Erdoğan ve AKP kalıcı OHAL rejimi istiyor

Erdoğan ve AKP bugüne kadar milliyetçiliği CHP ve MHP'nin boynundaki bir tasma gibi kullanmıştır. Ne zaman çekmişse, CHP ve MHP'yi kendine yaklaştırmıştır. Büyük patronlara ise OHAL'i istikrarın bir gereği olarak pazarlayacaktır.


20 Temmuz'da 3 aylığına ilan edilen Olağanüstü Hal'in (OHAL) süresi 20 Ekim'de doluyor. OHAL'in ilk günlerinde AKP iktidarının Numan Kurtulmuş, Nurettin Canikli gibi yetkili isimlerinden "3 ay bile sürmeden kaldırabiliriz, uzatmayı düşünmüyoruz" sözlerini duyuyorduk. Biz "OHAL'i halka karşı ilan etmedik, kendimize ilan ettik" diyerek OHAL ilanını meşrulaştırma gayreti içinde oldular. Geçen zaman zarfında hem Erdoğan ve AKP iktidarının, OHAL'i tastamam halka karşı ilan etmiş olduğu hem de bu rejimi uzatma hatta kalıcılaştırma niyetinde oldukları ortaya çıktı.

OHAL hukuki değil siyasi bir meseledir

Erdoğan ve AKP'nin darbe girişimini gerekçe göstererek kurdukları olağanüstü rejim giderek bir hukuki sorun olmanın ötesine geçmiştir. OHAL'de yapılan hukuk dışı uygulamalar o kadar çok ve yaygındır ki OHAL'in kaldırılmasıyla iktidar büyük bir yük altına girecektir. Erdoğan ve AKP iktidarı burjuva düzeninin olağan hukuk sisteminin ötesine geçen bir istibdad rejiminin inşasında geriye dönemeyecek kadar çok açılmaktadır. Bu yüzden de Erdoğan ve AKP iktidarı OHAL'i mümkün olduğunca uzatmak ve kendinde gücü bulduğunda kendi iktidar tekeli altında istibdad rejimini kalıcılaştırmak için elinden geleni yapacaktır.

Cemaat operasyonlarının ucu AKP'ye dayandı

Erdoğan ve AKP iktidarı giderek OHAL'in gerekçesini darbe girişiminden öteye geçirerek merkezine Kürt meselesini yerleştirmektedir. Zira darbe girişiminde başat rol oynadığı söylenen cemaatin beli bükülmüş, etkinliği büyük oranda ortadan kaldırılmıştır. Artık bu gerekçeyle halkı ikna etmeleri giderek güçleşmektedir. Daha da önemlisi darbe girişimi ve cemaat soruşturmalarının ucunun AKP'ye ve Erdoğan'a uzanma ihtimali ciddi bir biçimde ortadadır. Cemaat operasyonları AKP'nin sınırına gelmiş dayanmıştır. Erdoğan ve AKP'nin 17-25 Aralık'ı milat olarak ilan etmesinin hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmadığı gibi bu tür bir yaklaşımın meşruiyeti de yoktur. AKP ve cemaatin yıllarca çok sıkı işbirliği yaptığı, cemaatin mevcut gücüne kavuşması yolunda ne istediyse verenin bizzat Erdoğan olduğu apaçık bir gerçek olarak ortada durmaktadır. Dolayısıyla Erdoğan ve AKP’nin çıkarları açısından, OHAL'in darbe girişimi ve cemaatle ilgili yönü adım adım silikleştirilmeli meselenin bu boyutu zamana yayılarak unutturulmalıdır.

AKP Suriye'de ve Kürt sorununda provokasyon peşinde

Diğer yandan TSK, ordu birlikleri ile Suriye'ye girmiştir, Türkiye sınırları içinde PKK ile girilen çatışmaların ötesinde bölgesel bir savaşın içine sürüklenme tehlikesi belirmiştir. Bu gelişmeler Olağanüstü Hal rejiminin uzatılması için iktidar tarafından istismar edilecektir. Hatta Ekim ayının ilk yarısında toplumda sarsıcı etkiler yaratacak, olağanüstü durum algısını pekiştirecek bir takım provokasyonların olması muhtemeldir. Örneğin DBP'li belediyelere kayyım atanması doğrudan hükümet tarafından gerçekleştirilen bir provokasyona örnektir. Halkın iradesine yapılan böylesine bir tecavüzün kitlesel bir direnişi tetiklemesi gayet olağandır. OHAL'i uzatmak isteyenler bundan memnun olacak, hatta gelişmelerin kanlı biçimler almasını isteyeceklerdir. Suriye'deki savaşa, giderek daha fazla TSK unsurunun katılması söz gelimi El Bab operasyonunun OHAL tartışmalarının öncesine denk getirilmesi de aynı işlevi görebilir.

Burjuva muhalefetinin boynundaki milliyetçilik tasması

Erdoğan ve AKP tüm bunları milliyetçi bir propagandanın eşliğinde burjuva muhalefetini yanına çekmek için kullanacaktır. Erdoğan ve AKP bugüne kadar milliyetçiliği CHP ve MHP'nin boynundaki bir tasma gibi kullanmıştır. Ne zaman çekmişse, CHP ve MHP'yi kendine yaklaştırmıştır. Büyük patronlara ise OHAL'i istikrarın bir gereği olarak pazarlayacaktır. Patronlara, “OHAL altında kıdem tazminatı başta olmak üzere işçilerin haklarını daha rahat tırpanlar sizin kârlarınızı koruyup arttırma olanağına kavuşabiliriz” diyecektir. Dolayısıyla OHAL'in devamı konusu aynı zamanda bir sınıf mücadelesi sorunudur.

OHAL kaldırılsın! KHK'lar iptal edilsin! OHAL uygulamaları ve sorumluları yargılansın!

OHAL'in başından itibaren hiçbir meşruiyeti yoktur. Türkiye'nin bir istibdad rejimine doğru sürüklenmesinin aracıdır. Erdoğan ve AKP iktidarının suçları dolayısıyla hesap vermesinin önünde bir kalkandır. Tüm bu sebeplerden dolayı uzatılmamalı ve derhal kaldırılmalıdır. OHAL döneminde yapılan tüm haksızlıkların hesabının sorulması için, cemaatin işlediği suçlardaki işbirlikleri dolayısıyla en tepeden başlayarak iktidar mensuplarının yargılanması için bu mücadele AKP'nin koltuk değneği burjuva partilerine bırakılmamalıdır. Sendikalar, kitle örgütleri başta olmak üzere Türkiye'nin emekçi halkı elindeki tüm gücü bu doğrultuda seferber etmelidir.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2016 tarihli 84. sayısında yayınlanmıştır.