SAHTE KİMLİK (Mehmet İnanç Turan - 06-10-2008)
Çünkü TKP ismini kullanmadan o hiçbir şey! Bir zamanlar eline geçirdiği kariyer onun varolmasını sağlıyor. Nabi Yağcı’nın “komünist”, “Marksist” etiketini konuşmalarının arasına sıkıştırması da aynı amaçla bağlantılıdır. Bu etiketi sözde kullanmazsa sola yaptığı liberal çağrıların etki gücü düşecek çünkü. Kaleyi içten ele geçirmek istiyor Nabi yağcı ve onun akıl hocaları.
Taraf gazetesinden Neşe Düzel yine “eski TKP Genel Sekreteri” Nabi yağcıyla bir röpörtaj yapmış. Bu röpörtaj Taraf gazetesinin 30.06.2008 ve 01.07.2008 tarihli sayılarında yayınlanmış. Şimdi burada Nabi Yağcı’nın söylediklerine bakalım:
Neşe Düzel: “Sol, geçen yüzyılda bir sınıf savaşının tarafıydı. Şimdi neyin tarafı?”
Nabi Yağcı: Bugün solun hem kuramsal olarak hem de pratik olarak sıkıntısı, tam da bu noktada işte. Sol, neyin tarafı olduğu sorusuna cevap bulamıyor. Oysa eskiden durum açıktı. İşçi sınıfın önderliğinde bir devrim tasarlanıyordu. Günümüzde ise işçi sınıfının böyle bir önderlik rolü yok artık.”
Nabi Yağcı siyasi denizin durgunluğuna bakarak konuşuyor. Her gericilik döneminde ileri sürülen bu görüş hiçbir yenilik taşımıyor.
Marksizmin görüşü bugün de değişmedi. İşçi sınıfının önderliği niyete bağlı değil, nesnel durumuna bağlı. Nabi Yağcı benzerleri 15 – 16 Haziran gibi işçi fırtınası görmeden tarihin çöplüklerinden alınmış görüşlerinden vazgeçmezler. Andre Gorz daha 1980 yılında Elveda Proleterya dememiş miydi? Nabi Yağcı Andre Gorz gibilerin kopyasının kopyasıdır.
* * *
Toplumu değiştirecek önderlik işçi sınıfında değilse, kimde? Marx, “işçi sınıfı öncüdür,” derken yanıldı mı? Marx’ı “aşan” (diğer cepheye geçen) Nabi Yağcı, Neşe Düzel’e diyor ki:
“Ancak bir noktada Marx yanıldı. Proleterya ve burjuvaziden oluşan iki kutuplu dünya oluşacak diye beklenirken, orta sınıf büyüdü. Bugün dünyayı değiştirecek olan işte bu orta sınıftır, küçük üreticiler ve girişimcilerdir.”
Demek ki, kendini büyük “Marksist” sanan Nabi Yağcı’ya göre orta sınıf (küçük üreticiler, girişimciler) artık öncülerimiz. Onların peşinden gitmemiz gerekiyor. “Girişimci” sözcüğünün altını çizmemiz gerekiyor. Girişimci olmayan kapitalist var mı?
2400 yıl önce Aristoteles “orta sınıfın” yönetimini savunmuştu. Tarih böyle bir iktidar biçimi görmedi.Şimdi Nabi Yağcı burjuvaziye doğru ilerleyeceğim diye antikçağ dönemine gidiyor. İnsan tarihi bilmezse yolunu şaşırabilir; bunu da Nabi Yağcı için olağan saymak gerekiyor.
* * *
“Orta sınıf” önderimiz ise ne yapmalı? Şüphesiz ki, orta sınıfın büyümesini desteklemeli! Nabi Yağcı kapitalizmin gelişmesini savunmamızı, kapitalist piyasaya eklenmemizi istiyor. Niçin? Çünkü ona göre solun devrimci enerjisinin kaynağı kapitalizm! Nabi Yağcı röpörtajda şöyle diyor:
“Sol kapitalizmin önünün kesilmesinden değil, aksine kapitalizmin bir ülkede hızla gelişmesinden yanadır.”
“Çünkü üretim güçlerini kim geliştiriyorsa, sol onun yanında olmalıdır. Piyasaya dayalı dışa açık ekonomi ise üretim güçlerini geliştirir.”
“Çünkü solun devrimci enerjisi kapitalizmden gelir. Kapitalizmin üretici güçleri geliştiren o müthiş enerjisini görüp, ondan beslenen bir solun ancak değiştirici enerjisi olur.”
Evet, Nabi Yağcı haklı(!) Solun enerjisi kapitalizmin insanlık dışı yanını görüp daha çok savaşmasından gelir. Bir kelimeden bir şey olmaz(!) Nabi Yağcı kapitalizmi DESTEKLEMEYİ savunuyor. Marksistler ise YIKMAYI!
Marx, Komünist Manifesto’da gösterdi ki, “orta sınıf” dağılan bir tabakadır; ya burjuva saflarına, ya proleter saflara akar. Aslında “orta sınıfları” yok eden tekelci kapitalizmdir. Nabi Yağcı “kapitalizmi destekleyelim,” derken tekelleri savunmuş oluyor. Ama öncü gördüğü “orta sınıfa” ihanet ederek…
Gerçi bu çok önemli sayılmaz Sayın Nabi Yağcı için. Kapitalizme karşı işçi sınıfına dönekliğin yapıldığı yerde, “orta sınıfa” yapılan döneklik ihanet sayılmaz.
* * *
Sayın “Eski TKP Genel Sekreteri” Nabi Yağcı bugün devrim, Rönesans yaşadığımızı düşünüyor. Ezilen bir ulus halkına burjuva demokratik hakları çok gören, gencecik insanların kanının akmasını destekleyen bir düzende devrim yaşadığımızı savunuyor. Yine bir kelimeden bir şey olmaz(!) O devrim derken karşı-devrimin, yobazlığın savunusunu dile getirmiş oluyor. Şöyle diyor Neşe Düzel’e Nabi Yağcı:
“Türkiye şu anda bir Rönesans, bir devrim yaşıyor.”
“Bugün Türkiye’de müthiş sevindirici bir gelişme var. Şimdi biz Rönesans’ı yaşıyoruz. Şu anda tarihi bir sürecin içindeyiz, fakat farkında değiliz.”
“Türkiye bugün gecikmiş Rönesans’ı yaşıyor. Medyaya bakın… Geçmişte hiç olmadığı kadar farklı düşünceler, yepyeni analizler akıyor medyaya. Akademisyenler gazetelere neredeyse günlük yazar oldular.”
“Türkiye artık kendi düşüncelerini kendisi üretiyor. Sosyal sorunlarını aydınlatmak için kullandığı toplum bilimini, sosyolojiyi Türkiye artık kendisi yaratıyor.”
Nabi Yağcı’nın “devrim – Rönesans” yaşadığımıza gösterdiği kanıt kendisinin de içinde olduğu tekellerin medyası. Yani boyalı basın. Halkın gündemini tekellerin çıkarına göre belirleyen, burjuva ideolojisini yayan, egemen ideolojinin güvencesi olan medya!
Nabi Yağcı kendisi ve benzerleri medyada yazabildiği için Rönesans yaşıyor Türkiye(!) Nabi Yağcı kapitalizmi savunabildiği için yazabildiğini unutuyor. İşçi sınıfının çıkarlarını değil, burjuvazinin (haydi haksızlık yapmayalım, Anadolu burjuvazisinin) çıkarlarını dile getirdiği için kapının kendisine açıldığını unutuyor. “Orta sınıfları” savunuyorum derken tekelci burjuvazinin bir kesiminin sözcülüğünü yaptığını unutuyor. Sadece Nabi Yağcı değil, onun benzeri Akademisyenler de aynı unutkanlığı paylaşıyor.
Türkiye medyası düşüncelerini kendisi üretmiyor, emperyalist ülkelerden (Avrupa Birliği’nden, ABD’den) ithal ediyor. İnsanın aklı Nabi Yağcı gibi kör olursa, gözleri de kör oluyor.
* * *
Türkiye’de Nabi Yağcı’ya göre süren devrimi –Rönesans’ı kim yapıyor?
Tabii ki “demokrat” AKP! Şu 1 Mayıs’ı işçi sınıfına zehir eden, onu ayaktakımı olmakla suçlayan AKP! Kürt halkının kanını akıtan AKP! ABD’nin, IMF’nin kuklası AKP! Demokrasiyi ağzında, balyozu elinde taşıyan AKP!
Nabi Bey diyor ki: “Bakın… Bugün kavganın önünde sol yok. Kavganın önünde beğenelim beğenmeyelim AKP var.” “Türkiye ekonomisi ciddi bir yapısal değişim içine girdi ve AKP de bu değişimin iktidarı oldu. AKP, Türkiye’nin Rönesans’ını ajite etti.” “Anadolu’daki burjuvalar nesnel anlamda demokratlar. Gelişmek ve önlerinin açılmasını istiyorlar. Avrupa Birliği’ni istiyorlar.”
Sözün bittiği yer olabiliyor. Anadolu burjuvazisinin sözcüsü olan Nabi Bey’e söylenecek söz yok. Yalnız Marksistler olarak Nabi Yağcı’nın çelişkili yolda yolunu bulmasını istiyoruz. Ona yardım etmek gerekiyor. Ne de olsa eski solcu!
Nabi Yağcı, “orta sınıfı” (aslında orta zümre demek gerek; çünkü bunlar tam sınıf özelliği taşımazlar; kapitalizm içinde sınıflar arası geçiş kuşağını oluştururlar) savunmakla yanlış yapıyor.
Nabi Yağcı’nın teorisinde “üretici güçleri geliştiren kapitalizmi savunmak” var. Üretici güçleri geliştiren asıl güç sanayi burjuvazisidir. Nabi Yağcı’nın onları savunması gerek. Niçin ufağa takılıyor, büyük varken? Ayrıca orta zümreler tarihsel olarak muhafazakâr ve gericidir. İşçi sınıfının saflarına istemeyerek düşme ihtimali olmasa tamamen gericidir. Nabi Yağcı belki “bir Marksist” olarak unutmuş olabilir. Marx’ın Komünist Manifesto’daki sözlerini hatırlatalım:
“Orta zümreler, küçük sanayici, küçük tüccar, zanaatkâr, bütün bunlar orta zümreler olarak varlıklarını sürdürebilmek için burjuvaziye karşı mücadele ederler. Şu halde bunlar devrimci değil, muhafazakârdır. Dahası gericidirler, tarihin tekerini geriye doğru çevirmeye çalışırlar.” (Marx)
Acaba AKP tekelci burjuvazinin bir partisi olmasın?
* * *
Türkiye’deki burjuvaziyi savunmanın yetmeyeceğini düşünen sayın Nabi Yağcı uluslararası plana sıçrıyor. ABD seçimlerinde bilişim sanayisinin temsilcisi olarak gördüğü Obama’yı destekliyor. Obama demokrasiyi geliştirecekmiş(!)
Ayrıca Nabi Yağcı “küresel” kapitalizmi savunarak, onun savaşa ve devlete ihtiyacı olmadığını söylüyor. Bir “Marksist”(!) olarak diyor ki: “Eğer mücadeleyi Obama, yani bilişim sanayi kazanırsa, dünyanın önü açılacak. Dünyada değişim demokrasi yönünde olacak. Çünkü küresel kapitalizmin devlete ve savaşa ihtiyacı yoktur.”
Obama kimin temsilcisi? O da AKP gibi “orta sınıfların” mı? Nabi yağcı burada yakayı ele veriyor. Obama da tekelci burjuvazinin bir partisi!
Nabi Yağcı’nın çelişkisi, pratiğini teoriye uydurma zorluğundan geliyor. Türkiye’de tekelci burjuvazinin düzenini savunduğunu söylese rahatlayacak. Herhalde “bir Marksist” olarak bunu kendine yediremiyor. Ama Marksist olmayarak yaptığı bu!
Sonra bir Marksist, kapitalizmin devleti ortadan kaldırmak istediğini, kapitalizmin kategorik olarak devletsiz (ki bu sınıfsız toplum anlamına gelir) yaşayabileceğini düşünebilir mi? Nabi Yağcı “bir Marksist” olarak bunu düşünerek Marksizmden ne kadar anladığını gösteriyor. Nabi Yağcı “cahilliğin bir kanıt olduğunu” sanıyor. Neşe Düzel’e kendi kimliğini utanmadan açıklıyor: “Ben bir Marksist olarak sınıfsal analiz yaparak zaten Türkiye’den çok ümitliyim.”
Zaten sorun da bu Nabi Yağcı Bey. Sen bir Marksist değilsin ki!