IV. Enternasyonal’in kuruluşunun 80. yıldönümü: Yaşasın IV. Enternasyonal, Komünist Enternasyonal’in tek meşru varisi!
Bundan 80 yıl önce, 3 Eylül 1938 tarihinde, Paris’in yakınında Perigny köyündeki bir evde 11 ülkeden 21 delegenin katılımıyla düzenlenen bir konferansta IV. Enternasyonal kuruluyordu. Bu alçakgönüllü konferans, dünya sosyalist hareketine devrimci Marksizmin enternasyonalist bayrağını on yıllar boyunca taşıyan uluslararası örgütü verecekti. Son on yıllarda dünya çapında sosyalizmin itibarının sarsılması IV. Enternasyonal’e bağlılık ilan eden hareketlerin de bir sarsıntı yaşamalarına yol açsa da Marx’ın ve Engels’in kurduğu, Lenin ve Bolşeviklerin ileri taşıdığı devrimci Marksizmin fikirlerini ve politikasını tutarlı biçimde hâlâ, aralarında Devrimci İşçi Partisi’nin de bulunduğu IV geleneğinden gelen partiler savunuyor. Lenin’in kurduğu ama Sovyet bürokrasisi tarafından IV. Enternasyonal’in kuruluşundan sadece beş yıl sonra, 1943’de tasfiye edilen Komünist Enternasyonal’in meşru mirasçısı bu yüzden IV. Enternasyonal’dir.
Yüzyılın Gece Yarısı
IV. Enternasyonal’in kurulduğu 1938 yılı, Nazizmin Almanya’dan sonra Avusturya ve Çekoslovakya’yı ele geçirdiği, faşizmin İtalya’da hüküm sürdüğü, Franco gericiliğinin İspanya devrimini bastırarak iç savaşı kazanmaya doğru yürüdüğü bir dönemdir. Japon emperyalizminin Kore’yi ve Çin’i işgal ederek en insanlık dışı şiddeti uyguladığı bir dönemdir. İnsanlık, en az 60 milyon kişinin hayatına mal olacak İkinci Dünya Savaşı’nın eşiğindedir.
Ama kapitalist emperyalizmin ve onun ürünü olan faşizmin bu barbarlığına karşı duracak tek güç olan uluslararası proletarya hareketinin temsilcisi Komünist Enternasyonal (Komintern) Sovyetler Birliği’nde siyasi iktidarı ele geçiren bürokrasinin dış politika aygıtı haline gelmiş, devrimci karakterini yitirmiştir. Bu yıllar aynı zamanda Sovyetler Birliği’nde Stalinist terörün doruğuna çıktığı, Ekim devriminin bütün önderlerinin düzmece Moskova Duruşmaları eşliğinde kurşuna dizildiği, yüz binlerce Rus ve yabancı komünistin yargısız infaz edildiği bir dönemdir. Victor Serge’in ünlü romanının başlığında olduğu gibi “Yüzyılın Gece Yarısı” hüküm sürmektedir.
Devrimci proletaryaya yeni bir dünya partisi
İşte IV. Enternasyonal, insanlığın kendini karşısında bulduğu bu karanlığa çözüm olmak için kurulmuştur. Hareketin başını Sovyetler Birliği’nin kuruluşunun başlangıç noktası olan 1917 Ekim devriminin Lenin’den sonraki en önemli önderi, devrimci ayaklanmanın pratik olarak yöneticisi, devrimin ardından gelen İç Savaş’ta devrimin silahlı kuvveti olan Kızıl Ordu’nun kurucusu ve komutanı Lev Davidoviç Trotskiy çekmektedir. Trotskiy, yükselen bürokrasinin siyasi temsilcisi Stalin tarafından en büyük tehlike olarak görüldüğü için 1929’da İstanbul’a sürgüne gönderilmiştir.
Komintern’in Lenin’le birlikte iki fahri başkanından biri olan büyük devrimci Trotskiy, yaşanan sürecin derslerini çıkararak Stalinist bürokrasinin Komintern’i tasfiye yoluna girdiğini kavramış ve yeni bir Enternasyonal kurulmasının gerektiğine karar vermiştir. Önce birçok komünist ve sosyal demokrat partiden kopan devrimcilerle işbirliği yapmış, ama bunların çoğunun yeni bir Enternasyonal’in kuruluşunda yer almakta isteksiz olduğunu görünce kendi arkadaşlarıyla birlikte kuruluş adımını atmıştır.
Devrimci Marksizmin bayraktarı
Enternasyonal’in yeni bir dünya partisi inşa etme amacı ancak çok kısmi olarak yerine getirilebilmiştir. IV, hiçbir zaman kendinden önceki Enternasyonaller gibi bir kitle Enternasyonali olamamıştır. Bunun bir nedeni Ekim devriminin ülke içindeki bütün önderlerinin Stalinist bürokrasi tarafından imha edilmesi ve Trotskiy’in yalnız bırakılması ise, bir başka nedeni Trotskiy’in kendisinin 20 Ağustos 1940’ta Stalin’in kişisel emriyle Meksika sürgününde katledilmesidir. Böylece Ekim deneyimi ile yeni kuşağın ilişkisi koparılmış olmaktadır. Genç ve deneyimsiz bir önderliğin elinde IV. Enternasyonal nice badirelerden geçmiş, sadece devrimci Marksizmin bayrağını yüksekte tutan, zaman içinde bölünmüş bir kadro hareketi halini almıştır.
Yine de IV. Enternasyonal geleneğine sahip çıkan partiler bazı önemli başarılar göstermişler, özellikle Avrupa kıtasında, ABD’de, Latin Amerika’da, Hint alt kıtasında, bazı Afrika ülkelerinde, Sovyetler Birliği’nin emrinden çıkmayan sözde “komünist” Stalinist partilerin solundaki en önemli akım olmayı başarmışlardır. Teorik alanda ise Trotskist olarak anılan düşünürler, Marksizme seçkin katkılarda bulunmuştur. En önemlisi, 1989’dan itibaren, önce Doğu Avrupa’da, sonra Sovyetler Birliği, Çin ve Vietnam’da kapitalizme geri dönüş yaşandığında, sadece o ülkelerin sözde komünistleri değil, gerek emperyalist, gerekse emperyalizme bağımlı ülkelerin Stalinist partileri ve aydınları (birkaç istisna dışında) bütünüyle liberalizme teslim olurken, IV geleneğine bağlı partiler Marksizmin, yaralar alsa da, ayakta kalmasında önemli bir rol oynamışlardır.
Pirüs zaferi
Ne var ki, Marksizmi yaşatma konusunda verilen mücadele kazananın da mahvolduğu bir Pirüs zaferine benzemiştir. IV. Enternasyonal geleneğine geçmişte sahip çıkmış olan partilerin çok büyük bölümü bir kere Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği kapitalizme dönerken son derecede kötü bir sınav vermişlerdir. Trotskiy’in kurduğu Enternasyonal’in programının bürokratik olarak yozlaşmış da olsa işçi devletlerini kapitalizme karşı savunmayı vazgeçilmez bir ilke olarak kabul ettiğini göz ardı ederek, ya liberallerin ya da Gorbaçov ve Yeltsin gibi restorasyonist bürokratların peşine takılmışlar, her gördükleri kitle hareketini politik devrim sanarak desteklemişlerdir. Bu ağır hatanın özeleştirisi yapılmadığı için de daha sonra başka alanlarda da vahim hatalar işlenmiştir.
Bugün IV. Enternasyonal geleneğine sahip çıktığını söyleyen birçok odak, birçok gerici hareketi destekleyecek kadar pusulasını şaşırmıştır. Gerek Ukrayna’da gerek Suriye’de emperyalizmin oyuncağı olan ve faşist ya da barbarca politikalar izleyen hareketleri, “devrim” nitelemesiyle savunmuşlardır. Bugün Suriye’de El Nusra kalıntılarını veya emperyalizmin oyuncağı olan Özgür Suriye Ordusu’nu devrim adına savunan “Troçkistler” vardır! Yine birçok “Troçkist” dünya politikasını emperyalizmin güçlü iki eski işçi devleti Rusya ve Çin’i dizlerinin üzerine çöktürerek teslim almak amacının belirlediğini bütünüyle görmezlikten gelerek, bu ülkeleri “emperyalist” olarak nitelemekte, emperyalizmle bu ülkeler arasında bir savaşta Rusya ve/veya Çin’de “devrimci bozgunculuk” politikası uygulamayı savunmaktadırlar.
Bütün bunların bir yozlaşma ifadesi olduğu su götürmez. “Troçkizm” taraftarı birçok hareket artık birçok konuda emperyalizmle yan yana yer almaktan kaçınmamaktadır. Oysa kuruluş aşamasında IV. Enternasyonal, içinden geldiği Bolşevizmin emperyalizm düşmanlığını asla elden bırakmamıştır. Ayrıca birçok “Troçkist” de Siyonist İsrail’in varlığını meşru kabul ederek IV’ün bu alandaki programına ihanet etmektedir.
Yeniden yokuş yukarı
Bu durumda gerek Bolşevizmin, gerek onun devamı olarak kurulan IV. Enternasyonal’in bayrağını taşımak ve tek tek ülkelerde ve dünya çapında sosyalist devrime öncülük etmek için yapılması gereken, uluslararası proletaryanın devrimci önderliğini bir kez daha kurmaktır. Bizim de içinden geldiğimiz Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluş Koordinasyonu (DEYK) hareketinin amacı başından itibaren tam da bu olmuştur. Dünyanın altüst olduğu ve bir enternasyonal devrimci önderliğe ihtiyacın en yakıcı hale geldiği bugünkü koşullarda, bir kez daha akıntıya karşı kürek çekerek devrimci Marksist geleneği yeniden örgütsel ifadesine kavuşturmak gerekiyor. Görev zordur. Ama ustalarımız da görevi ilk üstlendiklerinde görevleri çok zordu.
Sosyal demokrasi 1914’te enternasyonalizme ihanet ettiğinde toplanan Zimmerwald Konferansı’na Trotskiy’in anlatımıyla “tek bir vagona doluşacak sayıda” enternasyonalist katılmıştır!
IV’ün kendisi ise son derecede alçakgönüllü bir konferansla kurulmuştur. Temsil edilen 11 partinin en büyüğü olan Amerikan SWP’sinin bile sadece 2.500 üyesi vardı. Diğerlerinin bazılarının üye sayısı ancak yüzlerle, hatta bazılarında düzinelerle sayılıyordu. Hareketin tarihi önderi Trotskiy bile (kendisini mülteci olarak kabul eden tek ülke olan Meksika’da bulunduğu ve Fransız hükümetinden vize almasına olanak olmadığı için) konferansa katılamamıştı. Sovyet bürokrasisi Trotskistlere bir sürek avı uyguladığı için konferans Fransa’nın bir köyünde yapıldığı halde Lozan Konferansı olarak duyurulmuştu. Bürokrasinin daha yeni katlettiği üç genç Trotskist, Lev Sedov, Rudolf Klement ve Erwin Wolf, konferansa onur başkanı seçilmişti. Tehlike yüksek olduğu için tek bir günde, tek bir oturumda bütün çalışmalar bitirilmişti.
Bu anda DEYK’in içinden gelen örgütler olarak yeni bir evre yaşıyoruz: Nisan 2018'de Buenos Aires'te düzenlenen uluslararası konferansta bulunan, DEYK içinden gelen partiler tarafından alınan kararla yeni bir teorik dergi çıkarıyoruz. Henüz örgütlü olmadığımız ama bir dizi parti ve çevreyle ilişki içinde olduğumuz ülkeleri de (Rusya, Ukrayna, Makedonya, Bulgaristan, Azerbaycan, Fransa, İspanya, Macaristan, Polonya, Bolivya, Peru vb.) kazanarak devrimci Marksizmi yeniden sağlam bir programa sahip bir örgütsel ifadeye kavuşturmak için mücadele ediyoruz. Devrimci İşçi Partisi, dünya devrimi hedefi ile işçi sınıfının dünya çapında önderlik krizini sona erdirmek için çalışmayı, ana görevlerinden biri olarak belirlemiştir.
Yaşasın IV. Enternasyonal, Komünist Enternasyonal’in tek meşru varisi!