İrlanda, Avrupa, ABD: Depresyon hükümet deviriyor

21. yüzyılın ilk büyük depresyonu daha çok sarsıntı yaratır. İrlanda bugün öne çıkmıştır sadece. Arkada Portekiz ve İspanya bekliyor. ABD’de konut piyasası iyileşmek bir yana, devlet desteğinin süresi dolduğu için kötüleşiyor. Japonya sıfır faiz oranına, milli gelirinin % 220’sini aşan kamu borcuna rağmen sürünüyor. Ve herkesin birbirinin pazarına göz koyması anlamına gelen kur savaşlarına karşı Kasım başında Seul’de toplanan G-20 hiçbir tedbir alamadan dağılıyor!

“Ama içinden geçtiğimiz kriz bir Büyük Depresyon. Bugün görülen her türlü büyümenin temelleri son derecede kırılgan. ABD’de konut piyasasında fiyatlar hâlâ düşüyor, icra yoluyla el konulan konut sayısı hızla artıyor. Avro bölgesinde borç krizi banka krizine bağlanıyor. Yunanistan’dan sonra İrlanda’da bankalar batak hale geldiği için devlet yardıma koştu, ama bütçe açığı inanılmaz bir düzeye, % 32’ye yükseldi! Japonya tam anlamıyla depresyonun pençesinde.”

Gerçek, geçen sayısında, yani Kasım ayının başında, Türkiye ekonomisi konusunda burjuvazinin saflarında var olan aşırı hayalci görüşleri eleştirirken böyle diyordu. Kasım ayı ortalarından itibaren bütün dünya İrlanda’nın iflas edip etmeyeceğini, AB’nin bu ülkeyi kurtarıp kurtarmayacağını, avronun çöküp çökmeyeceğini konuşmaya başlamıştı bile!

İrlanda, avro bölgesinde Yunanistan’dan sonra iflasın eşiğine gelen ikinci ülke oldu. AB daha altı ay önce Yunanistan’ı 100 milyar avro (150 milyar dolar) yardımla kurtarmıştı. Bununla da yetinmeyerek hastalığın öteki zayıf ülkelere (İrlanda’nın yanı sıra Portekiz, İspanya, hatta İtalya’ya) bulaşmaması için 1 trilyon dolar civarında bir destek paketinin hazır tutulacağını ilan etmişti. Şimdi İrlanda bu 1 trilyonluk güvenceye rağmen çökmenin eşiğine geldi ve yaklaşık 100 milyar avro (140 milyar dolar) dolayında olduğu belirtilen bir destek paketiyle kurtarıldı.

Tabii, aynen Yunanistan’da olduğu gibi, bu kurtarmanın bedelini işçi sınıfı ve emekçiler ödeyecek. Asgari ücret düşürülecek, çocuk yardımı kesilecek, kreş sistemi delik deşik edilecek, genel olarak sosyal hizmetler tırpanlanacak. Bu, üç yıldır küçülmekte olan bir ekonominin sıkıntısını çeken, % 12 işsizlikten muzdarip bir işçi sınıfının başına geliyor üstelik! Kolay mı? İrlanda hükümeti milli gelirin % 32’si düzeyinde olan bütçe açığını 2014’e kadar % 3’e düşürmek zorunda!

“Kan banyosu!”

Nisan 2011’de dünya ekonomisini yeni bir sarsıntı bekliyor. ABD’de kamu borcu yasayla sınırlanmış durumda. Nisan ayında bu limit aşılacak. Dolayısıyla, Kongre’nin yasal limiti yükseltmesi gerekiyor. Ama Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirmiş olan Cumhuriyetçiler büyük tavizler almadan (esas olarak zenginlerin vergilerinde kesintiler) bunu onaylamamaya kararlı. Obama’nın kurduğu bütçe açığı komisyonunun eş başkanı Cumhuriyetçi Alan Simpson “kan banyosu” vaad ediyor! Yasa geçmezse ABD devleti kilitlenebilir. Bunun dünya ekonomisi üzerinde nasıl bir etki yapabileceğini hayal etmek zor. Yani ekonomik krizin tetiklediği politik kriz de ekonomik krizi daha ileri taşıyacak gibi görünüyor.

Ekonomik krizi politik krizi tetikliyor!

2008 Eylül’ünde ABD finans kurumlarının yaşadığı çöküntü ile birlikte kriz başladığında, DİP Girişimi bir büyük depresyon dönemine girdiğimiz tespitini yapmış, bunun çok büyük politik sonuçları olacağını ifade etmişti. 2009 boyunca bütün devletlerin muazzam kamu harcamaları yaparak dünya ekonomisini uçurumun kenarından döndürmesi, kimilerinde krizin bittiği düşünü yarattı. DİP Girişimi yine krizin sadece yer değiştirdiğini, özel finans kurumları krizinden kamu borçları krizine dönüştüğünü iddia etti. Bugün İrlanda her iki krizin bir arada yaşandığı bir ülke olarak ön plandadır: Hem banka sistemi çökmenin eşiğindedir, hem kamu maliyesi iflasın eşiğine gelmiştir!

Ekonomik kriz adım adım politik hayatı da etkisi altına alıyor. ABD’de Obama karşıtı aşırı sağcı bir hareket, Çay Partisi adıyla muhalefetteki Cumhuriyetçi Parti’de güçlenirken, bu parti şimdiden Temsilciler Meclisi’ni ele geçirmiştir. Yunanistan’da yerel seçimlerde hem iktidardaki PASOK, hem de muhalefetteki Yeni Demokrasi tokat yemiştir: Katılım görülmemiş derecede düşmüş, her iki parti de oy yitirmiş, sol partilerin ise oyları yükselmiştir.

Şimdi de İrlanda’da AB ve İMF ile anlaşma açıklanır açıklanmaz hükümet dağılmıştır. 2011 başlarında erken seçim yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Kriz burada durur mu?

21. yüzyılın ilk büyük depresyonu daha çok sarsıntı yaratır. İrlanda bugün öne çıkmıştır sadece. Arkada Portekiz ve İspanya bekliyor. Yunanistan’ın borçlanmak için ödemesi gereken faiz oranı şimdi ekonomisi AB ve İMF tarafından kurtarılmasından öncesine göre daha yüksek! ABD’de konut piyasası iyileşmek bir yana, devlet desteğinin süresi dolduğu için kötüleşiyor. Japonya sıfır faiz oranına, milli gelirinin % 220’sini aşan kamu borcuna rağmen sürünüyor. Çin ve öteki Asya ülkeleri enflasyon tehlikesi ile karşı karşıya oldukları için harcamalarında kısıntıya gitme zorunluluğu hissediyor. Ve herkesin birbirinin pazarına göz koyması anlamına gelen kur savaşlarına karşı Kasım başında Seul’de toplanan G-20 hiçbir tedbir alamadan dağılıyor!

Yunanistan, Fransa ve öteki Avrupa ülkelerindeki kitlesel sınıf mücadeleleri, yürünmesi gereken yolu gösteriyor.

 

Kâğıttan kaplan!

İrlanda özellikle AB’ye katıldıktan sonra, “Kelt kaplanı” (“Celtic tiger”) olarak anılmaya başladı. Nedeni ülkenin düşük ücretler ve düşük kurumlar vergisi temelinde AB’nin bir üretim platformu haline gelmesi, AB dışından gelen, özellikle ABD kökenli uluslararası tekellerin de gözdesi olması idi. Kapitalist basın Yunanistan başta olmak üzere Akdeniz ülkelerinin krizinin nedenini bu halkların tembelliğiyle, savurganlığıyla, sahtekârlığıyla açıklamaya devam ediyor. Ya İrlanda mucizesi? Ona da çözüm bulunur, ama söylemeye utanıyorlar: İrlandalılar ayyaştır diyecekler, dilleri varmıyor. İrlandalıların bir özelliği daha vardır, şimdi ortaya çıkacak. İrlandalılar çok kavgacıdırlar! İşçi sınıfı mücadeleye girdiğinde şiddetli eylemlere hazır olun!