Emperyalizme, Siyonizme, sermayeye ve istibdada karşı Denizlerin yolundayız!
Bugün 6 Mayıs. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'n 12 Mart darbesinin güdümlü mahkemeleri tarafından verilen idam kararının infaz edilmesinin 51. yıldönümü. Devrimci İşçi Partisi, bu topraklarda anti-emperyalizm bayrağını yükselten, Filistin halkıyla Filistin'de dövüşen, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı hürriyeti ve halkların kardeşliğini savunan ve 20'li yaşlarında devrime olan inançları ile gözlerini kırpmadan ölüme yürüyen Denizlerin mirasına sahip çıkıyor. Denizlerin bugün de emperyalizme, Siyonizme, sermayeye ve istibdada karşı işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin mücadelesinde yaşadıklarını göstermek için, onların Amerikan 6. Filo'sunun askerlerini denize döktükleri yerde, Dolmabahçe'de bir eylem gerçekleştirdi.
Eylem Devrimci İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Dölek'in konuşması ile başladı. Levent Dölek, "Deniz Gezmiş ve arkadaşları devrimciydi. Onlar Filistin'de savaştılar. Erdoğan Mavi Marmara katliamı davasını 20 milyon dolara sattı. Şehitlerin kanını yerde bıraktı. Onlar nerede bir işçi grevi varsa oraya koştu, Erdoğan grevleri yasakladı. Nerede bir köylü mücadelesi varsa gitti, Erdoğan köylüye ananı da al git dedi. Onlar tutsak düştüğünde Sinan Cemgil ve arkadaşları Kürecik üssünü basmaya gittiler. Erdoğan orada İsrail'e kalkan olmak için radar üssü kurdu. Onların mücadelesi bir oy şuraya bir oy buraya anlayışıyla örtüşmez. Onların bir canı vardı, onu da halka ve insanlığa feda ettiler." şeklinde konuştu.
"Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo'yu unutmayın!", "Kahrolsun ABD emperyalizmi!", "Katil NATO Karadeniz'den defol!", "NATO'dan çık! NATO'yu yık!", "Denizlere sözümüz dünya devrimi!", "Denizlerin yolunda, Filistin'in yanındayız!", "Kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet!" ve "Hürriyet işçilerle gelecek!" sloganlarının atıldığı eylemde Devrimci İşçi Partisi adına yapılan açıklamanın tam metnini aşağıda yayınlıyoruz.
Basın açıklaması:
İşçi sınıfımıza, emekçi halkımıza, ezilen halklara
6 Mayıs 1972’de 51 yıl önce Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan 12 Mart darbesinin güdümlü mahkemesi tarafından verilen idam kararının infaz edilmesiyle katledildiler. İdama giderken Deniz Gezmiş “burada ölen yalnızca bedenimdir; ki zaten ölümlüydü, ölecekti. Ama düşüncemi öldüremeyeceksiniz.” demiştir. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın düşünceleri ölmemiştir. Onların düşüncesi anti-emperyalizmdir. Onların düşündükleriyle yaptıkları birdi. Burada Dolmabahçe’de Denizlerin Amerikan 6. Filosunun askerlerini denize döktüğü yerdeyiz. Hem düşüncelerini hem de mücadelelerini sürdürmek için buradayız.
Onların düşüncesi sosyalizmdi. Mücadeleleri devrimciydi. Deniz, Yusuf, Hüseyin öğrenci hareketinden geldiler işçilerin köylülerin nerede bir mücadelesi varsa oraya koştular. Son sözleri sorulduğunda “yaşasın Marksizm Leninizmin yüce ideolojisi” diyerek “yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi ve kardeşliği” diyerek “yaşasın işçiler köylüler” diyerek başları dik ölüme gittiler. Burada onların mücadelesini yaşatmaya kararlı devrimci işçiler, emekçiler, öğrenciler olarak bulunuyoruz.
Türkiye ağır bir istibdad rejimi koşulları altındadır. Ekonomisi çökmüş durumdadır. Halkımız işsizliğin ve yoksulluğun pençesinde kıvranmaktadır. Memleketin boynuna emperyalist zincirler vurulmuştur. Amerikan ve İngiliz emperyalizminin başını çektiği NATO saldırganlığı Karadeniz’in kuzeyinde üçüncü dünya savaşına giden bir felaketin fitilini ateşlemiş durumdadır. Türkiye bu haksız savaşta NATO’nun ileri cephesi konumuna sokulmuştur. Türkiye’yi yönetenler aynı zamanda İsrail Siyonizmi ile normalleşme adı altında Ortadoğu’da bir başka kirli ve kanlı taşeronluk ihalesi almıştır.
Denizlerin mücadelesi bu gidişata karşı mücadele ederek yaşatılabilir. Bizler emperyalizme, Siyonizme, sermayeye ve istibdada karşı bu mücadelenin içindeyiz ve kararlıyız. Denizlerin yolu fakültelerden çıkmış dağları dolanmıştı… Onların tercih ettiği bu yola saygı duyuyoruz. Onların bu yoldaki kararlılığını, fedakarlığını ve asla geri adım atmayan tavrını benimsiyoruz. Bizler Devrimci İşçi Partisi olarak içinde bulunduğumuz dönemde devrimci güzergahın fabrikalara uzanması ve işçi sınıfıyla buluşması gerektiğine inanıyoruz.
Denizler mahkemelerdeki savunmalarında Amerikan üslerini işaret ederek 35 milyon metrekare vatan toprağı işgal altındadır demişti. Bugün o üsler varlıklarını aynen sürdürmektedir. Bu üslerde Amerikan ve NATO bayrakları dalgalanmaktadır. Bugün buna emperyalist tekellerin ucuz işgücünü sömürüp kârlarını alıp götürdükleri sayısız fabrikayı eklemek gerekir. Bu fabrikalarda Türkiye Cumhuriyeti bayrağı dalgalanır ama içeride ne Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ne de kanunları geçmektedir. Emperyalizmin ve sermayenin orman kanunları hüküm sürmektedir. Bu sömürü tesislerinin kapısında da bekçi olarak istibdad rejimi bulunmaktadır. Sendikalaşan işçiler işten atılmakta, grevler yasaklanmakta hakkını arayanlar terörist ilan edilmektedir. Bu zulme son vermek, emperyalizmin sömürü zincirlerini kırmak Denizlerin kararlılığıyla sınıf savaşımı vermekle mümkündür. Bu bilinçle buradayız ve tüm işçi sınıfımızı ve emekçi halkımızı bu sınıf savaşımında safları sıklaştırmaya çağırıyoruz.
İşçi sınıfımız, emekçi halkımız, ezilenler, gençler
Sınıf savaşımı işçilerin emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmeyi kapsar ama asla bununla sınırlı değildir. Sınıf savaşımı emperyalizmden, sermayeden, sermaye devletinden siyasi bağımsızlığı esas almak zorundadır. Sınıf savaşımının hedefi işçi sınıfının iktidarıdır.
Bugünkü iktidar sonuna kadar bir sermaye iktidarıdır. Tüm politikaları sermayenin çıkarınadır. Kendine yerli ve milli havası vermektedir ama bu gerçek değildir. Bu iktidar eylemleriyle sonuna kadar emperyalizmin ve NATO’nun hizmetkârı olduğunu kanıtlamıştır. Yugoslavya savaşının ardından balkanların emperyalizmin hakimiyetine girmesinde, Irak’ın ve Afganistan’ın işgalinde, Libya’ya açılan savaşta, ve daha bir çok emperyalist kampanyada Amerikan, İngiliz ve Avrupa emperyalizminin çıkarlarını en önde savunmuştur. Şimdi Ukrayna’da bunlardan çok daha büyük ve kanlı bir savaşa dönüşmesi muhtemel bir sürecin içerisindeyiz. Yarı askeri istibdad rejiminin yerli milli iddiasının içi ne kadar boş ise denge politikası iddiasının da içi o kadar boştur. Bu rejim, söz konusu savaşta da emperyalizmin çıkarları için en önde koşmaya hazır olduğunu kanıtlamıştır. Emperyalistler bir asır boyunca Ekim Devrimi ile kovuldukları Karadeniz’e, karşı devrimci donanmalarını tekrar sokmayı hayal ettiler. Bunun için Montrö’yü yırtıp atmak için bir asırdır kolladıkları fırsatı onlara sunan, bu emperyalist düşü gerçeğe dönüştürmek için kolları sıvayan bu iktidar olmuştur. Bu iktidar NATO’ya girmek için bu memleketin insanının kanını Amerika’ya sunan Mendereslerin yolunda olmakla övünmektedir.
İşçiler, emekçiler, ezilenler, gençler
AKP’ye iltihak eden DSP’nin Genel Başkanı Deniz Gezmiş yaşasaydı bugünkü iktidarı desteklerdi diyor. Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan asıldığında 25 yaşında, Hüseyin İnan 23 yaşındaydı. Kısacık yaşamlarına emperyalist uşaklarına, emekçi halk düşmanlarına ve bu lafları söyleyenler gibi işbirlikçilere karşı büyük bir savaşı sığdırdılar. Bu iktidar kendi halkına karşı aslan kesilmekte, asmakta, kesmekte emperyalizme ve Siyonizme karşı ise en ufak bir olayda süt dökmüş kediye dönmektedir. Onlar halkına sevgiyle bağlı zalime karşı bir o kadar kararlı ve sert olan Denizlerin tam karşısındadır.
Yaşasaydılar… diyor istibdadın işbirlikçisi! Biz ise emperyalizme, sermayeye ve istibdada karşı mücadelede yaşıyorlar diyoruz! Denizlerin yolunda giderek emperyalizme dost halkına düşman bu istibdada son vermek emperyalist zincirleri kırmak ve hürriyete ulaşmak boynumuzun borcudur. Sınıf savaşımının en önemli hedeflerinden biri budur. Denizlerin yolundan yürümek bu mücadeleyi vermektir.
Ancak istibdada karşı mücadelemiz açıkça “NATO’yu demokrasinin teminatı” olarak tanımlayanları iktidara taşımak için değildir. Emperyalizmin hizmetkârı Mendereslerin Özalların Demirellerin yolunda AKP’yle yarışanları iktidara taşımak için değildir. Milyonlar açlık sınırının altında, işsizliğin pençesinde ve her türlü güvenceden yoksun yaşarken ekonomik reçetesi sermayeye güven ortamı sağlamak olanları iktidara taşımak için değildir. Onlar bugün Maltepe’deler biz Dolmabahçe’deyiz. Bugün belki pek çokları orada istibdadın son bulması umuduyla bulunacaktır. Ancak bunlar boş umutlardır. Sonu hayal kırıklığı olacaktır. Biliyoruz orada da Denizlerin adını anacaklar. İstibdadın dalkavuklarının olduğu gibi Amerikan muhalefetinin temsilcilerinin de Denizler hakkında söyledikleri hükümsüzdür.
Denizlerin mücadelesi emperyalizmden demokrasi beklemekle bağdaşmaz. Denizlerin mücadelesi emperyalist zincirleri kırmak, Gümrük Birliği’nden çıkmak, ekonominin damarlarında dolaşan dolar zehrinden kurtulmak, İncirlik ve Kürecik başta olmak üzere emperyalist üsleri kapatmak için mücadele etmektir. NATO’ya hizmet etmeyi değil “NATO’dan çık! NATO’yu yık!” demeyi gerektirir. Denizlerin mücadelesi zincirli meclise figüran göndermekten medet ummakla bağdaşmaz. İşçi sınıfını siyasette aktör haline getirmek için mücadele etmeyi gerektirir. Dün Milli Mücadele’nin ürünü olan kurucu büyük millet meclisi gibi bugün sınıf mücadelesinin ürünü olacak zincirsiz bir Kurucu Meclisi savunmayı gerektirir. Denizlerin mücadelesi devrimci olmayı gerektirir. Devrimci İşçi Partisi bu mücadeleyi savunmakta ve bu mücadeleye çağırmaktadır.
Denizlerin adını ağzına alan düzen siyaseti bu mücadelenin tam karşısındadır. Ama bir gerçek ortadadır. Denizin, Yusufun, Hüseyinin ölümlerinin ardından 51 yıl geçmiştir. Ve düzen siyasetinin tarafları bile kendilerini halka kabul ettirmek için onların adlarını anmak zorunda hissetmektedir. Çünkü geçen yıllara rağmen onlar bu ülkenin emekçi halkının yüreğine kazınmıştır. İyi olan onlardır. Haklı olan onlardır. Emekçi halkımız yüreğinde taşıdığı Denizlerin sözünü ve eylemini bilincine çıkarmalıdır. Düzen siyasetinin demagoglarının sözlerini kulaklarını tıkamalı, Denizin Yusufun Hüseyin sesini duymalıdır.
Yaşasın Marksizm Leninizmin yüce ideolojisi!
Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği ve bağımsızlık mücadelesi!
Yaşasın işçiler köylüler!
Kahrolsun faşizm! Kahrolsun emperyalizm!
Kahrolsun istibdad, yaşasın hürriyet!
Devrimci İşçi Partisi