1 Mayıs 2016: AKP'yi yenmeden Taksim fethedilmez, işçiler birleşmeden AKP yenilmez!

1 Mayıs'ta Türkiye, 10 Ekim katliamının ardından ilk defa yaygın ve kitlesel mitinglere sahne oldu. 10 Ekim katliamının gölgesi tüm illerde 1 Mayıs kutlamalarının üzerindeydi. Nitekim Antep'te sabah saatlerinde DAİŞ'in emniyet müdürlüğü önünde bombalı araçla yaptığı saldırı, Urfa ve Adana'da da yine canlı bomba istihbaratı dolayısıyla 1 Mayıs mitingleri iptal edildi. Ancak 1 Mayıs alanlarından yükselen mücadele coşkusu ve iradesi 10 Ekim'in ve bombaların gölgesini ortadan kaldırdı. 10 Ekim katliamının gerçekleştiği Ankara'da, Kolej Meydanı'nda yapılan 1 Mayıs kutlaması bu anlamda son derece önemli bir rol oynadı. İnsanların kalabalık yerlerde bulunmaktan çekindiği, sosyal yaşantılarını ve alışkanlıklarını bile değiştirmeye başladığı başkentte işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler alanı doldurarak çok önemli bir işi başardılar.

Alan tartışması yok, iktidarın dayatması var

İstanbul'da ise Taksim yine işçiye ve emekçiye yasaklandı. Sendikalar ve meslek kuruluşlarının, siyasi parti ve örgütlerin birçoğunun da destek ve onayını alarak Bakırköy'de 1 Mayıs kutlama kararı vermesi ise doğruydu. Ancak burjuva basınının, 1 Mayıs'ı Bakırköy'de kutlama kararını, "sağduyu kazandı" türünden söylemlerle lanse etmesi tamamen bir çarpıtmadır. Çünkü işçilerin ve emekçilerin Taksim ısrarı bir inat ya da alan fetişizmi değildir. Taksim'de 1 Mayıs kutlamak işçi sınıfının hem meşru hakkıdır hem de bu hak, farklı düzeylerdeki sayısız mahkeme kararıyla hukuken de tescillenmiştir.

Taksim işçi sınıfının meşru ve yasal hakkı iken 1 Mayıs'ı Bakırköy'de kutlamayı tercih etmek, sağduyunun falan değil AKP ve Erdoğan'ın DAİŞ bombalarını Türkiye siyasetinin kopmaz bir parçası haline getiren "Suriyeleştirme" politikasının sonucudur. Bakırköy dayatılmıştır. Ortada bir alan tartışması da yoktur. Taksim, 1 Mayıs alanıdır. AKP ve Erdoğan'ın Suriyeleştirmeye çalıştığı bir ülkede 1 Mayıs'a katılacak kitlelerin güvenliğini alabilecek bir organizasyonun tercih edilmiş olması bu gerçeği değiştirmez.

AKP'yi yenmeden Taksim kazanılamaz

1 Mayıs'ta ne meydana sızma çabaları, ne de Beyoğlu'na komşu Beşiktaş ve Şişli gibi ilçelerde ne de Okmeydanı gibi mahallelerde yoğunlaşan mücadeleler Taksim'in yeniden kazanılmasına katkı sağlıyor. Bu gerçek ortadayken Bakırköy kararının gecikerek alınmış olduğu da tespit edilmelidir. 1 Mayıs'a dört gün kala miting meydanının belirlenmesi 1 Mayıs'ın örgütlenmesine sekte vurmuştur. Erdoğan ve AKP'nin politikaları ortadayken Taksim'e yapılan başvurunun sembolik kalacağı ve reddedileceği açık iken, izinli bir alanda miting yapmak için önceden hazırlık yapılmaması yanlıştır. Eğer güvenlik ön planda tutulacak idiyse bu gerekliliğin son anda ortaya çıkmadığı ve 10 Ekim'den bu yana koşulların değişmiş olduğu açıktır. Hem polis şiddeti hem de bombalı saldırı olasılığı altında geniş kitlelere güvenliğin sağlanamayacağı bir miting çağrısı yapmak sorumsuzluktur. İşçi sınıfının bu tür bir çağrıya karşılık vereceğini düşünmek ise ya işçi sınıfını önemsemeyen ve kendini işçi sınıfının yerine ikame eden dar bir bakış açısının ya da işçi sınıfından tamamen uzak siyaset yapmanın sonucu olabilir.

Bu aşamadan sonra sadece Taksim'de ısrar etmek yetmez! Türkiye'yi "Suriyeleştiren" AKP ve Erdoğan'ın istibdat rejimi yıkılmadan Taksim tekrar kazanılamaz!

Türk-İş ve Hak-İş'in bölücülüğü

1 Mayıs'ta şüphesiz ki öncelik işçi sınıfının birliğini, mücadelesini ve dayanışmasını yükseltmek olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında Türk-İş ve Hak-İş'in tutumu ibretliktir. Her iki konfederasyon da 1 Mayıs söz konusu olduğunda işçi sınıfını bölmek, mücadelesini söndürmek ve dayanışmasını kırmak için uğraşmıştır. Bunu yaparken de sözde alan tartışmasına karşı çıkmaktadırlar. Oysa gerçekte Türk-İş Çanakkale'ye, Hak-İş de  Sakarya'ya kaçmıştır. Türk-İş özellikle de Türk Metal sendikası fabrikalarda 1 Mayıs çağrısı değil Çanakkale gezisi örgütlemesi yapmıştır. Bu 1 Mayıs mitingini örgütlemek değil 1 Mayıs eylemini ve işçilerin birliğini kırmaktır.

Hak-İş ise, geçtiğimiz yıl verdiği mücadele ile zincirlerini kıran Hak-İş'e bağlı Çelik-İş sendikasında örgütlenmeye başlayan TOFAŞ işçisini, kader ortağı, sınıf kardeşi Renault işçilerinden koparıp Sakarya'ya kaçırmıştır. Sakarya'da da TOFAŞ şubesine pankart açma izni dahi vermemiştir.

Geçtiğimiz yıla damgasını vuran metal işçileri, 1 Mayıs'a tümüyle damgasını vurabilirdi. Türk-İş ve Hak-İş bürokratları el birliğiyle bunu engellediler.

Sermaye iktidarı AKP'yi işçilerin birliği yenecek

Türk-İş ve Hak-İş yönetimlerinin işçi sınıfını bölen tutumlarını son ana kadar belirsizliğini koruyan Taksim tartışmalarının arkasına gizlediğini de gözden ırak tutamayız. Türk-İş bünyesinde Tümtis, Tek Gıda-İş, Deriteks, Belediye-İş gibi bir dizi sendikanın Çanakkale gezisi yerine 1 Mayıs mitinglerine katılma iradesi göstermesi ise anlamlıdır.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'nin dörtlü grup olarak içine kapalı tutumu yanlıştır. Türk-İş ve Hak-İş yönetimi ne kadar işbirlikçi olursa olsun önemli olan bu konfederasyonlara bağlı sendikalarda örgütlenen yüz binlerce işçidir. Türk-İş ve Hak-İş'i ortak eyleme zorlama ve işçiyi birleştirme sorumluluğu dörtlünün üzerindedir. Konfederasyonların tabanındaki işçilerin ortak eylem alanlarında yan yana gelmemesi sadece ve sadece işçi sınıfının haklarını tırpanlamak için saldırı üstüne saldırı planlayan sermayenin ve onun iktidarı olan AKP'nin işine gelmektedir.

1 Mayıs, her şeye rağmen başta kıdem tazminatı olmak üzere büyük sınıf saldırılarının arifesinde işçi sınıfını yeniden miting alanlarında bir araya getirmek, moral vermek açısından son derece önemli bir adım olmuştur. Dahası, koşullar ve atmosfer son derece elverişsiz olduğu, insanlar güne Gaziantep'teki bombalı saldırının ve Adana'da mitingin iptal edildiğinin haberiyle uyandığı halde, AKP ve Erdoğan'ın istibdat rejimi aleyhinde, Türkiye'nin dört bir yanında kitlesel mitingler düzenlenmiştir. İşçilerin birliği ve halkların kardeşliği sloganları haykırılmıştır. Türkiye’nin Suriyeleştirilmesine karşı güçlü bir duruş sergilenmiştir. Bu bile tek başına son derece anlamlıdır. 1 Mayıs'ta dolan meydanlar gelecekteki mücadelelerin habercisidir.

Şimdi mücadeleyi daha da yükseltmenin zamanıdır. Bu 1 Mayıs'ı yeni bir başlangıç olarak görmeli, eksikleri giderip, hatalardan ders çıkarmalı ve tüm gücümüzle fabrikalara giderek daha büyük mücadelelere hazırlanmalıyız. İşçi sınıfı tüm haklarını örgütlenerek, sermaye iktidarına karşı mücadele ederek alacaktır.