürürken Stalinist bürokratlar taraftarlarını buralardan uzakta tutarak Omonia Meydanı’nda toplayıp, çok geçmeden birkaç bina ötede dağılmalarını sağladılar. Ancak KKE’li parlamento üyeleri ve gazeteleri Rizospatis isyancılara yönelik ithamlarını -holiganlar, Taliban, uyuşturucu satıcıları, muhabbet tellalları (12-13 yaşındaki çocuklar!), polis ajanları ve bugün eklenen bir yenisi: emperyalizmin yani CIA’nın ajanları!!!- tekrarladılar.
Siyasi kriz derinleşirken ekonomik kriz de şiddetleniyor. Bugünkü haberler, aşırı borç yükü altındaki Yunanistan’ın geçmiş borçlarını ve bütçe açıklarını kapatmak için ihtiyaç duyduğu yeni kredileri almakta giderek daha fazla zorlandığına işaret ediyor. Bir fikir vermesi için şunu söyleyelim: Yunan devlet fonlarının faiz oranları alış-satış farkı Almanya’nınkilere göre sene başında 20 düzeyinde iken şimdi 202’ye yükseldi. 2009 Martı’na kadar 500’ün üzerine çıkması bekleniyor. Yunanistan fiilen iflas etmiş vaziyette. Euro bölgesi ülkeleri arasında en zayıf ekonomik halka durumunda ve şimdi aynı zamanda da en zayıf siyasi halka olduğu şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıktı. Küresel kapitalist kriz bütün toplumsal ilişkileri istikrarsızlaştırmakla kalmıyor, yeni patlamalar üreterek ön-devrimci/devrimci durum yönünde eğilimler yaratıyor.
Atina 12/12/08
8. gün
Geçen Cumartesi, yani tam olarak bir hafta önce, genç Aleksis Grigoropulos, polis tarafından öldürüldü. Bunun üzerine patlak veren gençliğin büyük isyanı durdurulamaz bir biçimde ülke geneline yayılarak sürüyor. Bugün, 13 Aralık'ta, Aleksis’in okul arkadaşlarının da aralarında bulunduğu binlerce ortaokul ve lise öğrencisi Sintagma Meydanı’nda bir oturma eylemi gerçekleştirdi.
Yarın, yani Pazar günü ise Atina Politeknik Üniversitesi’nde bütün Eylem Merkezleri’nin ve İşgal Edilmiş Üniversitelerin katılarak mevcut durumu ve bundan sonraki adımları tartışacağı bir Genel Meclis toplantısı düzenlenecek.
Şimdiden, Pazartesi günü ve yeni bütçenin parlamentoda oylanacağı, kamu emekçilerinin de da kitlesel grev kararı aldığı 18 Aralık Perşembe günü için kitlesel gösteriler gerçekleştirilmesine karar verildi.
Dünya genelindeki dayanışma eylemleri halk tarafında coşkuyla, hükümet tarafından ise korkuyla karşılanıyor. Hakim medya bile bunlardan bazılarını bildirmek zorunda kalıyor: TV kanalları, Paris, Roma ve Berlin'deki gösterileri yayınladı. Merkez sağ Kathimerini gazetesinin ilk sayfasında FUBA öğrencilerinin yürüyüşü ve Buenos Aires'deki Yunan Elçiliğinin önünde Partido Obrero'nun bayraklarının olduğu büyük bir fotoğraf yer aldı. Rusya'dan, aralarında Alternativyi adlı toplumsal hareketin de yer aldığı sol örgütlerden yoldaşlar, Moskova’daki Yunan elçiliği önünde yol kesme eylemi yaparken aralarından 10’u gözaltına alındı. Dayanışma eylemleri Helsinki, Kopenhag ve Moskova'dan Paris, Madrid ve Barselona’ya, Buenos Aires ve Tokyo'ya tüm dünyaya yayılıyor.
Yunan isyanı, küresel kapitalist krizin tetiklediği küresel isyanın ilk adımıdır yalnızca.
13 Aralık 2008, Atina
9. gün
Cumartesi gecesinden 14 Aralık Pazar sabahına dek Atina’nın Eksarhia semtinde, genç Aleksis’in 6 Aralıkta öldürüldüğü yerin civarında polise bağlı Özel Muhafızlarla şiddetli çatışmalar yaşandı. Cumartesi gecesi bir hafta önceki cinayetin mahal ve saatinde anma için binlerce kişi bir araya toplandı. Toplanma yerinin birkaç metre ötesinde tam teçhizatlı bir Özel Muhafız timinin varlığının fark edilmesi öfke ve çatışmaları tahrik etti. Burada dikkat çekilmesi gereken bu sefer polisle çatışmaya girip sonra da civar polis karakoluna (iki katil bu karakolun polisleriydi) yürüyenlerin alışıldığı gibi gençler değil, polisin şiddet ve tartaklamalarından çılgına dönmüş erişkin ve orta yaşlı semt sakinleri olmasıydı. Bugün, yani Pazar öğleden sonrası, şiddetli yağmura ve kötü havaya rağmen Eksarhia Sakinleri Komite İnisyatifinin çağrısı üzerine 1000 kişi aynı yerde toplandı. Komite katil polislerin karakoluna önümüzdeki Salı akşamı için bir diğer yürüyüş çağrısında da bulundu. İsyan halindeki gençliğin ana saldırı hedefleri polis karakolları ve bankalar. Kamu binaları pek çok mahallede işgal edilmiş durumda. 400’den fazla okul işgal altında. Yarın, yani 15 Aralık’ta, ilk, orta ve yüksek eğitim gençliği Atina’nın merkezinde bir gösteri daha gerçekleştirecek. Benzer eylemler ülkenin başka büyük kentlerinde de sahnelenmekte (Selanik, Patras, Larissa, Volos, Girit).
14 Aralık 2008, Atina
10.gün
Bugün, yani 15 Aralık'ta, yani genç Aleksis Grigoropulos'un katlinden sonra patlak veren isyanın onuncu günü saat 12.00-16.00 arasında; Atina'da Aleksandras Caddesindeki Emniyet Genel Müdürlüğü binası 14-16 yaşlarında binlerce ilk ve orta öğretim öğrencisi tarafından kuşatıldı. Her taraf tam teçhizatlı Özel Muhafız birlikleri ve gözaltına alınabileceklerin bindirileceği polis otobüsleriyle doluydu. Gencecik oğlan ve kızlar zerrece ürkmediler. Hiç durmaksızın polis ve katiller hükümeti aleyhine militan sloganlar attılar. Özel Muhafızların tehditkar davranışları üzerine zaman zaman yumurta, yoğurt ve başka şeyler fırlattıkları da oldu. Saat 15.00 civarında Özel Muhafızlar çocuklara kimyasal gaz ve boyayla saldırdılar. Çatışmalar 1 saat boyunca, yani eylem sona eresiye değin devam etti.
Aynı saatlerde Yunanistan başkentinin pek çok başka semtinde yürüyüşler gerçekleşmekteydi. Burada en önemli çatışmalar lise öğrencileriyle polis arasında Koridallos Merkezi Cezaevleri önünde yaşandı.
Akşamüstü kent merkezinde, işgal altındaki Atina Üniversitesi Hukuk Fakültesi Bağımsız Eylem Merkezi tarafından örgütlenmiş 5000 kişinin üç saatlik bir yürüyüşü vardı.
Yarın akşam Aleksis'in öldürüldüğü Eksarhia semtinin sakinleri bir gösteri gerçekleştirecek ve cinayetten sorumlu polislerin de bağlı bulunduğu semt polis karakoluna yürüyecekler.
Bunlar Atina'daki eylemlerden bazıları; ama benzer eylemler tüm ülkede devam ediyor.
Gündelik hale gelmiş eylemlerin haricinde; önümüzdeki Perşembe günü kamu sektöründe hem ADEDY'nin (Kamu Çalışanları Federasyonu) çağrısı üzerine bir grev var, hem de gençlerle işçiler, çocuk katili hükümetin işçi sınıfı karşıtı bütçesi ve cinayet işlemeye varmış devlet baskısı aleyhine birleşik bir yürüyüş gerçekleştirecekler.
Hükümetin burjuva medya aracılığıyla kamuoyunu durmadan “holigan”lara karşı harekete geçirmeye çalıştığını unutmayalım. Hükümet yalnız da değil: Hükümetin hukuk ve düzen adına en hevesli sözcüler aşırı sağcı LAOS partisi ve Stalinist Yunanistan 'Komünist' Partisi – KKE. Bu ortaklaşa basıncın asıl hedefi reformist SYRIZA ama tüm anti-kapitalist sol da payını alıyor. Bu türden basınçlara teslim olacak değiliz. Kazanan biz olacağız!
15 Aralık 2008
11.gün
Özel Muhafızlar, yani şu Yunanistan’daki halk isyanı günlerinde işi gücü 13-14 yaşlarındaki çocuklara saldırmak ve onları tartaklamak olan, halk eylemlerine yönelik özel olarak oluşturulmuş kuvvet, bu sabah hiç beklemediği bir sürprizle karşı karşıya kaldı. Kendilerini, Atina’nın Kaisariani bölgesindeki merkezlerinde (ya da kışlalarında) taş ve molotof kokteyli yağdıran bir yığın genç insan tarafından kuşatılmış buldular.
Bütün gün boyunca Yunanistan başkentinin ana caddeleri, özellikle de okullara yakın kısımlar ilk ve orta öğretim öğrencileri tarafından saatlerce bloke edildi ve trafik durduruldu.
Genel olarak bakıldığında, ülkedeki tüm okulların ve tüm üniversitelerin çalışmayı durdurduklarını, öğrencilerinse sokaklarda savaştıklarını, protesto düzenlediklerini, şarkılar söyleyip sloganlar attıklarını, polisle çatıştıklarını ve kamu binalarını (belediye kültür merkezlerini vs.) kuşattıklarını ya da işgal ettiklerini söylemek lazım.
Akşam, daha önceki bir genel toplantıda kararlaştırıldığı şekilde binlerce Eksarhia sakini (genç Aleksis’in öldürüldüğü Atina semti) katillerin bağlı bulunduğu yerel polis karakoluna yürüdüler ve saatler süren bir kuşatma gerçekleştirdiler.
Bugünün en dudak uçuklatıcı olayıysa devlet televizyonunun işgali oldu. Devlet televizyonu saat 15.00 haberlerini yayınlar ve ekranda başbakan Kostas Karamanlis parlamento grubu ve halka hitaben hem hükümetin hem de Athos Dağındaki Ortodoks manastırının karışmış olduğu yakın tarihli para skandalı hakkında konuşmaktayken (hükümet tarafından önce gizlenmeye, şimdi de tamamen kapatılmaya çalışılan bir skandal) görüntü birden kesildi ve yerine ellerinde devlet katillerini protesto eden ve şu ana dek gözaltına alınmış olanların serbest bırakılmasını talep eden pankartlar eşliğinde 100 kişilik militan bir grubun görüntüsü geldi.
Bu eylemcilerin elindeki ilk televizyon kanalı değildi – kuzeybatı Yunanistan’daki Epir bölgesinin Yanya Radyosu bir süredir işgal altında – ama şüphesiz en etkileyici işgal eylemi bu oldu. Eylemi halk keyifle, devlet otoritesi ise histeriyle karşıladı. Stalinist KKE bugün devlet televizyonunda görüntüleri yayınlanan eylemcilerin sloganlarını “uygun bulmadığını” açıkladı. Stalinistler gözaltına alınmış olanların serbest bırakılması yönündeki çağrımıza genel olarak katılmıyorlar ve gözaltındakilerin “holiganlar”, olmadı, muhtemel polis ya da CIA ajanları olduklarını düşünüyorlar!!! Sendikal aktivistlerimizin söylediğine göre bugün en azından iki kere (18 Aralık grevini hazırlamak üzere toplanmış Lise Öğretmenleri Federasyonu (OLME) ve sağlık sektörü sendikaları Genel Kurullarında) Stalinistler büyük çoğunluğu ergenlerden oluşan gözaltındakilerin serbest bırakılması çağrımıza karşı oy kullanarak teklifimizin kabul edilmemesini sağladılar. Volos’da (Orta Yunanistan); KKE üyelerini, partilerinden Genel Sekreter Aleka Papariga’yı ve isyana karşı devletle işbirliğine soyunmuş başka kim varsa atmaya ve ortak mücadelede bize katılmaya çağıran MERA’nın (EEK’in de dahil olduğu radikal sol cephe) bir broşürünün dağıtımına önayak olduk. Bu broşür pek çok bakımdan tartışmalara neden oldu.
La Lutta Continua!
16 Aralık 2008
Ulusal Sağlık Hizmeti’nin çökertilmesine karşı mücadele eden hastane emekçileri sabahın erken saatlerinde Sağlık Bakanlığı’nı kuşattılar. Emekçiler halka ücretsiz kamu sağlık hizmeti talep eden, özelleştirmelere ve genç Aleksis Grigoropoulos’un ölümden sorumlu olan polis baskısını lanetleyen sloganlar atarak öğlene kadar burada kaldılar. Daha sonra Atina Üniversitesi’nin önünden başlayan ortak yürüyüşe katılıp, Omonio Meydanı’ndan geçerek Sintagma Meydanı’ndaki Parlamento’ya gittiler.
Yürüyüş dört saat kadar sürdü. Sintagma Meydanı’ndaki Parlamento’nun önünde gençler daha önceki bir gösteride yakılmış olan büyük Noel ağacının yerine Atina’nın sağcı belediye başkanı tarafından konulan yenisini yakmaya kalkışınca polis ile çatışmalar çıktı. Sokak çatışması önce Üniversite Bulvarı’nda sonra devletin baskıcı güçleri tarafından abluka altına alınan işgal altındaki Hukuk Fakültesi civarında devam etti. Hukuk Fakültesi’nin çatısından caddedeki polislere saldıran öğrencilerin görüntüsü CIA’nin baskılarıyla kurulan albaylar cuntası zamanında 1972’de gerçekleşen benzer bir olayı hafızalarda canlandırdı.
Sabah Atina büyükşehrinin işçi sınıfı semtlerinden Peristeri’de dün 16 yaşında bir başka erkek çocuğun (PAME/KKE’nin önde gelen bir üyesinin oğlu) polis tarafından elinden vurulduğu haberi duyuldu. Bugün öğleden sonra Peristeri’de kitlesel bir protesto gösterisi yapıldı. Gösteri KKE tarafından örgütlendi ancak partimiz EEK’nin de aralarında bulunduğu diğer sol örgütler de eyleme katıldı.
Akşam saatlerine doğru OTOE’nin (Banka Çalışanları Federasyonu) genel merkezinde 15 sınıf mücadeleci sendika temsilcisinin katıldığı bir toplantı yapıldı ve tatil döneminden hemen sonra sol görüşlü öğretmen Nikos Temboneras cinayetinin yıldönümü olan 9 Ocak 2009’da greve çıkabilmek için hazırlık yapma kararı alındı.
Atina Hukuk Fakültesi’ndeki bir öğrenci meclisi sağcı katiller hükümetinin devrilmesine kadar işgal ve gösterilerle mücadeleye kesinti vermeden devam etme kararı aldı.
GSEE genel merkezini işgalleri altında tutan işçiler ve gençler yürüyüşe katıldı ve daha sonra bir işçi meclisi oluşturarak gelecekte yapılacak eylemleri tartıştılar. İşgalciler “Genel İşçi Konfederasyonu”nu “İsyandaki Genel İşçi Meclisi”ne (Yunanca kısaltılması aynıdır: GSEE) çevirerek genel merkeze ve kendilerine yeni bir isim vermiş oldular. PASOK, tabii ki, Stalinistler ve ne yazık ki parlamento dışı solun bir bölümü işgali anarşistlerin ve EEK’li Troçkistlerin bir macerası olarak itham ediyor.
Ve biraz da spor haberleri: bugün favori takımım Olimpiyakos Alman Hertha takımını Pire’deki Karaiskaki stadyumunda yendi; maç boyunca yine, bugünlerde bütün futbol maçlarında olduğu gibi, taraftarlar “sevgili” polisimize yönelik Yunanistan’daki en popüler sloganı durmaksızın bağırdılar : “Aynasızlar, Domuzlar, Katiller!”
La Luta continúa
¡Venceremos!
Bir gün önce Atina’nın merkezindeki Atina Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ni işgal eden gençlerle polisin çatıştığı tarihi binasının önünde bugün öğlen sonra saat 3’ten gece geç saatlere kadar süren ve tanınmış şarkıcı ve müzisyenlerin yeteneklerini devlet terörüne karşı gençlik ve halk mücadelesi ile dayanışma için konuşturduğu bir konser düzenlendi.
Aynı anda, parlemantonun önünde, Genel İşçi Konfederasyonu (GSEE) bürokratlarının, Genel Grev çağrısına katılmamanın bahanesi olarak çağrısını yaptığı “miting” beklendiği gibi bir maskaralık oldu. Mitinge yüzden az kişi katıldı; büyük çoğunluk, binlerce işçi ve genç mitingi boykot etti, onun yerine dayanışma konserine katıldı. Kapitalist devletle karşı karşıya gelme kaçınılmaz olarak hain bürokrasi ile keskin bir çatışmayı da içeriyor.
Hükümetin nefret kampanyası ve hakim medyanın yaydığı korkunun dünkü Hukuk Fakültesi çevresindeki çatışmalarla daha da yükseltilmesine rağmen, polisin şiddetine karşı nefret ve isyana büyük bir sempati var. Bir olay bunu gösteriyor. Kültürel hayata hakim Atina’daki Müzik Sarayı (Megaron Mousikis) büyük kapitalist Lambrakis Press grubuna ait özel bir kurumdur ve onun tarafından yönetiliyor. Dün, bir klasik müzik konseri bir grup izleyicinin çok bilinen şu sloganıyla yarıda kesildi: “Polisler, Domuzlar, Katiller”. Şef orkestranın çalmasını durdurdu ve izleyicilere doğru dönerek bugünlerin meşhur marşına katıldı: “Polisler, Domuzlar, Katiller”!
Hiç kuşku yok ki, bu isyanda 68 Mayısının gerçeküstücü bir öğesi var!
Venceremos!
19 Aralık
15. gün
İki haftadır, genç Aleksis’in polis tarafından öldürülmesinin ardından Yunanistan’ı sarsan hareketin derinliği, sanatçıların isyana aktif katılımı ile de açıkça görülebilir.
Dün gece, hükümet, restorasyonu tamamlanan Atina’daki Ulusal Tiyatro’nun açılışını yapmak istedi. Gerçekte kültürsüzün biri olan Kültür Bakanı Mihalis Liapis’den ana muhalefet partisi PASOK’un lideri Yorgo Papandreu’ya, büyük burjuvazinin önde gelenlerine, armatörlere, bankacılara kadar tüm seçkinler davetliydi. Açılışta yeni bir oyunun galası da yer alacaktı. Fakat her şey, 100’den fazla oyuncunun araya girip slogan ve pankartlarla, isyan süresince gözaltına alınanların (yaklaşık 200 kişi) serbest bırakılmasını talep etmeleri ve katiller hükümetini protesto etmeleri sonucunda altüst oldu. Tüm etkinlik iptal edildi ve seçkin kitle korkuyla evlerine ya da Atina yakınındaki villalarına kaçtı.
Bu eylem oyuncuların ve tiyatro öğrencilerinin oluşturduğu bir girişim tarafından örgütlendi ve gerçekleştirildi. Aynı girişim (EEK destekçisi oyuncular da içinde yer alıyor) bugün, 20 Aralık’ta, Parlamento’nun önündeki Sintagma Meydanı’nda, heykel gibi hareketsiz durarak, arada Aleksis’in öldürüldüğünü söyleyip nefretlerini açığa vurarak yeni bir eylem daha gerçekleştirdi. Polis, elbette, göz yaşartıcı gazla müdahale etti, fakat oyuncular hareketsiz kalmaya devam ettiler. Tutuklanıp götürülürken de heykel gibi kalmayı sürdürdüler. Bu arada, tutuklananların yanındakiler durmaksızın “aynasızlar, domuzlar, katiller” diye bağırdılar.
Çevik kuvvetin o sırada bir başka derdi daha vardı: sağcı Atina belediye başkanının Sintagma Meydanı’na yerleştirdiği ünlü Noel ağacı. Önceki bir başka gösteride yakıldığı için yerleştirilen yenisine karşı gerçekleştirilebilecek yeni bir saldırıyı engellemek polisin başını ağrıtıyor. Çok sayıda polis kuvveti tarafından çember içine alınan Noel ağacı, kesinlikle gezegendeki en iyi korunan Noel ağacı oldu.
Selanik’te gençlik Uluslararası Film Festivali merkezini işgal etti, programı yarıda kesti ve orada bulunan sağcı Selanik belediye başkanı kurabiye yağmuruna tutuldu; belediye başkanı kendini korumak için kaçmak zorunda kaldı. (Selanik’te kurabiye veya yumurta fırlatıyoruz, Bağdat’ta ise ayakkabı!)
Atina’daki bir işçi mahallesi olan Petralona’da, yerel Halk Meclisi (bu adı 2001 yılındaki Argentinazo’nun ardından almışlardı ve Akropolis önündeki Filopappu tepesinin özelleştirilmesine karşı mücadeleleriyle tanınıyorlar) bugün “Melina Merküri” Belediye Kültür Merkezi’ni işgal etti.
Pire, Haydari (Pire’nin bir işçi mahallesi), Nea Smırni (Yeni İzmir) ve diğer şehir ve semtlerde çok sayıda miting gerçekleştirildi.
Yunanistan’ın Uluslararası Sosyalizm geleneğine bağlı partisi, polisin vahşi saldırılarının ilk hedefi olan göçmen işçilere yönelik ırkçı saldırılara karşı Atina’nın merkezinde, diğer sol örgütlerin de destekleklediği bir yürüyüş örgütledi.
Bir sonraki önemli adım, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerinin, öğretmenler ve işçiler ile birlikte 23 Aralık’ta düzenleyeceği büyük gösteri yürüyüşü olacak. Ertesi gün, diğer bir kitlesel gösteri ile isyanın Noel şarkıları söylenecek. O zamana kadar Atina belediye başkanının Sintagma’daki Noel ağacının kaderi beli de belli olmuş olur.
Yazımı EEK Devrimci Gençlik Örgütü OEN’nin bir sloganı ile bitirmeme izin verin:
Daha son sözümüzü söylemedik,
Bugünler Aleksis’in!
Ya da:
Den ipame tin teleftea lexi,
Aftes i meres ine tou Alexi!
¡Hasta la victoria siempre!
20 Aralık Cumartesi gecesinden 21 Aralık Pazar’a geçilirken Atina Politeknik Üniversitesi ile Eksarhia merkezi meydanını çevreleyen alan yine gösteri polisi ile gençler arasında çatışmaların yaşandığı bir savaş alanına dönüştü. Daha önce, Cumartesi saat 21.00’de, genç Alexis’in polis tarafından öldürüldüğü yer ve saatte, bin kişilik bir anma toplantısı yapıldı. Buradaki caddenin adı “Alexandros Grigoropoulos Caddesi” olarak değiştirildi ve buraya üzerinde bu adı taşıyan bir cadde tabelası dikildi. Çatışmalar anma toplantısından hemen sonra başladı ve sabaha kadar devam etti.
Pazar günü GSEE’nin (Genel İşçi Konfederasyonu) diğer GSEE (İsyandaki Genel İşçi Meclisi) tarafından işgaline son verildi. İşçiler binayı mükemmel bir durumda terk etmeden önce sendika bürokrasisinin güvenliğini çağırıp, mekanı birlikte incelediler ve her şeyin düzgün bırakıldığını belirten bir tutanağı imzaladılar. Bu herhangi bir provokasyonu engellemek için gerekliydi: polisin gizli yollardan binaya silah ve uyuşturucu yerleştirmesi veya işçi sınıfının bir şeyler yapmasını engellemekten başka işi olmayan sözde “işçi sınıfının liderlerinin” içinde hiçbir şey yapmadan otrudukları mermerden yapılma lüks neoklasik binanın tahrip edildiği türünden sahte iddialar ileri sürülmesi mümkündü. İşgalci işçiler düzgün bir şekilde binadan ayrıldılar ve 500 kişilik güçlü bir grup olarak Atina caddelerinde yürüyüşe geçerek, tutukluların serbest bırakılması, işçilerin kendi bağımsız örgütlenmelerinin oluşturulması ve Genel Grev için sloganlar attılar.
Petralona Halk Meclisi Atina Belediye Binasının 9.89 özel kanalını bir süre işgal etti ve siyasi bir demeç yayınlayıp, Alexis’in alçakça öldürülmesini, polisi ve kapitalist katiller hükümetini lanetleyerek, isyanın sürdürülmesi ve Genel Grev yapılması için çağrı yaptı.
Birçok işçi sınıfı semtinde yürüyüşler ve polisle çatışmalar oldu: Kesariani (burası 1944’de evden eve, odadan odaya Komünist Partizanların Nazilerle savaşına şahit olmuş bir yer olduğundan “Yunan Stalingrad”ı olarak ün salmıştır), Nea İyonya, Vironas, Nea Smirni, Haydari ve başka yerler.
Orta öğretim gençliğinin Genel Meclisi okulların işgaline devam edilmesi kararı aldı. Temel sloganları: “İsyan değil Noel ertelendi”.
Mevcut durumda bütün çalışmalar orta öğretim gençliği, üniversite öğrencileri, öğretmenler ve işçilerden oluşacak büyük ulusal yürüyüşün 23 Aralık Salı günü gerçekleştirilmesi hazırlıklarına odaklanıyor.
İsyan derinleşen siyasal, toplumsal ve iktisadi kriz ortamında bu krizin hem bir göstergesi hem de etkeni olarak devam ediyor. Bu gece parlamentoda Yunanistan’ın durgunluk yaşamayacağını (!) ve işsizlikte bir yükseliş olmayacağını (!!!) iddia eden sağcı hükümetin hazırladığı düzmece bütçe oylanacak. Oysa hükümetinden muhalefetine herkes çok iyi biliyor ki AB otoriteleri tarafından bile reddedilen bu bütçe tam bir sahtekarlık belgesidir. Bütçe görüşmelerinde eski PASOK’lu Başbakan Kostas Simitis tarafından ifade edilen şey, ülkenin gerçekten iflas etmiş olduğu, Yunanistan’ın muhtemelen Avro Bölgesi’nden (Euro-Zone) çıkartılacağı ve IMF’nin müdahale edeceği, zaten bilinen bir gerçek. Daha önceki PASOK hükümetinin iki eski bakanı, Hıristos Verelis ve Todoros Pangalos (ki bu Kürt PKK lideri Öcalan’ı aldatıp Türk MİT’ine teslim eden eski Dışişleri Bakanı’dır) ulusal iflası yönetebilmek adına üzerinde mutabakata varılacak “partiler üstü” sanal bir diktatörün Maliye Bakanlığına atanması ya da sağcı Yeni Demokrasi ve PASOK tarafından kurulacak bir Koalisyon hükümeti için çağrı yaptılar. Aynı Pangalos Pazar günü yayınlanan “Elefterotypia” gazetesindeki mülakatında, bugün, isyanı “tam bir siyasi holiganlık” olarak tanımlayarak Sinaspismos/SYRIZA reformistlerini suçlayıp, (çok iyi bilinen kendi anti-komünistliğine rağmen ya da tam da bu nedenle) Aleka Papariga ile tam bir uyum sergiledi. Stalinist KKE’nin Genel Sekreteri Papariga Pazar günü çıkan sağcı Real gazetesindeki mülakatında, Stalin’i, Moskova Mahkemelerini ve 30’ların tasfiyelerini ateşli bir şekilde savunması dışında, “İsyan diye bir şeyin olmadığını”, polislerle çatışmanın “emperyalist istihbarat servislerince çok önceden planmış bir organizasyonun gerçekleştirilmesi” olduğu hakkındaki görüşlerini yineledi. Sarı sağcı popülist gazete Avriani’nin birinci sayfasındaki başlığı hiç şaşırtıcı değildi: “Polis’in yapabileceği bir şey yok – Yurttaşların ya da KKE’nin düzeni yeniden sağlamasını isteyelim”.
Aşırı borçlanmış kapitalist Yunan ekonomisinin çöküşü hızlandıkça sözü edilen düzene hakim sınıf tarafından hiçbir zaman olmadığı kadar ihtiyaç duyuluyor. PASOK’un bir başka eski bakanı, Alekos Papadopoulos ülke ekonomisini denetim altına alıp yönetebilmek için IMF ya da buna benzer bir uluslar arası örgütün resmi olarak davet edilmesini önerdi!
Karamanlis hiçbir sorunu çözemeyecek olan kabinede yenilik yapmaya hazırlanıyor. Kaçınılmaz olduğu görülen erken seçim ülkeyi iflastan kurtaramaz. Mevcut isyan öncü bir depremdir. Asıl deprem 2009’da gelecek.
Atina Üniversitesi’nin duvarındaki İngilizce sloganın dediği gibi:
Merry Crisis and a Happy New Fear! (Neşeli Krizler, Mutlu Yeni bir Korku!)
(Çevirenin notu: Burada İngilizce Noel demek olan Christmas ile kriz (crisis) ve mutlu bir yıl “a happy new year”’da geçen “year” ile mutlu bir korku “a happy new fear”’daki “fear” arasında söz oyunu yapılmaktadır.)
La lotta continua!
17. gün
Bir yandan işçi ve halk mahallelerinde yürüyüşler, polis karakollarına saldırılar, sadece okul ve üniversitelerin değil kültür merkezi ve radyo istasyonlarının da işgali sürmekteyken, diğer yandan hükümetin politik desteğinin ötesinde PASOK’un ve özellikle Stalinist ‘Komünist’ Partisi KKE’nin de sözde “holiganlara” karşı desteğini arkasına almış kapitalist devlet baskılarına aralıksız devam etmekte.
Şu ana dek 500 kişi gözaltına alınmış 300 kişi de tutuklanmış durumda. Birkaç gün önce Larissa’da (orta Yunanistan) 15 yaşlarında 40 çocuk çıkarıldıkları mahkeme tarafından “terörizm karşıtı yasa” uyarınca hapse mahkum edildi! Bugünse, içlerinde halen görevli bir askerin de bulunduğu 40 kişi sorgulamanın ardından cezaya çarptırılmak üzere Atina merkezi mahkemelerine getirildi. Yağmura rağmen –sel demek daha doğru olacak - yüzlerce gösterici mağdurları savunmak üzere pankartlarıyla birlikte mahkeme önündeydi.
Kavga ve kanla kazanılmış olan haklardan biri üniversitenin polisten uzak tutulma hakkıydı – kuşkusuz bu hak 1973 cuntası tarafından çiğnenmiş, albaylar diktatörlüğü Atina Politeknik Üniversitesi’nin içerisine tank sokmuş, öğrencilerin yüzlercesini öldürerek ayaklanmalarını boğmuştu. Bugün burjuva devleti üniversitenin polisten uzak tutulma hakkını tekrar tehdit ediyor ve Başsavcının emri üzerine tekrar üniversiteyi işgale hazırlanıyor. Politeknik, Ekonomi Üniversitesi, Atina Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi; bunların her biri hem işgal edilmiş, hem de bağımsız eylem merkezleri haline gelmiş durumda. Hükümet ve devlet bizleri “fitne mihrakı” olmakla suçluyor. Dahası var; hükümet Politeknik için resmen “bir grup cani ve kundakçı karargahı” tanımlamasını kullandı!! Politeknik Üniversitesi rektör ve dekanı şu ana dek baskılara direndi, ancak Yunan halkının gözünde özellikle 1973 şehitlerinden sonra kutsiyet kazanmış bir yerin polis tarafından işgali sözkonusu olduğunda tehlikenin büyük olduğunu söylemek gerekir.
2008 isyanı 1973 isyanını bir yandan muhafaza eden, bir yandan da aşan yönlere sahip. Bu seferki salt bir gençlik isyanı değil, gençlerin, özellikle de ilk ve orta öğretim gençliğinin en ön saflarda olduğu bir halk isyanı. Eğer kitlelerin destek ve katılımı olmasaydı on yedinci gününe ulaşamazdı.
Bunun iyi bir örneği Atina’nın sağcı belediye başkanı Nikos Kaklamanis’in Sintagma meydanındaki parlamento binasının önüne diktirdiği şu gülünesi Noel ağacı ve ona karşı verilen aralıksız mücadelede görülebilir. Bir grup sanatçı – eylemler süresince etkin rol almış olanlar - Atina’nın merkezindeki pazar yerine gider ve esnaftan, özellikle de kasaplardan, Sintagma Meydanına dikilmiş ağaca bekçilik eden Özel Muhafızlara fırlatmak üzere çürük et ve sebze vermelerini isterler. Esnaftan hem sıcak bir destek hem de kilolar dolusu çürümüş et alırlar. Çürümüş etlerin arasında domuz kafaları da vardır (Yunanca’da domuz polis anlamına da gelir). Bir süre sonra aralarında domuz kafalarının da bulunduğu bu çürümüş etler, belediye başkanının Noel ağacına ve onu koruyan devlet muhafızlarına karşı bir torpil seli oluşturacaklardı. Sintagma Meydanı çevresinde dolanan zavallı sokak köpekleri, havada uçuşan domuz etleri sayesinde bu işten en karlı çıkanlar oldular! (Not: Özel Muhafızlarla olan tüm çatışmalarda bu proleter köpekler istisnasız biçimde polise karşı göstericilerin yanında saf tutmuşlardır).
İsyan günleri yalnızca yürüyüş ve kurul toplantılarından ibaret değildir; farklı gruplara mensup insanlar arasında her türden politik tartışma da gerçekleştirilmiştir. Örgütümüz EEK (Devrimci İşçi Partisi) bugün Hukuk Fakültesi’nde başarılı bir toplantı düzenleyerek şu ana kadarki mücadeleden ilk politik-teorik sonuçları çıkarmaya çalışmış ve hareket içerisindeki farklı bazı eğilimlerin arasında baş gösteren politik sorunları tartışmıştır. Aynı yerde benzeri bir toplantı Pazar günü OEN tarafından gerçekleştirilmişti (Devrimci Gençlik Örgütü-Trotskistler). Benzeri toplantılar başka sol örgütler ve radikal kollektifler tarafından da düzenlendi.
Yarın Noel arefesi ve önemli bir gün; işçiler ve gençler öğle vakti Atina Üniversitesi önünde kitlesel bir gösteri gerçekleştirecek, sonra da Yunanistan başkentini bir uçtan ötekine kat edecekler. Yürüyüşün ardından hem işgal edilmiş fakültelerde genel kurullar toplanacak ve Noel-Yılbaşı döneminde ne tür bir eylem hattı izleneceği kararlaştırılacak, hem de sınıf mücadeleci sendikalar sendikal hareketi greve doğru nasıl hareketlendirebileceklerini tartışacaklar.
Hasta la victoria siempre!
22 Aralık 2008
18. gün
Tabii ki bazı sloganlar Noel ruhunu yansıtıyordu. Yeni sloganlardan birinin yaklaşık Türkçe tercümesi de şöyle:
“Her yerde kaos, heryerde isyan,
Bugün İsa bile bizim gibi bir ‘holigan’!”
Syntagma Meydanı’ndaki Parlamento Binası önünde, tam teçhizatlı ve silahlı kalabalık bir çevik polis özel timince korunan, hükümetin bayağılık sembolü, sağcı Atina Belediye Başkanı’nın numunelik ve çirkin “Noel Ağacı” etrafında geleneksel Noel Şarkısı’nın farklı bir versiyonunu söyledik
“Ah Noel Ağacı, ah Noel Ağacı,
Seni ateşe verdiğimizde ne kadar güzel oluyorsun!”
Stalinist KKE’nin Komünist Gençliği’nin birçok üyesinin, liderlerinin gerici, hükümet taraflısı bir tavırla ayaklanmaya şiddetle karşı çıkışına karşı tiksinti içinde bugünkü yürüyüşe katılmış olduğunu, bazılarının da bizim Troçkist kortejimizde yer aldığını belirtmek önemli. KKE’nin günlük Rizospastis gazetesi “anarşistler, NAR ve EEK tehlikeli holiganlardır” tarzı şiddetli bir saldırıya girişti. (NAR ve EEK Radikal Sol Cephe – MERA içinde müttefiktir.) Bunlar olduğu sırada ultra-nasyonalist gazeteci, KKE milletvekili Liana Kanelli “Şehir 99.5” istasyonundaki radyo programına, aşırı sağcı bir parti olan LAOS’un milletvekillerinden faşist ve korkunç Yahudi düşmanı Tanassis Plevris’i davet ediyordu.
Atina’daki yürüyüş (polisle kaçınılmaz çatışmalardan sonra) sona erdiğinde, ileride yapılacak eylemleri tartışmak üzere toplantılar düzenlendi. Bazı sınıf mücadeleci sendikalar yeni bir Genel Grev yolunda bir kampanya düzenlemek için toplandılar. ADEDY (Kamu Emekçileri Ulusal Federasyonu) Yürütme Kurulu, Genel Grev kararını muhtemelen 21 Ocak olarak duyurdu. GSEE’ye (Genel İşçi Konfederasyonu) de bu greve katılma ve grevi hem kamu hem de özel sektor çalışanlarının katıldığı ülke çapında bir Genel Grev’e dönüştürme çağrısı yaptı.
Polis saldırısı tehdidi altındaki Politeknik ve Ekonomi Üniversiteleri’nde, öğrenci işgali Ocak 2009 başına ertelendi.
Diğer taraftan, öğrenci işgalinin sürmekte olduğu Hukuk Fakültesi’nde toplanan genel kurul çoğunluk kararıyla EEK’in önerisini kabul ederek öğrenci işgalinin tatil süresince devam etmesi kararını aldı. Noel tatili boyunca yapılacak faaliyetler planlandı. Birçok sanatçı tiyatro oyunları, müzik konserleri, film gösterileri gibi etkinliklerle katkıda bulunarak bu günleri gerçek bir Ezilenler Festivali haline getirmeyi memnuniyetle kabul etti. Olması kuvvetle muhtemel bir polis saldırısı tehlikesine karşı uyanık ve ihtiyatlı olmak ve uluslararası yoldaşlarımızın da dayanışması gerekmektedir.
Orta öğretim ve üniversite öğrencilerinin Ulusal Koordinasyon Komiteleri 5 Ocak ve 7 Ocak’ta toplanacak. 9 Ocak 1991’de hükümet partisi sağcı Yeni Demokrasi’nin gençlik kollarından gangsterlerce öldürülen solcu öğretmen Nicos Temboneras’ı anmak amacıyla 9 Ocak’ın ülke çapında yeni eylem günü olarak belirlenmesi ve gösteriler yapılması kararlaştırıldı.
Aralık 2008 olayları, 2009’un yaklaşan fırtınasının sadece bir girizgâhı olacak gibi görünüyor.
23 Aralık 2008
Yunanistan isyanı sürüyor
Noelin göreli sükûnetine rağmen, kapitalist baskı ve sömürünün sınıf kuvvetleri yeni bir cürüm işleyerek isyan halindeki Yunanistan ateşine benzin dökmüş oldular. 23 Aralık gecesi göçmen işçiler arasında çalışma yürüten militan sendikacı Kostadina Kuneva eve dönüş yolunda kiralık katillerce saldırıya uğradı. Suratına fırlatılan sülfürik asit nedeniyle bir gözünü olay esnasında kaybeden, yüzü tanınmayacak hale gelmiş Kuneva, şu anda Atina Evangelismos Hastanesi yoğun bakım ünitesinde yaşamı için savaş veriyor.
Bulgar göçmeni bir işçi olan Kuneva, ev temizliğinde çalışan kadınların örgütlenmesi için uğraşan Tüm Attika Temizlik ve Ev Emekçileri Sendikası PEKOP'un genel sekreteridir. Kostadina, göçmen kadınları önce temizlik işçisi ekipleri haline getiren, sonra da başta Atina-Pire metro hattının en eski bölümü olan HSAP gelmek üzere kamu hizmet sektörüne "kiralayan", başında Nikos Oikonomakis'in bulunduğu OİKOMET isimli firmaya karşı mücadele vermekteydi (“Sosyalist” bir patron olan Oikonomakis PASOK liderlerinden biridir). OİKOMET, Noel günlerinde işçilere ödenmesi yasal olarak mecburi bir ikramiye olan “Noel Hediyesini” ödemeyi reddediyordu. Kostadina Kuneva’nın işçileri satmak anlamına gelebilecek uzlaşmaları reddetmesi üzerine, şirket önce annesini kovdu, sonra da her türlü fiziksel tehditle Kuneva’yı korkutmaya çalıştı. Sülfürik asitle saldırı yalnızca Kostadina’yı değil, maruz bırakıldıkları süper-sömürüye karşı mücadele vermekte olan, küçük bir kısmı Aralık isyanına da katılmış tüm göçmen işçileri terörize etmeyi hedefleyen bir cürümdü. Kostadina Kuneva GSEE karargahının işgalinde rol almış sınıf mücadeleci sendikacılar arasındaydı. Kostadina’nın sendikası, “motosikletli teslimat işçileri”nin sendikasıyla birlikte (bu sendikanın lideri EEK üyesi Kyriakos Moutidis’dir) Aleksis Grigoropulos’un öldürülmesinden sonra isyan sırasında gözaltına alınanların salıverilmesi ve genel grev talepleriyle sendikal bürokrasinin sarayının 3 gün boyunca işgal edilmesi yönünde resmen karar almış iki sendikadan biridir.
Kostadina Kuneva kardeşimiz ve mücadele yoldaşımıza yapılan canice saldırıyı protesto etmek üzere Atina’nın merkezinde, Omonia’da bulunan HSAP genel merkezi (Kostadina’nın temizlik işçisi olarak çalıştığı metro hattı) gençler ve radikal işçiler tarafından işgal edilerek, bir genel kurul toplandı ve burada bir dizi dayanışma eylemi karar altına alındı.
Kostadina Kuneva’yla dayanışmak isteyen sendika ve sendikacılar için, işte sendikasının e-mail’i: [email protected].
Sendikanın web sayfa adresi: www.pekop.formyjob.net. (lütfen dayanışma mesajlarınızı bize de yollayın: [email protected])
İşgal altındaki HSAP genel kurulu Kostadina’yla dayanışmak üzere yarın Atina’da bir yürüyüş düzenliyor. Aynı gün – yani 28 Aralık’ta- militan işçiler dükkanların Pazar günü açık olmasını protesto etmek üzere grev gözcüleri oluşturmuş olacaklar (Dükkanların Pazar günü açık olmaları Yunanistan’da şu ana dek yasaktı).
Sonuç olarak, biraz karışık bir biçimde olsa da, Aleksis’in katlinden sonra polis baskısına karşı patlak veren isyan genişlemeye devam ederek Yunan ve göçmen işçilerinin hem sömürüye karşı, hem de kapitalist patron terörüne karşı mücadelelerini içine almakta
Savas Mihail, 27 Aralık 2008