“dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet...”

Soma işçisi, işçi tulumu ve madenci çizmesi ile meclise alınmamış! Bre haddini bilmezler, o zaman ne demeye oraya “büyük millet meclisi” dersiniz? Bu milletin 26 milyon çalışan nüfusunun en az yarısı düpedüz işçidir. Her bir işçinin baktığı yakınlarını da sayarsanız on milyonlarca nüfustur işçi sınıfı. Bu insanlardır kol ve kafa gücüyle bize ekmeğimizi, kömürümüzü, elbisemizi, başımızı sokacak çatımızı getiren. Onlar o işçi tulumlarını çekip üretim yapmasalar bütün kaynaklar kurur, ne eğitim verilir, ne sağlık sağlanır, ne ulaşım olur. Onların artık değerinin içinden edinilen kaynaklarla toplanıyor o meclis. Siz kim oluyorsunuz, millet meclisi dediğiniz yerde işçiyi o güzelim tulumuyla dolaştırmıyorsunuz?

Aslında size teşekkür borçluyuz. Bu meclisin işçinin meclisi olmadığını gösterdiniz bütün işçi sınıfına. Milletvekillerinin hangi mesleklerden ve sınıflardan geldiğine baksa insanlar bunu hemen görürler. Mecliste “sanayici”, “tüccar”, “iş adamı”, “şirket yöneticisi”, “bankacı”, “işletmeci” kaynıyor. Onların yanı sıra bir alay avukat, gazeteci falan. Ya işçi? Göstermelik birkaç kişi. Onlar da patronlara yaranmak için bin takla atmış sendikacılar. Patronlar sınıfının kravatını takmışlar, lacilerini çekmişler, öyle girmişler meclise! Meclis patronlar sınıfının meclisi, ama kendini millet meclisi diye pazarlıyor! Ee, tabii insan sınıfına nkolay kolay ihanet etmez. Böyle meclisten böyle yasal düzen. En sonunda Soma gibi katliamlar!

Bu patron partilerinden meclise seçilen sendikacı eskilerinin bir bölümü hâlâ göstermelik işçi dostudur. Bir bölümü ise açık hain. Soma işçisi meclise tulumuyla girmeye çalışırken yaşanan bir sahne, bu hainlerin konumunu anlatmak bakımından muhteşem. AKP’li Meclis İdare Amiri Salim Uslu eski Hak-İş Konfederasyonu başkanıdır. Dün Soma işçisi için ona başvurulmuş ama sonuç alınamamış. Salim Uslu, sen gıda sektöründe işçilik yaparken işçi tulumu giymedin mi? İçinden çıktığı yumurtayı küçümseyen civciv gibi şimdi sınıfına nasıl da ihanet ediyorsun?

AKP’nin hâkimiyetindeki meclisten işçiye ancak böyle davranış beklenebilir. “Ayaklar baş olursa” diyerek işçiyi aşağılayan bir parti başkanı ve başbakanın olduğu bir dönemde işçiye meclis kapılarının kapanmasından daha doğal ne olabilir?

23 Nisan 2003’te, henüz AKP çiçeği burnunda bir hükümet partisi iken, o dönemin cumhurbaşkanı, ulusalcıların sevgilisi Ahmet Necdet Sezer Çankaya’da verilecek Egemenlik ve Çocuk Bayramı resepsiyonuna başı kapalı kadınların kabul edilmeyeceğini açıkladığında, Gerçek gazetesi ve sitesinin tarihi öncülü İşçi Mücadelesi, bunun Türkiye’nin milyonlarca emekçi ailesini aşağılamak anlamını taşıdığını, işçi-emekçi ailelerinde kadınların başlarının genellikle kapalı olduğunu, dolayısıyla Çankaya’ya başı kapalı kadın giremez demenin “burada işçi-emekçi ailelerine yer yok” demek olduğunu yazmıştı. Buradan hareketle sözde laik ve ulusalcı, gerçekte Batıcı, emperyalizm yanlısı kanadın AKP’nin eline oynadığı sonucunu çıkarmıştı.

Şimdi o AKP on yıldır işçi sınıfının bütün haklarına saldırdığını itiraf edercesine, “bu mecliste işçiye yer yok!” diyor. Bunun hesabını işçi sınıfı soracaktır. İşçi Mücadelesi’nin 2003’te yaptığı öngörü doğru çıktı. Türkiye’nin emekçi sınıflarının ve yoksullarının ağırlıklı bölümü on yıldır AKP’ye bağlandı. Şimdi Gerçek olarak biz de bir öngörü yapalım. Soma’da yaralı vatandaşa tokat atarak, o insanları danışmanına tekmeleterek, katliama rağmen taşeronlaşma konusunda ısrar ederek, 5800 cam işçisinin grevini tuzla buz ederek Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti işçiyi adım adım kendine düşman ediyor. Şimdi Soma işçisinin tulumuyla meclise alınmaması, bütün fabrikalarda, madenlerde, tersanelerde, inşaatlarda, ulaştırma ağlarında, işçilerin çalıştığı her yerde işçi düşmanlığı olarak görülecektir.

Soma ileride belki de Türkiye’de 21. yüzyılın başlarında durgun seyreden sınıf mücadelelerinin dönüm noktası olarak anılacak. Şayet bu gerçekleşirse, Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıksa da terleyecek. Eğer işçi sınıfı kendi çıkarları etrafında bir siyasi varlık gösterebilirse, sadece Tayyip Erdoğan’ı değil işçi tulumundan rahatsız olanların tamamını silip süpürecek. İşte o zaman büyük şair Nâzım Hikmet’in söylediği gibi:

Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...