İzmir'de boykot söyleşisi (11-09-2010)
Konuşmasına Marksistlerin hukuk anlayışının nasıl olması gerektiğini klasiklerden örneklerle berraklaştıran bir girizgahla başlayan yoldaş, hukukun da ahlak, din gibi üstyapı kurumlarına benzer biçimde sınıf egemenliğinin bir meşrulaştırma aracı olduğunu anlattı. Sonrasında maddeler ve politik konjonktür bağlamında "Evet"in de "hayır"ın da işçiler, emekçiler ve başta Kürt halkı olmak üzere ezilenler açısından doğru bir tavır olmayacağı, tarihsel ve güncel örnekler üzerinden açıklanmaya çalışıldı. "Yetmez ama evet" ya da "hayır" cephelerinde bulunmanın bugün somut olarak burjuvazinin iki cephesinden birinin peşine işçi, emekçi ve ezilenleri yönlendirmek olacağı üzerinde duruldu.
Verilen aradan sonra katkı ve sorulardan oluşan ikinci bölüme geçildi. Bu bölümde genel olarak Danıştay'ın yerindelik denetiminin kaldırılması, birden fazla sendikaya üye olma gibi nedenlerle neden hayır denmediği üzerinden bir tartışma yapıldı. İlk olarak bir yoldaş tarafından Danıştay'ın yerindelik denetiminin her koşulda sınıfın yararına kullanılmadığını örnekle ortaya kondu. Esasen bu referandumun patronların yıllardır değişik muharebelerle süren sınıf içi sınıf savaşının yargı üzerindeki muharebe aşaması olduğu, Hayır cephesinde bulunan burjuvazinin batıcı-laik kampının CHP aracılığıyla, HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla ilgili 2 madde çıkarılsıra evet diyeceğini ifade ettiği, bu anlamda "Hayır" cephesinde bulunmanın istediğiniz kadar kendinizi ayırın olası bir CHP-MHP koalisyonu ya da tek başına CHP iktidarının değirmenine su taşıyacağı, yani burjuvazinin bir kampından diğer kampına siyasal iktidarın geçmesine destek anlamına geleceği üzerinde duruldu. Bunu engellemenin tek yolunun bugün "Evet", "Hayır" ve "Boykot" cepheleriyle saflar bu kadar netleşmişken, sınıf bağımsızlığı temelinde örgütlenmiş sınıf hareketiyle Kürt halkını bir üçüncü cephede buluşturmak için boykot demek olduğu vurgulandı.
Devrimci Marksistlerin politikalarını güncel siyasaya ve sınıf mücadelesinin gelişkinliğine göre belirlemeleri gerektiği, bugün anayasa maddelerinin tartışmasının bile sınıf hareketini oyalayıcı bir gündem olacağı yönünde katkılar konduktan sonra söyleşi son buldu.