İspanya kilitlendi

Tarihin ağırlığından kaçmak mümkün değil. İspanya’da 2011’de bütün büyük kentlerin ana meydanlarını haftalarca işgale eden Indignados (Öfkeliler) hareketinin ürünü olarak doğan Podemos’un lideri Pablo Iglesias, sağ-sol ayrımını anlamlı bulmadığını, burjuvazinin kendilerini “aşırı sol” olarak göstermeye çalıştığını sık sık söylemişti. Ama seçim gecesi, 2014 başında sıfırdan kurulmuş bir partinin sadece iki yıl içinde genel seçimlerde yüzde 21 oy alarak muazzam bir başarı kazanmasının coşkusu içinde, yanında hareketin başka önde gelenleriyle birlikte sevincini partililerle paylaşırken, önce elindeki kâğıttan resmi açıklamayı okudu. Sonra, dramatik bir hareketle kâğıdı fırlattı ve Şili’nin efsanevi sosyalist başkanı Salvador Allende’ye dokunaklı bir selam yolladı. İşte size sol! Iglesias iki yıl boyunca sağ-sol ayrımını yadsıdıktan sonra nihayet Podemos’un nerede durduğunu itiraf etmiş oldu.

Elhak, “aşırı sol” değil. Salvador Allende Şili’de Unidad Popular (Halk Birliği) adını taşıyan bir sol ittifakın adayı olarak başkan seçilmiş, üç yıl boyunca (1970-73) işçi sınıfı ve yoksul köylülük ayağa kalktığı halde devrim yoluna girmeyi reddetmiş, 11 Eylül 1973’te 20. yüzyılın en büyük kasaplarından General Augusto Pinochet darbe yapınca eline mecburen ve çok geç aldığı silahla mücadele ederken ölmüştü. Reformist bir sosyalistti. Podemos ondan da daha geri bir politik profile sahip. Yunanistan’da Syriza’yı, geçtiğimiz Temmuz ayında gerçekleştirdiği büyük ihanete rağmen hâlâ destekliyor. Gerçekten de “aşırı sol” değil, ihanete hazırlanan bir sol. Ama yine de sol.

Podemos’un, kardeş partisi Syriza’nın yaşadığı bozguna rağmen bu kadar başarılı bir sonuç alması, İspanya’da ekonomik krizin getirdiği siyasi huzursuzluğun ne denli yüksek bir düzeye ulaşmış olduğunu gösteriyor. Podemos Katalonya ve Bask Ülkesi’nde birinci parti, başkent Madrid, Valencia, Galisya gibi hassas bölgelerde ise iktidardaki sağcı partinin ardından (ve sosyal demokrasinin önünde) 2. sırada!

İspanya’nın komşusu Portekiz’de birkaç ay önce yapılan genel seçimlerde her beş seçmenden biri sosyal demokrasinin solundaki iki partiden birine oy vermişti. Şimdi İspanya’da aynı şey oldu.

Kapitalizmin büyük ekonomik krizi, Üçüncü Büyük Depresyon, ülkeden ülkeye dolaşıyor ve farklı biçimler altında kriz dağıtıyor. Bakışımızı sırf Avrupa ile kısıtlayacak olursak, 2012’de Yunanistan’ı kilitledi, bir ay içinde (Mayıs ve sonra Haziran) seçimin tekrarlanmasına yol açtı, krizi çözemedi. Sonra 2015’te eskiden marjinal kalmış bir sol partiyi, Syriza’yı başa getirdi. Var olan iki partili sisteme ağır bir darbe vurdu: 1974’te Albaylar Cuntası çökeli beri sağ ve merkez sol iki parti tarafından yönetilen sistem çöktü. Ama Syriza da çelişkilerle maluldü: reform yapılamayacak bir dönemde reform savunduğu için altı ayda iflas etti. Hâlâ başta ama Yunanistan yeniden yolunu aramaya başladı bile. Bütün eski sorunlar olduğu gibi duruyor.

İtalya’ya uğradı, durumun komik olduğunu vurgulamak istercesine Beppe Grillo adında bir komedyenden siyasi lider çıkarttı. Beş Yıldızlı Hareket (M5S) adını alan hareket kurulur kurulmaz oyların yüzde 25’in aldı. Var olan partiler sistemini delik deşik etti. Ama bütün eski sorunlar olduğu gibi duruyor.

Fransa’ya geçti, yine mevcut parti sistemini sarsıntıya uğrattı. Front National (Milli Cephe) adlı, yüzünü faşist türden bir ırkçılığa dönmüş bir parti, 2014 Mayıs’ındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden de, geçtiğimiz haftalarda yapılan bölge seçimlerinden de birinci parti olarak çıktı. En azından 1981’den bu yana sağ ve solun birbirinin yerini almasıyla “al gülüm, ver gülüm” yönetilen Fransa nefesini tuttu, kapıyı faşizme açıp açmayacağını görmek için 2017 cumhurbaşkanı seçimini bekliyor. Sorunlar berdevam.

Şimdi de sıra İspanya’nın. Geçtiğimiz Pazar günü yapılan seçimlerde, faşist diktatör Franco’nun 1975’te gelen ölümü sonrasında oluşturulmuş olan iki partili sistem ağır bir yara aldı. Bir önceki iktidar partisi, sağcı Partido Popular (PP, Halk Partisi) ile ondan önceki iktidar partisi, merkez sol Partido Socialista Obrero Español (PSOE-İspanyol Sosyalist İşçi Partisi) geçmişte her seçimde birlikte oyların yüzde 75-80’ini alırken bu sefer yüzde 50’de kaldılar: PP yüzde 29 (123 milletvekili) , PSOE yüzde 22 (90 milletvekili). Buna karşılık, 2014 başında kurulmuş sol parti Podemos (Yapabiliriz) büyük bir başarıyla yüzde 21 oy (69 milletvekili) aldı. Sanki Podemos’un biricik bir vaka olduğu izlenimine kapılanların aklını başına getirmek için var olan daha merkez sağ, “efendi çocuklar” görünümlü parti Ciudadanos (Yurttaşlar) ise yüzde 14 oy (40 milletvekili) aldı.

Böylece ikili dörtlü haline geldi. Sağ-sol karşıtlığının yanına eski-yeni karşıtlığı da eklenmiş oldu. Yeni kazanamadı ama kendini bütün ağırlığıyla hissettirdi. Bu, seçimin bir boyutu.

İşin öteki boyutunda kimsenin kolay kolay hükümet kuramayacağı gerçeği yatıyor. Rajoy Ciudadanos’u yanına çekebilse bile eldeki milletvekili sayısı hükümet kurmaya yetmiyor (Çoğunluk 176 iken koalisyonun 163 milletvekili olacak.)

Öte yanda PSOE hükümet kurmaya kalkışsa onunda işi zor. Diyelim Podemos’u yanına aldı. Ama bu bileşimin toplam milletvekili sayısı daha da az: 159. Dolayısıyla üçüncü bir güce ihtiyaç var. Bu Ciudadanos olamaz, çünkü onun bölgeler politikası çok farklı. Katalan partileri (iki partinin toplamı 17) de olamaz, çünkü PSOE hep Katalan bağımsızlığına cepheden karşı çıktı. Kaldı ki, PSOE bir mucize olsa da hükümet kursa bile kendi politikasını uygulayamayacak çünkü senatoda PP mutlak çoğunluğu elinde bulunduruyor.

Tabii Alman usulü bir “büyük koalisyon” teorik olarak mümkün. PP ile PSOE aritmetik olarak sağlam bir hükümet kurabilir. Ama bu Podemos’un (ve muhtemelen Ciudadanos’un) daha da hızlı gelişmesinin önünü açmak demek! Bu yüzden olmalı ki, PSOE’nin lideri Pedro Sánchez, seçimin hemen arkasından bu olasılığı reddeden bir açıklama yaptı.

Podemos’la heyecanlananlar Ciudadanos ile sakinleşmeli. İspanya’da olan bir umudun yükselmesinden çok kilitlenme. Düzen kan kaybediyor. Ama Syriza’nın akrabası olarak görülebilecek Podemos onun karşısına halkın gücünü koyamıyor, çünkü kan kaybeden düzenden kopamıyor.

İspanya’yı da, Avrupa’yı da daha çok büyük sarsıntılar bekliyor.