KESK'in laiklik mitinglerinin gösterdiği gerçek: "laiklik için sınıf mücadelesi gerek!"
KESK, İstanbul, Ankara, İzmir, Samsun ve Adana'da gerçekleştirdiği mitinglerle "“Laik Eğitim, Laik Yaşam ve İş Güvencemizden Vazgeçmeyeceğiz!" dedi. Mitinglerde eğitimin ve toplumsal yaşamın siyasal İslam'ın tahakkümü altında şekillendirilmesine karşı laiklik talebi yükseltildi. Ayrıca KESK'li kamu emekçilerine yönelik baskı, sürgün ve işten çıkarmalar da protesto edildi.
Devrimci İşçi Partisi de bu bölgesel mitinglere "Laiklik için işçi emekçi hükümeti" ve "İşçiye iş güvencesi kamu emekçisine grevli toplu sözleşme! Parola 657" pankartlarıyla katıldı. Devrimci İşçi Partisi, bu mitinglerde benimsediği sloganlarla, laikliğin savunusunda burjuvaziyle ittifak arayışı içinde olmanın aymazlık olduğunun altını çizdi. Zira bugüne kadar özellikle Kemalist çevrelerde laikliğin savunulması için gerek TSK gerekse de CHP'ye yoğun bir umut bağlanması söz konusuydu. Oysa gerek TSK'nın gerekse de CHP'nin burjuva düzenine bağlılığı, bu güçlerin laikliği savunmak bir yana sermayenin çıkarları gereği kitlelerin din sömürüsüyle pasifleştirilmesini desteklemesine neden oluyor. Artık laikliği savunma görevi tamamen işçi sınıfının omuzlarındadır. Ve çıkarları kitlelerin uyanışında ve mücadelesinde olan işçi sınıfı için laiklik sorunu kopmaz biçimde iktidar sorununa bağlıdır. Devrimci İşçi Partisi, alanlarda bu perspektifin temsilcisi olarak yer almıştır.
Bölgesel olarak düzenlenen mitinglere katılım daha ziyade yerel düzeyde kaldı. Ancak yine de toplamda on binlerce kamu emekçisi meydanlara çıkarak taleplerini yükseltti. Mitinglerde geniş güvenlik önlemleri alındı. IŞİD'in bombalı saldırılarının kitleler üzerindeki etkisi bu eylemlere katılımın daha fazla olmasını engelleyen bir unsur oldu. Burada AKP'nin laikliği ortadan kaldırmaya yönelik ardı arkası gelmez uygulamalarıyla IŞİD'in saldırılarının paralelliğini görüyoruz. Birçok bölgede polis ve valilikler gerekli önlemleri almaya yoğunlaşmak yerine laiklik mitinginin IŞİD için hedef olacağını söyleyerek kamu emekçilerini yıldırmaya çalıştı.
Bu anlamda miting alanları sayısal olarak bakıldığında eğitim ve sağlık alanında laiklik talebinin yakıcılığını yansıtmıyor. Özellikle Alevi kamu emekçileri mezhepçi ayrımcılığa maruz kalıyor, Milli Eğitim'in adım adım “Dini Eğitim”e dönüştürülmesi öğretmenlerde ve bilim emekçilerinde büyük bir tepkinin birikmesine neden oluyor. Sendikal alanda KESK üyesi olmak fişlenme gerekçesi hâline gelmişken, KESK saflarını terk etmeyen ve mücadeleye devam diyen kamu emekçileri görünenden daha büyük bir mücadele veriyor.
Bu mücadelelerin alanlarda yeterince yansımasını bulamamasında KESK içindeki tartışmalar da önemli bir rol oynuyor. HDP, KESK'in mücadele merkezine Kürt sorununu sokmaya çalışırken, ÖDP'nin merkezinde yer aldığı bir sendikal eğilim laikliğin öne çıkmasını istiyor. Oysa gerek 29 Aralık'ta operasyonlara karşı yapılan grev eyleminde gerekse de laiklik mitinglerinde açıkça görülen şey şudur ki, KESK önce üyelerinin genel olarak da kamu emekçilerinin sendikal sorunlarının çözümünde öne atılmadıkça, sendika gibi sendika olmadıkça ne Kürt sorununa ne de laikliğe yeterince sahip çıkabiliyor.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Haziran 2016 tarihli 80. sayısında yayınlanmıştır.