Gaspın adı kıdem tavanı!

Kıdem8

Seçimlerin geride kalmasıyla, istibdad krizin faturasını emekçi halka ödetmek için saldırılarını hızlandırdı. Devasa servet sahipleri ve kâr rekorları kıran holdinglere yine göstermelik kurumlar vergisi artışı hariç dokunulmazken, halkın temel ihtiyaçlarına ardı ardına yağdırılan vergi zamları acı reçete olarak savunuluyor. Tabii ki, sermayenin ve istibdadın saldırılarında burada duracağını düşünmek hata olur. Mehmet Şimşek’in ve TÜSİAD patronlarının ağızlarından düşürmedikleri, “yapısal reformlar” diye süsledikleri kemer sıkma programının başında, işçilerin en önemli güvencelerinden kıdem tazminatı geliyor. Muhtemel saldırıların bir sonraki aşamasında kıdem tazminatı da gündeme gelecektir.

Nitekim Mehmet Şimşek de geçmişte yapısal reformlardan “Türkiye'de işgücü reform paketinin yapılması lazım. Kıdem tazminatının yeniden yapılandırılması lazım. Kısmi zamanlı esnek çalışmanın getirilmesi lazım ... Kıdem tazminatı konusunda dünyanın en yüksek yüklerinden biri Türkiye'nin üzerinde.” diyerek bahsetmişti. Kıdem tazminatının yük olduğu yalanı işçi sınıfının ve toplumun geniş kesimlerinin gerçekleriyle uyuşmayan patronlar sınıfının bir safsatasından ibaret.

Kıdem tazminatı yıllardır işçi sınıfının en önemli yasal güvencelerinden. Dönem dönem gündeme gelse de, sendikaların ve işçilerin “kıdem tazminatı kırmızı çizgimiz” demesiyle her defasında yasa tasarıları geri çekildi. Ancak, kıdem tazminatını kaldırmaya cesaret edemeyen hükümetler, kıdem tazminatını fiili olarak işçilerin yararlanamadığı bir hak haline getirerek gasp ediyor. Hak, kâğıt üstünde kalıyor. DİSK’in 2022’deki araştırmasına göre, 2021 yılında kayıtlara geçen 16,8 milyon işten çıkışın 14,1 milyonunda kıdem tazminatı alamayacak şekilde çıkış bildirgeleri düzenlenmiş. Yani işten çıkışların %84’ünde işçiler kıdem tazminatı alamamış. Bu kadar düşük yararlanma oranları bile Mehmet Şimşek’e göre Türkiye’nin üzerinde “yük”müş. Patronların has adamı olunca yıllarca çalışıp üreten milyonlarca emekçinin en küçük güvencesi bile İngiliz Mehmet’e yük geliyor.

Kıdem tazminatına erişim kayıtlı verilerde dahi çok düşük. Kayıt dışı çalıştırma, 12 aydan az çalıştırma, kıdem sıfırlaması, hileli fesih veya istifaya zorlama gibi yaygın örnekleri de hesaba katınca kıdem almak iyice zorlaşıyor. Hâlihazırda kısıtlayıcı olan kıdem tazminatı hak ediş şartlarının yanı sıra, bir de kıdem tazminatı üst sınırı var. Kıdeme hak kazananlar dahi her yıl için hak edişi olan 30 günlük brüt ücretini kıdem tavanı sebebiyle tam alamıyor. Zor şartları yerine getiren az sayıdaki çalışanın kıdem hakkı bir de üst sınır ile tırpanlanıyor.

Kıdem tazminatı tavanının yürürlüğe giriş tarihi işçi sınıfı için şaşırtıcı değil: 12 Eylül 1980. İlk olarak 1975’de asgari ücretin 7,5 katı olarak getirilen kıdem tazminatı tavanına ilişkin maddeyi 1979’da Anayasa Mahkemesi iptal ediyor. Buna rağmen 12 Eylül darbesinin hemen ardından, işçi sınıfının haklarına saldırının ifadesi olarak aynı şekliyle tekrar yürürlüğe sokuluyor. Üstelik tavanın üzerinde ödeme yapan yetkililere de altı aydan iki yıla kadar hapis ve 50 bin liraya kadar ağır para cezası getiriliyor. Bugün demokratlık oyunu oynayan Koç ailesinin “büyüğü”, dönemin bir numaralı patronu Vehbi Koç cunta başı Evren’e boşuna “emrinize amadeyim” diye mektup yazmıyor.

Ancak bu haliyle bile patronların canını sıkan kıdem tazminatı tavanı, 1983’te bu sefer memur maaş katsayılarına bağlanıyor. 1982’de asgari ücretin 7,5 katı olan tavan, böylece önce 4,7 katına, 90'larda 4 katına, 2000'lerde 3 katına ve son olarak bu Temmuz’da asgari ücretin 1,75 katına kadar geriliyor. Bunda da en büyük sebep memur maaş katsayılarına yansımayan seyyanen zamlar ve düşük gösterilen enflasyon verileri. Yani hükümet seyyanen zammı katsayılara yansıtmayarak sadece memur ve emeklilerden değil, özel sektör dâhil tüm çalışanların kıdem ödeneğinden de çalıyor.

Asıl yük, servet vergisi alınmayan toplumun parazitleri zenginler, sürekli milyonluk vergi borçları silinen dev şirketler, rekor kârlar elde edip gelirin aslan payını alıp bütçe payı emekçilerin vergilerinden dahi düşük olan para babalarıdır. Kıdem tazminatını savunmak da gasp edilen haklarımızı söke söke almak da 15-16 Haziran’ın, Kavel’in işçilerinin yolundan yürüyerek, saraylarda uzlaşarak değil fabrikalarda, meydanlarda işgalle, grevle, direnişle mümkün olacaktır.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2023 tarihli 167. sayısında yayınlanmıştır.