Patronların hükümeti vergide adaleti sağlayamaz!
Emekçi halk ağır vergi yükü altında inim inim inliyor. İşçi sınıfı ve kamu emekçileri hem geçinemiyor hem de gelirlerine oranla en yüksek vergi yükünü sırtlanıyor. Örneğin 35 bin lira brüt ücret alan bir işçinin yıl başında 27.700 lira olan net ücreti yıl sonunda 25 bin liraya düşerken yıl boyunca 40 bin liraya yakın gelir vergisi ödüyor. SGK primi (58.800 lira) ve işsizlik sigortası kesintileriyle (4200 lira) birlikte işçinin brüt ücretinden yapılan kesintileri ile birlikte düşünüldüğünde bu işçi yılın 4 ayında bir nevi devlete çalışıyor. Bu kesintiler işçiler ve kamu emekçileri ücretlerini/maaşlarını daha ellerine almadan yapılıyor. Dolayısıyla devlet işçilerden ve emekçilerden vergi toplarken hiçbir sorun yaşamıyor.
Öte yandan burjuvalar ve zenginler beyan üzerinden vergi ödüyor. Beyan üzerinden ödenen vergiler kaynaktan kesilen vergilerin ancak yüzde 7’si kadar! Şirketlerin ödediği kurumlar vergisinde de durum benzer. İşçi ve kamu emekçileri 2024 yılında 1,1 trilyon lira gelir vergisi öderken, kâr rekorları kıran şirketler sadece 1,3 trilyon lira ödüyor. İşçi ve emekçilerin üzerindeki vergi yükünün en önemli göstergelerinden biri de dolaylı vergilerin ağırlığıdır. Dolaylı vergiler KDV, ÖTV gibi tüketim üzerinden alınan vergilerdir. Bu vergiler gelire göre artmaz. Yani pazardan ekmek, peynir, zeytin aldığınızda Koç, Sabancı da işçi Zeynep köylü Ahmet de aynı oranda vergi öder. Türkiye’de dolaysız vergiler devletin vergi gelirlerinin çoğunluğunu oluşturmaktadır. 2000’li yıllarda dolaylı vergilerin oranı dolaysız vergileri geçmiş, 2024 yılına vardığımızda devletin vergi gelirlerinin yüzde 69’u dolaylı vergilerden elde edilir hale gelmiştir.
Vergide adalet için birleşik ve örgütlü mücadeleye Birleşik İşçi Cephesi’ne!
Devleti patron partileri yönetirse vergi işçiden alınır, kaynaklar da sermayeye aktarılır. Aynı asgari ücret gibi vergide de çözüm işçilerin örgütlü mücadelesindedir. İşçi ve emekçiler artık bu adaletsizliğe son demek için meydanları doldurmaya ve eylemler yapmaya başladı. Ancak meydanlarda cılız kalan ve birleşmeyen tepkiler hükümet üzerinde etkili olmuyor ve iletilen talepler sonuçsuz kalıyor. Farklı sendika ve konfederasyonlar birleşerek vergide adalet taleplerini meclise ve hükümete sunuyorlar. Kasım ayında Türk-İş, Hak-İş ve DİSK başkanlarının meclise birlikte gitmeleri, orada grubu bulunan partileri ziyaret ederek işçilerin taleplerini beraber dile getirmeleri olumludur. Ancak olması gereken bu birlikteliğin alanda da gösterilmesidir. Son dönemde Türk-İş, DİSK, KESK benzer taleplerle ama ayrı ayrı mitingler gerçekleştirdi. Sendika ve konfederasyon başkanları birlikteliklerini meydanlara taşımalı, meclisteki patron partilerinin temsilcilerinden önce temsil ettikleri işçilerin karşısına birlik ve beraberlik içinde çıkmalıdır. Görev yeniden Emek Platformu’nun kurulması ve Birleşik İşçi Cephesi’nin inşa edilmesidir.
Diğer yandan Tuzla’daki Chen Solar işçilerinin vergi yükünü patronun üzerine aktaran maddeleri toplu sözleşmeye geçirmeleri örnek bir kazanım olarak karşımızda durmaktadır. Ücretlerini de 60 bin lira seviyesine getiren Chen Solar işçileri asgari ücrette de vergide adalet için de gidilmesi gereken yolu göstermektedir. Chen Solar’a benzer örnekler artmalıdır. Vergi yükünü patrona aktaran sözleşme maddeleri MESS gibi etkisi çok daha geniş olan ve yüzbinlerce işçiyi kapsayan grup sözleşmelerine de eklenmelidir. Hak verilmez alınır! Haklar fabrikalarda direne direne meydanlarda birleşe birleşe kazanılacaktır!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2024 tarihli 183. sayısında yayınlanmıştır.