Emekçileri açlığa mahkûm edenler zorunlu BES’le tefecileri kurtarmayı planlıyor

z

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) 2017’nin başında 45 yaş altı çalışanlar için zorunlu hale getirilmişti. O zaman emekçilerin büyük bir kesimi 2 ay içinde cayma hakkını kullanıp sistemden çıkarak bu soyguna karşı tepkilerini göstermişti. Hatta o tarihten bugüne kadar sistemden çıkışlar %60’ı geçmiş durumda. Şimdi ise AKP sistemden çıkanları zorla tekrar sisteme sokmayı ve 3 yıl boyunca sistemden çıkılmasını engellemeyi planlıyor. 

Zorunlu BES’in daha da zorunlu hale getirilmesinin arkasında öncelikle sistemden çıkışların yüksek olması yatıyor. Sigorta şirketleri beklediğini bulamayınca sistemden çıkışların azaltılması için hemen açıklama üstüne açıklamalarda bulundu, rapor üstüne raporlar yayınladı. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) yayınladığı bir raporda sigorta şirketlerinin beklentilerini “Otomatik katılım sisteminde cayma oranlarının düşürülmesine yönelik tedbirler alınmalıdır” diyerek açıkça ifade etti. 

Sigorta şirketlerinin bu isteği anında karşılık buldu ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın hazırladığı Yeni Ekonomi Politikası’nda (YEP) yer aldı. YEP’te aynen şunlar yazıyor: “Çalışanların işverenleri aracılığıyla bireysel emeklilik sistemine otomatik olarak katılması uygulaması yeniden yapılandırılarak daha sürdürülebilir hale getirilecek.” Tabi burada 3 yıl zorunluluk detayına yer verilmemiş. Ancak sistemin tüm detayları haber kanallarına, gazetelere, köşe yazarlarına çoktan servis edilmiş durumda. Onlar da işçiyi emekçiyi soyup soğana çevirecek bu sistemi allayıp pullamaya çalışıyor.

BES’in gerçeği: İşçiye değil, şirketlere kaynak

“Tasarruf” ve “ikinci emeklilik” yalanıyla güzellemeye çalıştıkları zorunlu BES, aslında tam bir soygun sistemi. Buna göre patronlar her ay çalışanlarının ücretlerinden belirli bir miktar para keserek (en az %3) sigorta şirketlerine yatırıyor. Zaten açlık sınırının altında bir ücretle bir ayını geçirmeye çalışan işçilerden bir de bu kesintinin yapılması soygundan başka bir şey değildir. 

Zorunlu BES’i güzellemek için öne çıkarılan bir diğer konu ise %25 devlet katkısı. Fakat devletin göstermelik katkısını hak edebilmek için 10 yıl sistemde kalma ve 56 yaşını doldurmuş olma zorunluluğu var. Diyelim ki sigorta şirketinin oluşturduğu fona bir işçiden her ay 100 lira kesilerek aktarılıyor. Bunun için devlet de 25 lira fona yatırıyor. Fakat o para işçi için tamamen hayali bir para. Çünkü istediğinde çekip kullanamıyor. Eğer işçi 3. yılın sonunda BES’ten çıkarsa devletin koymuş olduğu katkının sadece %15’ini hak edebiliyor. Yani devletin 25 lira dediği katkı sadece 3,75 lira olmuş oluyor. 6. yılın sonunda çıkarsa %35’ini, yani 8,75 lirayı hak edebiliyor. 10 yılı doldurduğunda ise %60’ını, yani 15 lirayı hak edebiliyor. Tamamını hak edebilmesi için 56 yaşına kadar beklemek durumunda. 

Geleceğimiz için zorunlu BES’i durduralım!

Bireysel emekliliği zorunlu hale getirmek istemelerinin iki amacı var. Birincisi kısa vadede krize kaynak yaratmak. Ama bu kaynak emekçinin cebine gelir getirsin diye değil, tam tersine emekçinin cebinden çıkıp sigorta şirketlerini, bankaları beslesin diye. Krizin acı faturasını “tasarruf” yalanıyla işçiye emekçiye ödetme peşindeler. İkincisi ise uzun vadede adım adım kamusal emeklilik sistemini tasfiye ederek sosyal güvenlik kurumunu özelleştirmek. Yani bireysel emeklilik emekçi halkın hem cebini hem de geleceğini soyma planıdır. Bu planı ancak örgütlü ve birlikte mücadele ederek bertaraf edebiliriz. Krizin bedelini bize ödetmelerine izin vermeyelim, zorunlu BES’e karşı mücadeleyi yükseltelim.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2018 tarihli 109. sayısında yayınlanmıştır.