Her ülkeye bir Trump lazım!
Aşağıdaki yazı, Gerçek gazetesinin geçtiğimiz hafta içinde basılan Ekim sayısında yayınlanmıştır. Yazı yayınlandıktan sonra Brezilya'da yapılan seçimde faşist aday Jair Bolsonaro, yaklaşık 50 milyon oy, yani oyların yüzde 46'sını almıştır. İkinci sırada gelen İşçi Partisi (PT) adayı Fernando Haddad ise yüzde 29,3'te kalmıştır (31 milyon oy). Bolsonaro, Brezilya'da hiç görülmemiş biçimde az kaldı seçimleriilk turda kazanıyordu. Bu durumda, üç hafta sonra, 28 Ekim'de yapılacak ikinci turda Bolsonaro'nun kazanması hemen hemen kesindir. Brezilya'nın 1985't askeri diktarörlükten çıkışından bu yana yapılan bütün seçimlerde ikinci turu hep ilk turu önde bitiren aday kazanmıştır. Öyle görünüyor ki, Brezilya işçi sınıfı hareketi faşizm ve askeri darbe tehlikesinin ve büyük mücadelelerin eşiğindedir.
Brezilya Ekim ayında başkanlık seçimine gidiyor. Seçimin en güçlü adayı Trump ile karşılaştırılabilecek özellikleri olan faşist eğilimli bir aday. Jair Bolsonaro işçi sınıfı düşmanı: Brezilya’nın, aralarında petrol şirketi Petrobras ya da uçak şirketi Embraer örneklerinde olduğu gibi son derecede güçlü olanları olan kamu işletmelerinin hapsini özelleştirmeyi vaat ediyor. Ekonomi danışmanı vaktiyle Şili’de diktatör Pinochet’in danışmanları gibi serbest piyasa tutkunu Chicago Üniversitesi’nden biri. Ezilen gruplara, özellikle kadınların ve eşcinsellerin haklarına bütünüyle karşı. En belirgin özelliği ise, Brezilya’nın 1964-85 arasındaki askeri diktatörlüğüne açık destek vermesi. Kongre’deki en önemli konuşmasında 500 işkence ve 40 ölüm vakasından sorumlu bir birliğin komutanını uzun uzun övüyor. Üslubu da hık demiş Trump’ın burnundan düşmüş! Aynı derecede provokatif, saldırgan, terbiyesiz, hakikatleri önemsemeyen bir söylem.
Bolsonaro’nun yükselişini olanaklı kılan, Brezilya’nın ana partilerinin yolsuzluğa batmış olması. Bütün partiler arasında en güçlü olan sosyal demokrat denebilecek İşçi Partisi bu yolsuzlukların başında geliyor. 2003’ten 2016’ya kadar iktidarda kalan partinin sicili kirli olduğundan ülkenin son seçilmiş başkanı olan İşçi Partili Dilma Roussef yalan bir suçlama ile azledildi. Daha da önemlisi, aynı partinin tarihi lideri ve ülkenin eski başkanı Lula, işlediği kanıtlanamayan bir rüşvet suçlamasıyla askerlerin de aleyhinde müdahalesi sonucunda 10 yıllık bir ceza ile hapiste.
Lula dışarıda olsaydı kamuoyu yoklamalarına göre önde giden aday olacaktı. Ama şimdi Bolsonaro yüzde 30 oy desteği ile önde gidiyor. Lula’nın yerine gelen aday Fernando Haddad ise yüzde 25 dolayında görünüyor. İkinci turda burjuva partilerinin Bolsonaro’yu desteklemeleri ihtimali yüksek. Böylece, faşistimsi bir politikacının ABD’den sonra Latin Amerika’nın en büyük ülkesinin de başına gelmesi olasılığı gündemde. Buna seçimlerde aday olan yüze yakın generalin eşlik ediyor olması, Evanjelist Protestan kiliselerinin adayları vb. eklenince ortaya basbayağı bir faşist blok çıkıyor.
Bu olasılık, Dilma ile Lula’ya yapılan haksızlıkla birleşince, işçi-emekçi sınıflarda ve diğer ezilen katmanlarda büyük tepki yarattı. Aynen Trump’a karşı kadın eylemlerinin en güçlü muhalefet sesi olması gibi, Brezilya’da da kadın hareketi 30 Eylül günü ülke çapında bir milyondan fazla insanın sokağa çıkmasıyla çok güçlü bir anti-faşist gösteri düzenledi. Slogan olarak #elenão kullanıldı: “O olmaz!”
Brezilya’da faşistler kazanırsa bütün Latin Amerika altüst olur. En önemlisi Trump’ın Venezüella’ya rejim değişikliği getirmek üzere savaş açma projesi ilk kez Latin Amerika’dan destek almaya başlar. Faşizm tehlikesi Avrupa ve Kuzey Amerika’dan sonra Latin Amerika’ya da sıçramış bulunuyor.