15 Şubat mitingi: Kontrgerillanın işçi hareketine saldırısı püskürtüldü! (16-02-2009)
Miting, Haydarpaşa Numune Hastanesi önünden Türk-İş üyesi sendikalar ile bazı parti ve kurumların, Tepe Nautilus önünden ise DİSK ve KESK ile aralarında DİP Girişimi'nin de olduğu bir dizi parti ve kurumun oluşturduğu kolların yürüyüşüyle başladı. Çok soğuk ve yağmurlu bir havaya rağmen on binlerce işçinin katıldığı mitingde, özellikle Türk-İş üyesi sendikaların kitlesinin ciddi bir varlık göstermesi dikkat çekti.
Mitinge "Ayaklar Baş Olacak, İşçi Sınıfı Kazanacak!" ve "İşten Çıkartmalar Yasaklansın!" pankartlarıyla katılan Devrimci İşçi Partisi Girişimi yürüyüş boyunca "Zafer Direnen Emekçinin Olacak!", "Krizi yaratan bedelini ödesin!", "İşçi Çıkartma Yasaklansın!" sloganlarını haykırdı. Alana girilmesinin ardından DİP Girişimi militanları, özellikle Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu'nun bütünüyle içi boş konuşmasını sık sık "Sendikalar Göreve, Genel Greve" sloganıyla kesti.
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve KESK Genel Başkanı Sami Evren, yaptıkları konuşmalarda AKP hükümetini hedef alan ama sermayenin çıkarlarına ve savunduğu politikalara değinmeyen bir yaklaşım sergilediler. Krizin sonuçlarıyla mücadele açısından yaptıkları öneriler ise son derecede sınırlıydı. Sami Evren, Kürt sorununu da gündeme getirerek ve "devlet içinde yuvalanmış çeteler" olarak andığı kontrgerillayı karşısına alarak bu konularda öteki konuşmacılardan farklı bir tutum takınmış oldu.
İşçi sınıfının kürsüsünü faşistlere karşı savunmak!
Mitinge Türk-İş'e bağlı Türk Metal sendikasının ve sendikanın yetiştirdiği faşist militanların saldırganlığı damgasını vurdu. Bilindiği gibi, Türk Metal'in başkanı Mustafa Özbek, Ergenekon davası dolayısıyla tutuklanmış durumda. Türk-İş'e bağlı Türk Metal ayrıca uzunca bir zamandır DİSK üyesi sınıf mücadeleci Birleşik Metal sendikasının eleştirileriyle karşı karşıya. Dolayısıyla, mitingden önce tabanında faşist militanlar örgütleyen Türk Metal ile Birleşik Metal korteji arasında meydanda bir gerilimin doğabileceğinden kaygılanılıyordu.
Türk Metal yöneticileri ve militanları bu kaygının bütünüyle haklı olduğunu kanıtladılar. Bütün işçilerin eline Türk bayrağı ve Mustafa Özbek'in fotoğraflarını içeren bez bayraklar veren Türk Metal yönetimi, mitinge bu şovenist-faşist-kontrgerillacı şahsiyetin propagandasını hakim kılmaya çalıştı. Bununla yetinmedi, bir aşamada büyük bir platform üzerinde kurulmuş olan miting kürsüsünü ele geçirmeye çalıştı. Bu saldırı iki dalga halinde geldi.
Bir ilk aşamada, henüz konuşmalara geçilmeden önce, Türk Metal'in sayıları yaklaşık otuz civarında faşist militanı polis barikatını yardımla aştıktan sonra kürsü platformunun arka tarafındaki merdivenlere hücum etti. Merdivende platformu korumakla görevli az sayıda gözcünün yanı sıra aralarında Devrimci İşçi Partisi Girişimi militanlarının da bulunduğu bir dizi insan faşist militanları püskürttü ve geri gönderdi. Böylece işçi sınıfının kürsüsü bir ilk kez faşist işgale karşı korunmuş oldu.
Ne var ki, ilk sözü alan Türk-İş başkanı Mustafa Kumlu'nun konuşması sırasında gerilim yeniden yükseldi. Kumlu Türk Metal'in üye olduğu konfederasyonun başkanı olmasına rağmen, konuşması sürekli yuhalarla ve sloganlarla (en yaygını "Özbek nerede, biz orada!" idi) kesildi. DİSK başkanı Süleyman Çelebi mikrofonu alınca Türk Metal militanları, platformun ön tarafından kürsüye yürümek için yeniden taarruza geçti. Bunun üzerine, polis barikatının öte yanındaki kitle barikatları faşist militanların üzerine doğru iterek ve ellerindeki sopalarla bu saldırıya engel olmaya çalıştı. Bunun üzerine polis barikatının iki yanından karşılıklı olarak bir sopalar savaşı başladı. Burada da faşistlerin püskürtülmesinde ve ortalığın sakinleştirilmesinde Devrimci İşçi Partisi Girişimi'nin militanları aktif görev üstlendiler.
Sonuç olarak, işçi sınıfının kürsüsü Türk Metal'in kontrgerillacı-faşist militanlarının işgalinden korunmuş oldu. Bu arada polisin saldırganlara hiçbir biçimde müdahale etmediği, hatta barikatların ardına sızarak kürsüye saldırmaları aşamasında yardım ettiği açıkça gözlendi.
15 Şubat mitingi, burjuvazinin iç savaşı karşısında işçi sınıfını savaşan iki hakim sınıf cephesinden bağımsızlaştırmanın ne kadar hayati bir önem taşıdığını yeniden ve değişik bir tarzda ortaya koydu. AKP kampının Ergenekon davası aracılığıyla kendisini hedef alan eylemleriyle sınırlı biçimde üzerine gittiği kontrgerillaya Batıcı-laik kampın büyük bir bölümü sahip çıkıyor. İşte bu kampın en kirli, en zalim kurumu olarak kontrgerillanın savunucuları işçi sınıfı içinde Türk Metal aracılığıyla örgütlenmiş durumdadır. İşçi sınıfı, burjuva devletinin işçi hareketi içindeki bu ajanlarını mutlaka hareketten kovmak zorundadır.
Bazı "solcu"lar da seçim yapmak zorundadır: Ya Ergenekoncularlasınız ya işçi hareketiyle! Ya kontrgerillayı Türk Metal'le omuz omuza savunacaksınız ya sınıf mücadeleci Birleşik Metal'in yanında yer alacaksınız!