Taşeron düzenlemesinde AKP’nin şantajı, CHP’nin fırsatçılığı

Yıllardır eşit işe eşit ücret ve güvenceli iş talebiyle kadro mücadelesi veren taşeron işçileri AKP’nin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yaptığı düzenlemeyle karşılarında kadroyu değil, şantajı ve mahkûmiyet kararını gördüler. KHK düzenlemesi işçilere açmış oldukları davaları geri çekmeyi ve geçmişe dönük haklardan feragat etmeyi dayatıyor. İşçiler yapılacak olan sınavda başarılı olup güvenlik soruşturmasına takılmazsa  en az 2020 yılının sonuna kadar ücretlerinde ve çalışma koşullarında hiçbir iyileşme olmayacak. Fakat sınavı geçemeyen ve güvenlik soruşturmasına takılan işçiler ise hali hazırda var olan işlerini de kaybedecekler.

AKP’nin taşeron işçilerine yaptığı bu şantajı gören CHP ise hiç vakit kaybetmeden durumu kendisi açısından fırsata çevirmenin peşine düştü. Aynı şantajı kendi belediye şirketlerinde çalışan işçilere de uygulamak istedi. Zorla ve işten atma tehdidiyle işçilere feragatname imzalatmaya çalıştı. Üstelik yapılan düzenlemenin hali hazırda belediyelerin kendi şirketlerinde çalışan işçilere yönelik hiçbir şey içermemesine, sadece belediyelerdeki özel taşeron şirketlerin bünyesinde çalıştırılan işçilerin belediyelerin sahibi olduğu şirketlere geçişini düzenlemesine rağmen.

Düzenleme bu kadar açıkken, CHP’li belediyeler içerisinde özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Ankara’da Çankaya ve Yenimahalle belediyeleri kendi şirketindeki işçilerin de bu kapsamda olduğunu iddia ederek AKP’nin saldırısını bir adım ileriye taşımaya çalıştı.

İzmir’de İzelman ve İzenerji, Yenimahalle Belediyesi’nde Ye-Pa, Çankaya Belediyesi’nde Belde A.Ş. ve İmar A.Ş. gibi şirketlerinde çalışan işçilerinden feragatname almaya çalışmasının anlamı çok açık. CHP bu yolla bir taşla birden çok kuş vurmayı planladı: Birincisi; sınav, güvenlik soruşturması ve emeklilik maddeleri adı altında özellikle kendine muhalif olarak gördüğü işçileri işten atabilecekti. İkincisi; bu kapsamda olan işçilerin ücretleri ve diğer hakları 2020’nin sonuna kadar Yüksek Hakem Kurulu’na havale edildiği için, aynı zamanda işçilerin toplu sözleşme hakkını da engelleyebilecekti.

İşçilerin üyesi olduğu DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası, İçişleri Bakanlığı’na belediye şirketinde çalışan işçilerin de kapsamda olup olmadığını netleştirmesini isteyen bir yazı yazdı. Bakanlıktan gelen ve valilikler üzerinden tüm belediyelere gönderilen yazıda “hali hazırda sermayesinin yarısından fazlasına sahip olunan mahalli idare şirketlerinde işçi statüsünde istihdam edilen personel kapsam dışında tutulmuştur. Bu nedenle şirketlerde çalışan personel işçi statüsüne geçiş sürecine tabi tutulmayacaktır” yazıyordu. Zaten açık olan durum sadece bir kez daha netleştirilmiş oldu.

CHP’nin sözüne değil yaptığına bak

CHP’nin işçilerin haklarına yönelik bu saldırısı ne ilktir, ne de son olacaktır. Özellikle bu somut durumda yaşananlar belediyelerdeki birkaç bürokratın işgüzarlığı değil, bilakis CHP’nin gerçek yüzüdür. Seçim zamanı taşerona kadro vaat etmesi, hatta üç işçi konfederasyonuyla birlikte taşeron çalıştayı düzenlemesi bu gerçeği değiştirmez. Çünkü fiilen işçilere tam tersini dayatıyor.

Daha bu taşeron düzenlemesi ortada yokken CHP’li Şişli Belediyesi, kendi şirketi olan Kent Yol A.Ş.’de çalışan işçileri çeşitli ihale oyunlarıyla özel taşerona geçirmeye kalkmıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi kendi şirketlerine ihale ettiği işleri defalarca özel sektör taşeron şirketlerine devretmeye çalıştı. İşte CHP’nin gerçek yüzü!

Bakanlıktan gelen yazı doğrultusunda CHP belediyeleri geri adım atmak zorunda kalmış ve işçiler mevcut konumlarını koruyarak şimdilik bu saldırıdan kurtulmuştur. Fakat eline geçen ilk fırsatın üzerine atlayan CHP yine fırsatlar kollamaya devam edecektir.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.