Savunma Susturulamaz! (14-09-2010)

"Res tantum valet,
quantum vendi potest!"[*]

Yeni adlî yılın açılışının eşiğinde, Anayasa değişikliğine ilişkin referandum, Adalet Bakanlığı-HSYK kapışması, Ergenekon duruşmaları, tutuklanıp salıverilmeleri bir "tahterevalli" oyununa dönüşen "darbe zanlısı" TSK mensuplarının durumu vb. "krizler"in depremiyle sarsılan Türk hukuk sisteminde kimsenin fark etmediği bir yara, kanamaya devam ediyor; ve üstüne üstlük de açıldıkça açılarak.

Oysa bu yara, belki yukarıda sayılan "büyük kıyametler"den çok daha güncel, çok daha can yakıcı biz, bu ülkenin ayrıcalıksız, sıradan yurttaşları için.

İnsan hakları savunucusu avukatlar hakkında yapay suçlamalarla birbiri peşi sıra açılan davalar, doğrudan, hak ihlâllerinin sürekli hedefini oluşturan biz sosyalistler, militan işçiler, Kürtler, muhalif aydınlar, ana-akım dışı gazeteciler, insan hakları savunucuları, vicdanî redciler, Çokuluslu şirketlerin çıkarlarına taş koyan çevre eylemcileri...nin savunma hakkını hedef tahtasına yerleştiriyor, onları savunmasız bırakmayı hedefliyor, çünkü.

Avukat Levent Kanat'ın bu konudaki kuramsal çerçeveyi çizen makalesinde net bir biçimde açıklıyor: [**] AİHM kararlarının da zorlamasıyla siyasal nitelikli soruşturma ve yargılamaların tüm aşamalarında avukat bulundurulması ve avukat yardımından faydalanılmasının hukuki güvenceye bağlandığı yakın zaman öncesine dek, kolluk kuvvetleri, yargı sürecinin doğrudan müdahili, savcısı, hatta yargıcı konumundaydı. Soruşturma ve yargının tüm aşamalarında avukattan yararlanma hakkı, biz "ayrıcalıksız muhalifler" açısından bir yaşam ve temel haklar sigortası işlevi görmektedir.

Ve bu, kolluk kuvvetlerine "kâtiplik", "noterlik" yapmayı reddeden bir avuç onurlu avukat sayesinde mümkün olmuştur: Onlar; yani her başımız sıkıştığında yanı başımızda bulduğumuz, vicdanlarını cüzdana tahvil etmemiş, haksızlıklara boyun eğmeyen, her zaman ezilenlerin, sömürülenlerin yanında saf tutmayı görev bilen, baskılara, tehditlere pabuç bırakmayan, mesleğin yüz akları...

Şimdi Filiz Kalaycı, Hasan Anlar, Halil İbrahim Vargün, Murat Vargün, Selçuk Kozağaçlı, Şiar Rişvanoğlu, Taylan Tanay kişiliğinde "onlar" sindirilmeye çalışılıyor. İsteniyor ki, savunma mesleği, yargı sürecinin geri kalan unsurları gibi güvenlik güçlerinin kestiği cezaya sessiz sedasız uzatsın müvekkilinin boynunu. Düzenin tornasına boylu boyunca uzanmayı reddeden muhaliflerin, başkaldıranların, itiraz edenlerin "te'dip ve terbiye" edilmesi mekanizmasının bir dişlisi olsun... "Hak-hukuk" denildiğinde ensesi kalınların iş takipçiliğinden başka bir şey düşmesin aklına...

FİLİZ KALAYCI, 
HASAN ANLAR, 
HALİL İBRAHİM VARGÜN, 
MURAT VARGÜN: 
İHD üyesi dört avukat, "PKK üyeliği", "örgüte yardım ve yataklık" suçlamalarıyla, 9 Kasım 2009'dan beri yargılanıyorlar. Avukatlar aleyhine gösterilen deliller, kimi sanıkların polis baskısıyla alınan (ve sonradan mahkeme huzurunda yalan olduğunu beyan ettikleri) ifadeler, kaynağı belirsiz ihbar e-postaları, yasadışı dinleme kayıtları, avukatların katıldıkları hak ihlâllerini protesto eylemleri vb.'nden oluşmakta. Avukatların bir sonraki duruşmalarının tarihi: 23 Eylül 2010, Perşembe. Duruşma yeri: Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi...

SELÇUK KOZAĞAÇLI: Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı hakkında, dernek adına düzenlenen bir basın toplantısında, 19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleştirilen ve tüyler ürpertici bir istihzayla "Hayata Dönüş" adı verilen operasyon sırasında Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olan (şimdiki HSYK üyesi) Ali Suat Ertosun'un "Devlet Hizmet Madalyası" ile ödüllendirilmesini eleştirmesinin ardından, 9 Şubat 2010 tarihinde, "Cumhurbaşkanlığı makamına ve kamu görevlisine hakaret" iddiası ile TCK 125. maddeden kamu davası açıldı. Kozağaçlı'nın bir sonraki duruşması, 4 Ekim 2010'da, Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi'nde yapılacak.

ŞİAR RIŞVANOĞLU: Gerçek Gazetesi ve Devrimci Marksizm Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve yazarı, Adana Barosu avukatlarından, insan hakları savunucusu Şiar Rişvanoğlu hakkında Haziran 2010'da "özel görevli" cumhuriyet savcılığınca üç soruşturma birden açıldı. Soruşturmaların konusunu, Rişvanoğlu'nun 1-3 Mayıs 2010 tarihlerinde Roj TV'de katıldığı programlarda yaptığı konuşmalar, 21 Şubat tarihinde Diyarbakır'da BDP'nin I. Kongresinde yaptığı konuşma ve Adana'da bir portakal bahçesinde ağaca asılı olarak bulunan Azadiya Welat gazetesi dağıtımcısı Metin Alataş'ın şüpheli ölümü üzerine okuduğu ortak basın açıklaması oluşturuyor. Rışvanoğlu, 2009 yılı yerel seçimlerinde, DTP çatısı altında oluşturulan ittifakın Adana Büyükşehir Belediyesi başkan adayıydı... Rışvanoğlu'nun duruşması, 16 Eylül 2010 tarihinde Adana Özel Görevli 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılacak.

TAYLAN TANAY: ÇHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Taylan Tanay, Ertuğrul Kürkçü ile birlikte kaleme aldığı ve 31 Temmuz 2009 tarihinde Bianet'te yayınlanan "Ali Suat Ertosun'un Yeri HSYK Koltuğu Değil Sanık Sandalyesidir" başlıklı yazısı nedeniyle, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi ve eski Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürü Ertosun'un şikayetiyle, 15 bin TL tazminat istemiyle yargılanıyor. Tanay ile Kürkçü'nün ilk duruşması, 2 Kasım 2010 tarihinde, Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılacak.

* * *

"Onurumuz ömrümüzden uzun olmalıdır" der, Adnan Yücel... Onların onurları uzun, upuzun oldu hep. Onlar, bizi hiç yalnız bırakmadı...

İmzaya açtığımız bu metinde,"suç"larının, bizim vicdanımızın sesi olduğunu, duruşmalarında yanlarında olacağımızı kamuoyuna duyururuz... 

ANKARA DÜŞÜNCEYE ÖZGÜRLÜK GİRİŞİMİ

İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, Sibel Özbudun, Temel Demirer, Sait Çetinoğlu, Mahmut Konuk, Selçuk Kozağaçlı, Levent Kanat, Pınar Ömeroğlu, Fatime Akalın, Yücel Demirer, Ragıp Zarakolu, Attila Tuygan, Mustafa Kahya, Hüseyin Taka, Hüseyin Gevher,...

[*] "Bir şeyin değeri, birinin ona ödediği bedel kadardır"

[**] Levent Kanat, "Savunma Yargı Kıskacında"

Kişisel ve kurmsal destek için: [email protected]