3 Ağustos 2014, Pazar
İzmir'de taşerona karşı işçi forumu
Devrimci İşçi Partisi’nin Türkiye’nin dört bir yanında aylardır sürdürmekte olduğu “Taşeron Yasaklansın Herkese Güvenceli Kadro” kampanyası kapsamında İzmir’de düzenlenen “Taşerona karşı İşçi Forumu” etkinliklerinin 2.si 26 Temmuz Cumartesi günü DİP İzmir İl Örgütünde gerçekleştirildi.
Forum bir genç kadın yoldaşımızın kısa sunumuyla başladı. Taşeronun tanımıyla anlatımına başlayan yoldaş, dünyada ve Türkiye’de uygulanmaya başlanma ve 1980’den itibaren 2003’te çıkarılan alt işverenlik düzenlemesiyle hızlanan biçimde yaygınlaştırılma aşamalarını aktardı. 2002’den bugüne ülkedeki taşeron işçi sayısının 6 katına çıktığına dikkat çekerken 2008’de başlayan büyük ekonomik çöküşle burjuvazinin taşeronu yaygınlaştırmaktan başka çaresinin kalmadığına ve yeni torba yasadaki düzenlemelerin bu anlama geldiğine dikkat çekti. Yeni yasal düzenlemeyle taşeron çalıştırmanın üç koşula bağlıyken tek koşula indirilerek önünün iyice açıldığını ve kadroya geçmek için işçiler tarafından açılan muvazaa tespit davalarının yerine” kanuna aykırılık” kavramı getirildiğini, böylece dava kazanılsa bile kadroya geçilemeyeceğini ve geriye dönük haklarını da alamayacağını söyledi.
Belediye tarafından kapı önüne konulan direnişçi Aliağa Belediyesi işçileri de foruma katılım gösterdi. Öncelikle direnişin ön koşullarını yaratan ve yıllara dayanan örgütlenme geçmişlerini aktardılar. Ardından 49 gün süren direnişlerinde karşılaştıkları deneyimleri paylaştılar. Aliağa halkının ilk hafta verdiği destekten sonra geriye çekildiği, bir işçi kenti olarak Aliağa’nın sınıfta kaldığı söylendi. Çadırların sökülmesi için valilik ve polis tarafından uzun süre baskıya maruz kaldıklarını, aynı zamanda faşistlerin taşlı saldırılarıyla da karşı karşıya kaldıklarını, tüm bunlara rağmen 49. gün sonunda 30-40 kişi kaldıklarını, ardından belediyeyle anlaştıklarını söylediler. İşçilerin çoğunluğunun kararı olan çadırın kaldırılmasının belediyeden yazılı güvence alınmadan yanlış olduğunu vurgulayan işçiler, direnişin bitirilmesi için belediye başkanının vaatlerde bulunduğunu, bittikten sonra ise verilen sözlerin unutulduğunu, kısaca kandırıldıklarını söylediler. Sendika bürokrasisinin ve patronların direnişin bitirilmesi adına başvurdukları yalanlara dikkat çeken işçiler bayramın ardından yeniden direnişe geçip geçmeyeceklerinin kararını toplantı yaparak vereceklerini söylediler. Yaygınlaşacak olan bu mücadelelerin sağlam şekilde yürütülmesi için Aliağa gibi işçi havzalarında işçileri bilgilendirecek ve hazırlıklı olmalarını sağlayacak çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladılar ve Aliağa’da bir salon etkinliği örgütleme önerisi getirdiler.
İşçiler ardından alınan sözlerde ise taşeronun aslında siyasi bir saldırı olduğu ve Ulusal İstihdam Stratejisi saldırısıyla daha da derinleştiği, düzenin bu sınıf saldırısına karşı örgütlü siyasi cevap gerektiği, eğer işçi sınıfı bu saldırıyı yalnızca ekonomik olarak algılar ve cevabı o sınırda tutarsa yetersiz kalacağına dikkat çekildi. Meselenin yasaların çıkması veya geri çekilmesi, değiştirilmesi de değil, onları uygulatacak örgütlü sınıf mücadelesinin varlığı olduğu vurgulandı.