DİP Bildirisi: İstibdadın faşist sopasına karşı omuz omuza!

Referandum süreci devletin tüm olanaklarının "evet" lehine kullanıldığı, HAYIR seçeneğinin ise sürekli baskı altında tutulduğu bir ortamda geçiyor. HAYIR kampanyası yapanlara polis marifetiyle yapılan engellemelerin ve gözaltıların yanında üstüne vazife edinen bazı lümpen çevrelerin de harekete geçip tehdit ve saldırılarda bulunduğuna da tanık olduk. Ancak yine de HAYIR sesi kısılmak bir yana giderek daha güçlendi ve halkın kararsız kesimlerinin HAYIR seçeneğine yönelmesi bir türlü engellenemedi.

Son dönemde bizzat iktidarın gerginliği arttırma politikasına bu sefer daha örgütlü ve organize biçimde faşist hareketin de katıldığı görülüyor. Ülkü Ocakları bu noktada başrolü oynuyor. MHP'nin kendi içindeki bölünmesinin derinleştiği koşullarda Ülkü Ocakları Başkanı Olcay Kılavuz, Devlet Bahçeli'nin "evet" kararını destekleyen bir konuşmasında "gerekirse elimize silah alır savaşırız" diyerek saldırıların artacağının da sinyalini verdi. Daha önce MHP içindeki muhaliflerin oluşturduğu platformun toplantılarına saldırılarda bulunan bu yapı, istediği sonucu alamayınca organize bir biçimde solun ve öğrenci hareketinin üzerine saldırarak kendi cephesini konsolide etmeye ve HAYIR çalışmalarını terörle yıldırarak sopası olduğu istibdada hizmet etmeye çalışıyor.

Son dönemde İstanbul Ümraniye'de ve Denizli'de HAYIR standlarına faşistler bıçaklı ve taşlı saldırıda bulundu. Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda HAYIR bildirisi dağıtanların yine faşist bir güruh tarafından darp edilmeye çalışılması gibi örnekler ise çok daha yaygın. Marmara Üniversitesi'nde KHK'ları protesto eden akademisyenlere ve öğrencilere saldıran faşistler, daha sonra İstanbul Üniversitesi öğrencilerine ve Bilgi Üniversitesi'ndeki 8 Mart kutlaması yapan kadınlara da bıçaklı saldırıda bulunmuştu. Son günlerde ardı ardına Ankara Üniversitesi Cebeci ve yine İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü'nde gerçekleşen faşist saldırılar ise Ülkü Ocakları Başkanı'nın açıklamaları da dikkate alındığında sistematik bir organizasyonun olduğuna delalet ediyor.

Sokakta terör estiren çetelerin ipleri AKP iktidarının elindedir. Saldırıların sorumluluğu sadece Ülkü Ocakları'nda değil aynı zamanda da bu saldırıların önünü açan ve HAYIR üzerinde estirilen terörden medet uman ve fayda sağlayan iktidardadır. Hangi taşeronu kullanırsa kullansın HAYIR üzerindeki her türlü baskının "asıl işvereni" AKP iktidarıdır.  Referandum sürecinin güvenliğini ve eşit koşullarda geçmesini sağlama yükümlülüğü kendi üzerinde olan iktidar, bu konuda hiçbir önlem almadığı ve saldırganlara yönelik bugüne kadar olduğu gibi ciddi hiçbir yaptırım uygulamadığı müddetçe sorumluluğu üzerinden atamaz.  

Mevcut iktidar halkın güvenliğini sağlamak anlayış, istek ve iradesinden yoksundur. Elbette ki devletten halkın güvenliğini sağlamasını talep etmek bir haktır ve gereklidir. Aksi her durumda, hukuki ve siyasi olarak hesap sorulmalıdır.  Ancak tek başına buna bel bağlamak ölümcül bir hata olur. Kuzuyu kurda emanet etmek anlamına gelir. Hiçbir baskı ve saldırı halka gerçeklerin anlatılmasını engelleyemez, HAYIR seçeneğinin sesini kısamaz, istibdada karşı hürriyet mücadelesini bastıramaz. İstibdada ve faşizme karşı tüm ilerici güçler sahada işbirliğini güçlendirmeli, saldırılara karşı birlikte karşı koymalıdır. Propaganda özgürlüğünü birleşik gücümüzle savunmalı ve kazanmalıyız.