İstanbul'da Tekel paneli (01-04-2010)

istanbul20100328.jpg

Ankara'ya gitmeden önce Tek-Gıda-İş yönetimine eylemin ayrıntılarını sorduklarını belirten İldan, "Bize eylemin altyapısı düşünüldü dendi, ancak Ankara'ya gittiğimizde hiçbir şeyin hazırlanmadığını gördük" dedi. Sendikanın bu eylemin böyle bir noktaya geleceğini kesinlikle düşünmediğini söyleyen İldan, Tekel işçilerinin gerek devlete gerekse sendika yönetimine karşı öfkesinin, onları birleştirdiğini, kararlılaştırdığını belirtti. Abdi İpekçi Parkı'ndaki polis saldırısından sonra işçileri Türk-İş önüne sendikanın topladığı söylemlerinin gerçekle ilgisi olmadığını açıklayan İldan, "Bütün işçiler genel merkez önünde toplandıktan sonra telefonlara 'Türk-İş önüne' mesajları geldi" diye konuştu. Sendikanın direniş boyunca birçok hata yaptığını, yanlış tutum aldığını vurgulayan İldan, "Ancak bu işçileri Ankara'ya toplayan Tek-Gıda-İş'tir. Böyle bir sendika bile bu kadar büyük bir direnişe yol açabiliyorsa, en kötü sendika sendikasızlıktan iyidir" dedi.

4 Şubat iş bırakma eylemine de değinen İldan, iş bırakmanın başarılamamasına rağmen eylemin işçilerle sosyalistleri birçok ilde sokakta buluşturmasını yararlı bulduğunu belirtti.  

Binali İldan'ın ardından söz alan Tekel Cevizli fabrikası işçisi İbrahim Yetkin sözlerine, Tekel işçileri olarak başından beri bütün emek hareketini bu mücadeleye katmak için uğraştıklarını belirterek başladı. Uzun süredir bütün sendikaların AKP hükümetine ve onun işçi düşmanı politikasına teslim olduğunu söyleyen Yetkin, "Tekel direnişi bu teslimiyete karşı çıkışın öncüsü olmuştur" dedi. Tekel direnişinin daha etkili olamamasının baş nedeninin, işçiler arasında bir "işçi komitesi" kurmayı başaramamaları olarak vurgulayan Yetkin, "İnisiyatifi tamamen sendikacılara bıraktık. Bu çok yanlıştı" diye konuştu. Tekel mücadelesinin, son döneminde hükümeti ve sendika bürokratlarını çok sıkıştırdığını söyleyen Yetkin, "Danıştay kararı hükümeti ve sendikacıları rahatlatan bir karardır" dedi.  

İbrahim Yetkin'in ardından söz alan DİP Girişimi'nden Mert Kükrer, EEK (Devrimci İşçi Partisi - Yunanistan) ile DİP Girişimi'nin Yunanistan'da ortaklaşa düzenlediği ve Tekel işçisi Binali İldan'ın da katıldığı panel hakkında bilgi verdi. Yunanistan'daki panele DİP Girişimi adına katılan Kükrer, Yunanistan'daki siyasi durum ve Tekel mücadelesinin geçmişine dair izlenimlerini de paylaştı.  

Panelin son konuşmacısı DİP Girişimi'nden Sungur Savran'dı. Sözlerine işçileri selamlayarak başlayan Savran, işçilerin konuşmalarındaki alçak gönüllüğe değindi. "Dağın büyüklüğünü anlamak için ona uzaktan bakmak gerekir" diyen Savran, işçilerin içinde bulundukları mücadelenin önemini göremeyebileceklerini belirtti. Bugün sermayenin sadece Tekel işçilerine değil tüm işçi sınıfına karşı taarruz durumunda olduğunu kaydeden Savran amacının bütün sınıfı güvencesiz çalışır hale getirmek olduğunu ifade etti. Tekel'in bu saldırıya direnmenin simgesi haline geldiğini söyleyen Savran, kadın işçilerin verdiği mücadelenin önemine dikkat çekerek "Kadın işçiler sadece devlet baskısıyla değil, aile baskısıyla da karşı karşıya kaldılar. Ancak bütün bunlara rağmen direndiler" şeklinde konuştu. 

Tekel direnişinin mücadele süresince muhalefet partisi gibi işlediğini savunan Savran, AKP'nin sürekli işçilerle tartıştığını, haftada birkaç gün çıkıp Tekel'le ilgili açıklamalar yaptığını hatırlattı. Direniş komitesi kurulabilseydi sendika bürokratlarının ileri hamleler yapmak zorunda kalacağını dile getiren Savran şunları söyledi: "Ancak bütün bürokratik engellemelere rağmen eylem güçlü olmuştur. Çünkü sendika bürokratların değil işçinin örgütüdür. Her şeye rağmen Kızılay'ın ortasına Türk-İş binasını diken işçilerin örgütlülüğüdür. Ankara'nın göbeğinde 78 gün süren "Sakarya Komünü" işçilerin özgürlük alanı olmuştur. Devlet bu alanda gücünü, iradesini gösterememiştir." 

Tekel direnişinin solda süren bir takım tartışmaları da sona erdirdiğine dikkat çeken Savran şöyle konuştu: "Birincisi, önemli olan kimliktir, proletarya ölmüştür, sınıf mücadelesi verilemez diyenler susmak zorunda kalmıştır. Bu tartışma bitmiştir. Sol liberaller direniş süresince susmak zorunda kalmıştır. Zonguldak direnişine "artçı eylem" diyenler buna da "artçı eylem" diyeceklerdir ileride. Ancak herkes gerçekleri görmüştür. İkincisi sendikalar işlevini tamamlamıştır diyerek Toplumsal Hareket Sendikacılığı tezleri geliştirenler kendilerini gözden geçirmek zorunda kalmıştır. Üçüncüsü sınıf örgütlenmesi ve sınıf politikası yapmayan solun büyük bölümü bu süreçte çuvallamıştır. Bir yanda sınıf politikasını moda dışı olarak görenlere, AB'yi tek kurtuluş olarak görenlere, öte yanda Darwinci, aydınlanmacı politikalarla orduyla kol kola girmeye çalışanlara, Tekel işçisi gereken dersi vermiştir." 

Sungur Savran "Tekel direnişinin başarıya ulaşması ve sınıf mücadelesinin geliştirilmesi için inandırıcı bir sınıf koalisyonu kurulmalı ve buna katılmayanlardan işçi sınıfı hesap sormalı" diyerek konuşmasını tamamladı. 

Savran'ın konuşmasıyla birlikte ilk bölümü tamamlanan panel ikinci bölümünde forum ile devam etti.