İşçi Forumu'nda sendikal bürokrasi tartışıldı (14-06-2010)
13 Haziran Pazar günü düzenlenen foruma birçok işçi, sendikacı, sosyalist katıldı. TBİP Genel Başkanı Zeki Kılıçaslan'ın açılış konuşması yaptığı forumda, hedef sendikal muhalefetlerin bir çatı altında toplanması olarak açıklandı.
Forumda söz alan İstanbul Üniversitesi taşeron işçisi Güneş Cengiz, taşeron işçilerinin yasalardan gelen haklarını kullanamadığını, her an kapının önüne konma korkusuyla yaşadığını belirtti. Son süreçte yemek paralarının maaşlarından kesilmesiyle İ.Ü işçileri olarak harekete geçtiklerini söyleyen Cengiz, Taşeron İşçileri Derneği'ni kurarak mücadeleye başladıklarını açıkladı. Dernekleşme sürecinin ardından maaşlarını daha düzenli ödendiğini, yıllık izinlerini kullanabildiklerini aktaran Cengiz, "mücadelemizin ve örgütlülüğün sonuçlarını aldık" dedi. Daha önce iş yerinde bir örgütlenme süreci yaşandığını anlatan Cengiz, Belediye-İş sendikasının işçi arkadaşlarını ortada bıraktığını söyleyerek "sendikada değil de dernekte örgütlenmemizin nedeni sendikaların mevcut durumudur" şeklinde konuştu. Cengiz, "İşçi sınıfı hareketinin güçlenmesi için sendikal bürokrasi aşılmalı, taşeron işçilere önem verilmeli" diyerek sözlerini tamamladı.
DİP Girişimi adına söz alan Levent Dölek, sendikal bürokrasiyi, elde ettiği maddi ayrıcalıkları kıskançça savunan sendikacıların oluşturduğunu belirterek, bürokrasiye karşı mücadeleyi ideolojik görmemek gerektiğini vurguladı. Duruma böyle bakanların, solcu işçi ve sendikacıların işin başına gelmesiyle her şeyin çözüleceğini sandığını savunan Dölek, "bugün sendikaların bürokratlardan kurtulması için solcu işçilere değil, öncü işçilere ihtiyaç vardır" dedi. 1 Mayıs'ta Mustafa Kumlu'yu ıslıklayanların, sol jargonla konuşan Sami Evren'i alkışlamasını eleştiren Dölek, "bu anlayışla Evren'in Tekel direnişinin etkisizleştirilmesindeki sorumluluğu gizlenmiştir" diye konuştu. Bürokratların koltuklarını sağlama almak için sendikaların büyümesini, örgütlü işçi sayısının artmasını istemeyeceğini vurgulayan Dölek, "sendikaları mücadeleci hale getirmek için üye sayısı artırılmalı ve sendikal tabanda, yönetimden bağımsız işçi örgütlenmeleri yaratılmalıdır" dedi.
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Anita Oğurlu da işyerindeki sendikal örgütlenme sürecinden bahsetti. Uluslararası bir çok eğitim şirketinin Türkiye'ye girerek şube McDonald's gibi şubeler açacağını söyleyen Oğurlu, bu nedenle Bilgi'deki mücadelenin sadece tek bir okulla sınırlı olmadığını belirtti. Bütün demokratik maskesine rağmen Bilgi yönetiminin de sendikalaşmayı türlü yöntemlerle engellemeye çalıştığını söyleyen Oğurlu, yönetimin işçilerin kredi kartı borcunu ödemeyi teklif ettiğini, karşılığında sendikadan istifa etmesini istediğini anlattı. "Biz Tekel işçilerini örnek aldık" diyen Oğurlu'nun "Yunanistan işçi sınıfı yapabiliyorsa biz de yaparız. Ya hep beraber, ya hiç birimiz" sözleri salondan büyük alkış aldı.
Tekel işçilerine destek olduğu için işinden atılan ve 98. gündür iş yerinin önünde direnen TÜBİTAK işçisi Aynur Çamalan da forumda bir konuşma yaptı. Memur ve bürokrasi kenti Ankara'da direnmenin zor olduğunu söyleyen Çamalan, sendika bürokratlarının da direnişine engel olmaya çalıştığından bahsetti. Üye olduğu Tez-Koop-İş sendikasının, direnişi bitirmesi için kendisine sürekli baskı yaptığını aktaran Çamalan, "ancak en kötü sendika bile sendikasızlıktan iyidir. En kötüsünde bile örgütlenmek zorundayız." dedi.
Forum, sendikal muhalefet hareketlerinin haberleşme ağının kurulmasıyla son buldu.