"...çocuklarımız için, sevimli yunuslarımız için..."

Devrimci İşçi Partisi, Yunanistan’daki kardeş partisi EEK’e, kuruluşunun 50. yıldönümü vesilesiyle aşağıdaki mesajı yolladı.

Sevgili EEK’li yoldaşlar,

Kutlama ve sevinç ile bir araya geldiğiniz bu mutlu anda, Türkiye’deki kardeşleriniz adına, Devrimci İşçi Partisi (DİP) adına, partinin Merkez Komitesi adına size Ege Denizi’nin ötesinden en içten selamlarımızı yolluyoruz. Birlikte bu denizi Yunanlar, Türkler ve her milliyetten Kıbrıslılar için bir yoldaşlık ve birlik denizine dönüştereceğiz; bu deniz artık iki burjuva devletinin savaş uçakları arasında sabah akşam bir it dalaşının alanı olmaktan çıkacak, çocuklarımız için, sevimli yunuslarımız için yaramaz bir mutluluğun alanı haline gelecek.

Sevgili yoldaşlar,

Elli yıl, yarım yüzyıl, neresinden baksanız, kapitalist düzenin iflah olmaz savunucusu burjuva partileri için bile çok uzun bir ömür süresi. Mesela, bizim ülkemizde EEK’ten daha eski tek bir burjuva partisi var! Bu yarım yüzyıl boyunca Yunanistan’ın pek de demokrasi cennetine benzemediğini hesaba katarsak, önce İç Savaş’ın ardında bıraktığı ortamı, sonra da Albayların 1967 darbesini hatırlarsak, EEK’in örgütsel ve siyasi sürekliliği daha da fazla şayanı takdir hale gelir. Partinin ilk adıyla Enternasyonalist İşçi Birliği’nin (EDE) kurulmasından yalnızca dört yıl sonra Yunanistan Albaylar’ın yedi yıl sürecek olan diktatörlüğünün sultasına girdi. Genç bir örgüt için nasıl zor bir sınav! Ama parti bugün geldiği yere geldiyse, bunun nedenlerinden birinin partinin kadrolarının askeri diktatörlüğe karşı cesaretle mücadele etmesi, despotların düşmesinin koşullarını hazırlayan Politeknik Ayaklanması’nın ön saflarında yer alması olduğunu biliyoruz.

Yani hangi ölçütle ölçülürse ölçülsün, yarım yüzyıllık kesintisiz bir varoluş bir siyasi parti için, nerede kaldı bir işçi sınıfı partisi için büyük başarıdır. Ama bu dönem içinde işçi sınıfı hareketi içindeki başka birçok partinin kaderini hatırlayacak olursak başarının çok daha baş döndürücü olduğu ortaya çıkar. 1963’te EDE kurulduğunda muhtemelen bir avuç insandınız. Ve her ne kadar Türkiye’den farklı olarak Yunanistan’da Trotskizm iki dünya savaşı arasındaki döneme kadar geri giden uzun ve şerefli bir tarihe sahip olsa da, parti işçi sınıfı hareketi içinde aforoz edilmiş, marjinalleştirilmiş bir partiydi muhtemelen.

Gelin, partinizin kurulduğu dönemde uluslararası işçi sınıfı hareketi içinde faal olan bazı başka partileri hatırlayalım. Birçokları tarafından dünya devriminin öncü partisi olarak selamlanmakta olan Sovyetler Birliği Komünist Partisi dünyanın en güçlü işçi devletini denetiminde bulunduruyordu ve Ekim devriminin mirasçısıydı. Üye sayısı 20 milyondu. Şimdi buharlaşmış bulunuyor! Yerini, günümüz Rusyası’nda Rusya Federasyonu Komünist Partisi adı altında bürokratik milliyetçi bir zavallı parti almış bulunuyor.

İtalyan Komünist Partisi (PCI) Mussolini faşizmine karşı kahramanca mücadele eden partizanların prestijini taşıyordu. Milyonlarca işçinin eviydi. Bugün yeryüzünden silinmiş durumda. Yerinde, o utanılası Demokratik Parti var. İtalyan burjuvazisinin ana partisi haline gelme sürecini yaşayan, kendine uygun gördüğü addan da belli olduğu gibi, sosyal demokrat bir parti olma iddiasını bile taşımayan bir parti.

Nihayet, Endonezya Komünist Partisi’nin yaşadığı felaketi hatırlayalım. Bu parti, dünyada nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin en büyüğünde İkinci Dünya savaşı sonrasında milyonlarca işçi ve köylüyü örgütlemişti. Bürokratik olarak yozlaşmış işçi devletleri dışında dünyanın en güçlü “komünist” partisiydi. Ama burjuvazinin sözde ilerici kanadı ile intihari bir halk cephesi politikası dolayısıyla 1964 darbesinden sonra Kasap Suharto ile İslamcıların saldırıları altında bir milyon komünist, işçi ve genci kurban olarak verecek ve tarihin sahnesinden çekilecekti.

Bir zamanlar dev yapılar olan bu partiler günümüzde tarihe karışmış bulunuyor. Çünkü uluslararası işçi hareketinin tarihinde Stalinizm adını taşıyan trajik bir yoldan çıkma sürecinin birer parçası idi her biri. Bu dev yapıla yok oldu, ama EEK ayakta! Kendine Trotskist adını layık gören birçok harekette görülen ve izi ebediyen silinmeyecek olan Gorbaçovculuğa ve kapitalist restorasyona teslim olma konusunda yaşanan sınavdan alnın aklıyla çıktı. Ne kadar büyük ironidir ki, bir zamanlar “Sovyetler Birliği’nin düşmanı olarak aşağılanan biz gerçek Trostskistler, en bürokratik işçi devletlerinin bu en önemlisinin bürokrasinin kendisi tarafından yıkılması ve yerine kapitalizmin ve ulus devletlerinin getirilmesi karşısında Sovyetler Birliği’ni savunanlar olduk. Bütün “Trotskist” hareketlerin geçemediği bu sınavdan EEK muazzam bir basınca rağmen ve örgütün bölünmesi pahasına geçti.

İşte, Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluşu Koordinasyonu’nu (DEYK-CRFI) oluşturan partileri birleştiren, devrimci Marksizmin tarihsel kazanımlarının ödünsüz savunusu ile günümüzde dünya kapitalizminin ve sınıf mücadelesinin sergilediği eğilimlerin dikkatli bir analizini ve gerçek mücadele örgütleri inşa etme iradesini bir araya getiren bu tutum olmuştur. Arjantinli ve İtalyan yoldaşlarımızla aynı akım içinde olmaktan elbette gurur duyuyoruz; DEYK-CRFI içinde, Latin Amerika’dan Finlandiya’ya kadar bütün öteki örgütlerle birlikte olmaktan elbette gurur duyuyoruz; ama bugün, EEK’in kuruluşunun 50. yıldönümünde, hepsinden fazla Yunan yoldaşlarımızla birlikte olmaktan gurur duyuyoruz. Siz ısrar ve sebatın devrimcilerin en önemli erdemleri olduğunu, her şeyin ön koşulu olduğunu göstermiş bulunuyorsunuz. Bu böyledir, çünkü bu iki sınıf arasındaki ölümüne verilen savaş, nihai sonucuna ancak onlarca, hatta belki de yüzlerce yıl sürecek bir mücadeleden sonra ulaşacaktır.

Bugün dünya kapitalizmi üçüncü Büyük Depresyon’undan geçerken, dünyanın dört bir köşesinde, ama özellikle bizim sevgili Akdeniz’imizde çalışan kitleler öfke içinde ayağa kalkarken, Yunanistan ve Türkiye birlikte dünya devriminin odaklarından biri olarak görünüyorlar. Eski kuşaklarca taşınmış olan bayrağı artık genç kuşaklar devralsın! Bütün enerjimizi yoğunlaştırarak ülkelerimizin zaten barikatlarda mücadele etmekte olan çalışan kitleleri ve gençliği için gerçek bir önderlik inşa edelim. Ülkelerimizde işçi sınıfını iktidara taşıyalım. Kısa vadede hiçbir ülke bize katılmasa bile, biz Ege Denizi Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni kuralım. Böylece bütün dünyaya, hâkim sınıfları tarafından birbirlerine düşman edilen iki halkın sosyalizm bayrağı altında birbirlerini kucaklayabileceğini gösterelim. Elbette, ne Kürt ne de Kıbrıslı yoldaşlarımızı unutacağız. Şayet onlar birleşmek isterse işbirliğimiz daha baştan çok boyutlu olacaktır.

EEK’in ilk yarım yüzyılı, burjuvazinin ve bürokrasinin saldırıları altında devrimci Marksizmi canlı biçimde ayakta tutma görevini başarıyla yerine getirmiştir. İkinci yarım yüzyılı onu, Yunan işçi ve köylüleriyle ve dünyanın dört bir köşesindeki kardeşleriyle birlikte iktidara taşıyacaktır.

 

Yaşasın EEK!

Yaşasın Yunan ve Türk halklarının kardeşliği!

Dünya devrimi için ileri!

Yaşasın Dördüncü Enternasyonal!

Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi