Konkordato saldırılarından işçiyi koruyacak çözüm: daha fazla örgütlenme ve mücadele!

Konkordato saldırılarından işçiyi koruyacak çözüm: daha fazla örgütlenme ve mücadele!

Dünya ve Türkiye ekonomisi bir yandan yavaşlama eğilimleri gösteriyorken bir yandan da büyük krizlere gebe. Türkiye’de birçok sektörde fabrikalar yeni işçi alımını durdurdu ve toplu işten çıkarmalar yaşanıyor. Bunun yanında iflas ve konkordatolarda ciddi bir yükseliş var. Bunların hepsini işçi sınıfına yönelik birer saldırı olarak görmeliyiz.

Bu saldırılardan biri olan konkordato patronlar açısından son dönemde popüler bir yöntem haline geldi. 2025 yılının ilk altı ayında konkordato başvurusunda bulunan şirket sayısı 2.776 oldu. Her ay ortalama 463 şirket konkordato başvurusunda bulunuyor. Bu rakam 2024 yılında 291 iken, 2023’te 126 idi. Konkordato başvurularında keskin bir yükseliş olduğunu rakamlar açıkça ortaya koyuyor.

Nedir bu konkordato?

Konkordato borçların ertelenmesi anlamına gelir ve mali durumu kötü olan borçlu için iflastan önce borçlarını yeniden yapılandırma olanağı sağlar. Konkordato da iflasa doğru giden bir şirketin alacaklıları ile anlaşarak borçlarını yeniden düzenlemesine ve şirketi iflastan kurtarmasına yönelik bir hukuki yoldur. Anlaşma için alacaklıların ve borçlu şirketin onayı gerekir ve bu anlaşma mahkeme kararı ile yapılır. Süreç başladığında, borçlu şirketin normal faaliyetlerinin bir kısmı sınırlandırılır.

Konkordato ve işçilik alacakları

Konkordato sürecinde şirkete karşı hiçbir icra takibi yapılamaz ve daha önce başlamış olan icra takipleri durur. Ancak yasa bazı alacakları “imtiyazlı alacak” olarak saymış, bu alacakların diğerlerinden daha önce ödenmesi gerektiğini kabul etmiştir. İşçilik alacakları bunlara dahildir.

İşçilik alacaklarının konkordato projesinde gösterilmiş olması gerekir. Konkordatoya yazılmamış işçilik alacakları imtiyazsız alacaklar gibi konkordato şartlarında ödenir. Yani projede yoksa veya olandan az gösterilmişse işçiler konkordato süresince alacaklarını talep edemeyeceklerdir. Patronlar tam olarak bu kısmı kullanarak işçilik haklarını gasbetmektedir.

İşçinin alacakları için başlattığı icra takiplerinde, şirketin malları üzerinde haciz yapılması ve malların satışının yapılması da mümkündür. Yasa bu yönüyle işçiyi korusa da uygulamada böyle değildir! Örneğin 2022 yılında Deriteks sendikası tarafından sürdürülen ETF Tekstil direnişinde sendika avukatlarının şirketin malları üzerinde haciz işlemlerini yaptırabilmesi aylar sürmüştü.

İşçi konkordato sürecinin başlangıcından önce işten ayrılmışsa, iflas tarihinden geriye doğru son bir yıldaki işçilik alacakları yasaya tabidir. İşçi daha önce ayrıldıysa işçilik alacakları imtiyazlı alacak olarak nitelendirilmez ve konkordatonun kabul edilmesi halinde konkordato hükümlerine göre sürece dahil edilir. Yani diğer alacaklılar gibi sürece dahil edildiği için açtığı bir takip varsa durur. Şirkete karşı bir yıldan uzun süredir alacakları için mücadele eden bir işçi uzayan dava süreçlerinden sonra şimdi de konkordatoyla cezalandırılır ve alacakları ötelenir!

İşçilik alacaklarını teminat altına almak için Ücret Garanti Fonu düzenlenmiştir. Patronun konkordato ilan etmesi halinde işçinin üç aylık tam ücreti İŞKUR tarafından Ücret Garanti Fonu’ndan ödenir. Ödeme işçinin ödenmeyen üç aylık ücretiyle sınırlıdır. Daha sonrası için işçinin ücretlerinin hiçbir garantisi yok!

Konkordato karşısında işçiler ve sendikalar ne yapmalı?

Konkordato yasası bazı yönleriyle işçinin lehine görünüyor olsa da aslında işçilerin alacakları ve hakları uygulamada gasbedilmektedir. Şöyle ki;

İlk olarak bir işçinin, yukarıda anlatılanlardan yararlanabilmesi için alacaklarını konkordato projesine dahil ettirmesi gerekmekte ve patronun bunlar için teminat yatırması gerekmektedir. Örneğin patron; 600 kişinin çalıştığı bir fabrikada “ben 50 işçi çıkarıp üretime devam edeceğim, devam eden üretim sayesinde de borçlarımı ödeyeceğim” şeklinde bir proje öne sürebilir. Ancak daha sonra işçilerin çoğunu işten çıkardığında, işten çıkarılan işçilerin her birinin ayrı ayrı dava açması gerekir. Patronlar bu davalarla uzun bir süre kazanırken işçilerin hakları gasbedilir.

Yasalar konkordato ilanı sırasında çalışmaya devam eden işçiye dava veya icra takibi açma hakkı tanıyor fakat bu icra takibine patronlar anında itiraz edebiliyor. Patron icraya itiraz ederse işçinin “itirazın iptali davası” açması gerekiyor. Dava yoluna gidilmesi demek fiilen konkordato sürecini kaçırmak demek.

Patronun icra yoluna itiraz etmemesi durumunda ise işçinin haciz yapma hakkı bulunuyor. Ancak haciz her aşamasında ayrı masraf gerektiren ve çok pahalı bir yöntem. Muhafazadan sonra da satış sürecine kadar içinde yediemin ücretlerinin peşin ödenmesi gerekiyor. Taşınır mallardan ofis eşyaları anlaşılıyor. Üretim makineleri için gerekli meblağları bir işçinin karşılaması mümkün değil. Küçük sendikaların bile üretim araçlarını satış sürecine taşıyacak maliyeti karşılaması çok zor. Yani haciz yolu da işçiler için meşakkatli.

Konkordato, holdinglerin kendi bünyelerindeki şirketleri boşaltması için de müsait bir uygulama. 2025 yılının başında İş Holding bünyesindeki KFC ve Pizza Hut markalarına sahip İş Gıda şirketi konkordato ilan etmişti. Bu konkordato projesinden önce şirketin varlıkları holding bünyesindeki başka bir şirkete usulsüzce devredilmişti. Dolayısıyla 7 bin işçi alacaklarıyla birlikte kendini kapı önünde buldu ve şimdi yıllar sürebilecek hukuk süreçleri içindeler.

İşçi sınıfına yönelik ciddi bir tehdit olan konkordato karşısında işçiler tüm haklarını alıncaya kadar hiçbir şekilde fabrikalardan veya işyerlerinden mal ve makine çıkarılmasına izin vermemeli. İşi yasal sürece bırakıp işyerlerinin içinin boşaltılmasına izin vermek mücadeleyi kaybetmek anlamına gelecektir.

İflas ve konkordato saldırıları karşısında işçi sınıfı ve sendikalar kendi taleplerini yükseltmelidir.

Şirketlerin kârlı çalıştığı dönemlerde şirket kârlarını türlü yöntemlerle cebine aktaran patronlar borçtan da sorumlu tutulmalıdır. Konkordato komiserlerinin ücretleri ve dava dosyasının masrafları patronun kişisel sermayesinden karşılanmalıdır.

Konkordato ilan eden işyerleri bedelsiz olarak işçi denetiminde kamulaştırılmalıdır. Üretimin devamı bu şekilde sağlanmalı ve işçinin alacakları devlet tarafından güvence altına alınmalıdır.

Patronların şirketin içini boşaltıp işçileri işsiz ve alacaklarından mahrum bırakmasını engellemek için fiili mücadele tek etkili yol. İşçi düşmanı Orta Vadeli Program’a, toplu işçi çıkarmalara, sendikasızlaştırmalara, iflas ve konkordato saldırılarına karşı daha fazla örgütlenmeyle, işgal, grev ve direnişlerle cevap verelim!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2025 tarihli 191. sayısında yayınlanmıştır.