Sınırları zorlamak
15 Mayıs 2011 Pazar günü, Ortadoğu’nun lanetli bir kadere sahip iki halkının, Kürtlerin ve Filistinlilerin genellikle birbirine çok uzak düşen yollarını tuhaf bir rastlantıyla birleştirdi.
Kürtler, PKK’nin tek taraflı bir ateşkes ilan etmiş olduğu, İmralı’da Abdullah Öcalan’la devlet adına görüşmeler yapıldığı bir dönemde, tam genel seçimlerin arefesinde, ardı ardına yaşanan olaylarda PKK gerillalarının öldürülmesine bu kez sıradışı bir tepki gösterdiler. Şırnak’ta öldürülmüş olan 12 gerilladan en azından beşinin cansız bedenlerinin hâlâ Irak’ın Kürdistan Bölgesi sınırları içinde savaş alanında yattığını öğrenince, ön saflarda BDP Eş Genel Başkanı Filiz Koçali, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Bağımsız Milletvekili adayları Gültan Kışanak ve Hasip Kaplan, BDP Şırnak İl Başkanı Abit İke ile birçok ilçenin belediye başkanı olmak üzere, binlerce kişi sınıra dayandılar. Geceyi, buz gibi havada ateş yakıp ısınmaya çalışarak, sınırdaki Bilican tepesinde geçirdiler. Sonra yüzlercesi, askerlerin uyarı ateşine, kayalar ve taşlarla saldırısına rağmen sınırı geçmeye çalıştı.Aynı gün, 15 Mayıs 1948’de Siyonist İsrail devletinin kuruluşuna verdikleri adla “Nakba”, yani “Felâket” gününün yıldönümünde, on binlerce Arap İsrail’in kapılarına dayandı. Suriye’de Golan Tepeleri’nden, Lübnan’daki sınırdan, Gazze’den ve Batı Şeria’dan, başta Filistinliler olmak üzere Araplar sınıra yürüdüler, özellikle Suriye sınırında tel örgüleri aşarak İsrail’in içine girdiler, gösteriler yaptılar. (Ürdün’de, ABD-İsrail dostu Kral II. Abdullah’ın güvenlik güçleri, sınırı zorlamak isteyen kitleleri engelledi.) Tabii, İsrail güçleri ateş açtılar ve 15 Arabı öldürdüler.
Türkiye devleti ile İsrail devletinin konumlarındaki benzerlik başka durumlarda da çıkmıştı ortaya. Ama onların ezdiği bu iki mazlum halkın kaderinin ortaklığı, belki de ilk kez bu kadar çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor. Kürtler ve Filistinliler, biri Birinci Dünya Savaşı’nın, öteki İkinci Dünya Savaşı’nın sonucu olarak, kendi topraklarında tutsak düşmüşlerdi. İşte bu iki halk, kendi vatanlarının orta yerine dikilmiş sınırları, tel örgüleri, karakolları, sınır koruyan askeri güçleri aşmak için ilk kez böylesine kitlesel biçimde yollara dökülüyor. Kaderin cilvesine bakın: aynı gün. 15 Mayıs 2011 Pazar günü!
Filistin halkının Gazze’den ve Batı Şeria’dan, sürgünde oldukları bütün ülkelerden, İsrail’in işgali altındaki esas Filistin topraklarına özgürce geçme ve yerleşme hakkını herkesin tereddütsüz savunması gerek.
Kürt halkı bugün öldürülen evlatları için yasta. Onun yası bizim de yasımızdır! Bırakın, evlatlarının cenazelerini alsınlar ve bağırlarına bassınlar!
Ateşle oynamayın! Kesin ateşi! Kürtleri öldürmeyin, tutuklamayın, kelepçelemeyin! Kulak verin halka!