Hükümet yalana devam ediyor! (Sungur Savran - 15-04-2009)
Erdoğan hükümeti işe krizi yadsıyarak başlamıştı. "Teğet" demişti, "hamdolsun" demişti, "kriz mriz yok" demişti. Nedeni elbette seçimdi. Kendisi 2001 krizinin şiddetli sarsıntısı içinde, kriz sırasında hükümette olan partilerin yerle bir olduğu bir seçim sayesinde iktidara geldiği için krizin halk kitleleri üzerinde ne etki yapacağını gayet iyi biliyordu. Bu yüzden 29 Mart'a kadar işi idare-i maslahat ile geçirmeye çalışmıştı.
Krizi yadsımanın iki faydası vardı. Birincisi, bütün toplumun kriz tartışmasını yapmasının AKP'nin prestijini sarsacağını biliyordu. Ama krizin bu kadar hızlı ve bu kadar derin olacağını elbette bilmediği için, bu, mezarlıkta ıslık çalmaya dönüştü. Korkunun ecele faydası yoktur, kriz yine de AKP'nin oylarının önemli oranda gerilemesine yol açtı. İkincisi, krizi kabul etse, burjuvazinin taleplerine kulak verip İMF ile anlaşmaya gitmek zorunda kalacaktı. Bu da sosyal sadaka vererek halkı yatıştırma çabalarına sınırlama getirecekti.
Şimdi seçim bitti, yalan söyleme dönemi de bitti. Geçtiğimiz Aralık ayında kesinleşen 2009 bütçesi, 2009 büyümesini % 4 olarak öngörüyor, bütün hesaplarını bunun üzerine kuruyordu. Şimdi hakikatin saati çaldı: yeni öngörü % 3,6 küçülme. % 4 büyüme nire, % 3,6 küçülme nire? Arada 8 puana yakın fark var. Bir hükümet her şeyden önce böylesine öngörüsüz olamaz ki! Hakkı yok! Hükümet halka yalan söyledi miydi, gerisinden hayır beklemeyin!
Ama yalan devam ediyor. Hükümet işsizliğin 2009 yılında % 13,5 olacağını ileri sürmüş. Oysa en son açıklanan işsizlik rakamlarına göre, daha Aralık 2008'de işsizlik % 13,6'ya yükselmişti. Sonra üç korkunç ay geçti. İmalat sanayii bir önceki yılın aynı dönemine göre Ocak'ta % 21,3, Şubat'ta % 25,9 hızında bir daralma yaşadı! (Mart rakamı henüz yok.) Bu durumda insan iki gün sonra yalanlanacak açıklamalar yapmaya devam eder mi? Bakın, bu satırların yazıldığı sırada Ocak ayı işsizliği % 15,5 olarak açıklandı! 2009'da ekonomi küçüleceğine göre siz bunu nasıl yeniden 13,5'e düşüreceksiniz? Öyleyse, hükümet işçi sınıfına yalan söylemeye devam ediyor!
Şimdi kriz ortaya çıktı ya, Erdoğan'ın yeni savunma mevzii, "bu kriz dünya krizi, bizim suçumuz yok. Bize haksızlık etmeyin." Efendim? Siz iktidara geleli beri, Özal'dan, Çiller'den, Derviş'ten miras kalan kapitalist dünya ile bütünleşme politikalarını "küreselleşme" cazgırlığıyla son sınırına kadar uygulamadınız mı? Dünya ekonomisi 2002-2007 arasında son derecede canlı olduğu için Türkiye de (bütün ülkelerle birlikte) hızlı büyüdüğü zaman bunun şerefini kendinize biçmediniz mi? Dünya ekonomisi iyiyken yararlan, caka sat, sonra dünya ekonomisi krize girince "ama benim suçum yok ki" diye mızıkçılık yap. Siz âlemi sersem mi sanırsınız? Dünya kapitalizminin krizinin sorumluluğu bütün uluslararası kapitalist sınıfın ve onun bir bölüğünü oluşturan Türkiye burjuvazisinindir. Krizin Türkiye'yi böylesine hızlı ve kontrolsüz biçimde teslim almasının sorumluluğu ise daha önceki hükümetlerle AKP hükümetinin neoliberal "küreselleşme" politikalarına aittir.
Haydi cevap verin: neden Çin hâlâ % 7'nin üzerinde büyüyor, Hindistan'da büyüme hızı hâlâ % 5'in üzerinde de Türkiye küçülmede dünya birinciliği için yarışa girmiş durumda? Veremezsiniz, onun için biz verelim: onlar "küreselleşme"ye bütünüyle teslim olmamışlardı da ondan!
Yalan söylemese ne olacak? Yeni rakamları açıklayan Devlet Bakanı Nazım Ekren "6 paket açtık, 53 önlem aldık" demiş. "53 önlem" dedikleri tek önlem: devletin parasını sermayeye yedirmek. Daha fazla kredi, KDV ve ÖTV indirimi, işten çıkarmama karşılığında işçilik maliyetinin bir bölümünün İşsizlik Fonu'ndan karşılanması. Bunların hepsi, devletin gelirlerini yağmalayarak sermayeye koltuk değneği sağlama yöntemleri. Kriz içindeki her yerde olduğu gibi, Türkiye'de de sermaye artık devlete yaslanmadan ayakta bile duramıyor. Ama bunun maliyeti, devletin daha da yoksullaştırılması. Böylece sosyal harcamalardan kısıntı zorunluluğu.
Ama bugüne kadar, dedik ya, idare-i maslahat vardı. Asıl kemer sıkma taarruzu bundan sonra gelecek. İşçi hareketi kendine çeki düzen vermeli. Krizin ne kadar derin ve uzun olacağı artık kendini iyice belli etti. Kimse gözlerini yumup "şu günleri bir atlatsak" diye dua etmeye kalkmasın. Gözlerinizi açın! Gerçek çıplak olarak ortada. Mücadeleye girmekten başka çare yok!