Metal Fabrikalarından Haberler
Sözleşme beklenenin altında olursa daha güçlü tepkiler kapıda
Merhaba dostlar. Sözleşme zamanına üç ay var. Türk Metal'in hâlâ taslağı açıklamaması yüzünden "yine bu sözleşmede de bir hüsran mı olacak" sorusunu soruyoruz. Çalışma şartları ağırlaştı. Üst üste çıkan kanunlar, enflasyon, kıdem tazminatının fona aktarılması lafları vesaire işçileri iyice bunalttı. Bunun üzerine bir de sözleşmede de iyi bir sonuç elde edilemezse, işçiler etkilerinin ne olacağı bilinmeyen bir patlama yaşayabilir.
Çalışan işçilerin üçte biri henüz askerliğini yapmamış genç işçiler. İşi bilen usta işçilerin ise iyi bir sözleşme olmazsa işten ayrılma durumları var. Bu çalışma şartları altında, zorunlu mesailerden, en ufak adımımızda savunma alınmasından, tuvalet ihtiyacını bile izin alarak yapmamıza kadar baskıları arttırdılar. Bizler bu kadar olumsuzluklara rağmen sesimizi çıkarmıyorsak bu yıl ki sözleşmeyi beklediğimizdendir. Ancak Türk Metal yine Türk Metalliğini yaparsa karşısında işçinin demir yumruğunu bulacaktır.
Bursa Tofaş'tan bir işçi
Tüm sorunlarımız için mücadele etmeliyiz
Renault'ta üretim sayısı arttıktan sonra çalışma koşullarında hâlâ hiç bir iyileştirme yapılmadı. Bantta çalışan arkadaşlarımız üretimin sayısını çıkarmak için yarış atı gibi var gücüyle çalışıyorlar. Kapı ve kaput yapan arkadaşlarımız işi yetiştirmekte zorluk çekiyorlar, yetiştiremedikleri için sürekli fazla mesai yapmak zorunda kalıyorlar. Ne su içebilecek ne tuvalete gidebilecek ne de dinlenebilecek vaktimiz var. Çalışma koşullarımızda hiçbir iyileştirme yapılmadığı için meslek hastalıkları daha da artmaya başladı. Bel fıtığı, boyun fıtığı, varis ne ararsanız var. Her geçen gün hastalıklar ilerlemeye başladı, çalışmakta zorluk çektiğimiz halde hiçbir önlem alınmıyor, sorunlarımızı görmezden geliyorlar. Hiç kimse bu koşullarda çalışmaktan memnun değil, bir de bunun üzerine ücretlerin düşüklüğü, hayat pahalılığı elektrik, doğalgaz, su, meyve, sebze fiyatlarına her sene işçi ücretlerine yapılan zamdan daha fazla zam yapılıyor.
Gelelim sendikaya, Türk Metal'i değiştireceğiz iddiasıyla gelen yeni yönetim bir çok vaatte bulunmuştu. Bosch sözleşmesini referans olarak gösterip iyi sözleşme yapacaklarını söyleyenler yönetime geçtikten sonra dönmeye başladılar. Bosch sözleşmesi konusunda söz veremeyiz demeye başladılar. Herhangi bir sorunumuz hakkında konuşmak istediğimizde 2018'in başına kadar bizden hiçbir şey beklemeyin demeye başladılar. Türk Metal'i değiştiremeyeceklerini biliyorduk, dediğimiz gibi de oldu. Çalışma koşullarının ve ücretlerin iyileştirilmesi için ve sarı sendikaya karşı mücadele etmek için birlik olup mücadele etmeliyiz!
Bursa Oyak-Renault'dan bir işçi
Çalışma koşullarını düzeltmek kimin elinde?
Bizler, Çin devlet sermayeli güneş paneli üreten bir fabrikada çalışıyoruz. Burada çalışma koşulları Çin ile kıyaslanır biçimde. Günde 12 saat, haftanın 6 günü toplamda haftada 72 saat çalışıyoruz. Mesailere kalmak zorunlu. Devamsızlık istenmiyor. Koşullar böyle olunca birçok insan işten ayrılıyor. Ayrılan işçiler sendikalı bir işyerine gitmedikleri takdirde, gittikleri işyerlerinde de benzer koşulların olduğunu görüyorlar. Demek ki işi bırakmak, başka bir işyerine gitmek çözüm olmuyor.
Ramazan vesilesiyle vardiya sistemi 3’e çıkmış, çalışma saatleri bir miktar düzeltilmiş durumda. Ramazan başlamadan önce, mühendisler ve amirler işçilerle toplantı düzenledi. Toplantıda Ramazan’dan itibaren çalışma saatlerinin azalacağı söylendi. Bununla birlikte firmaya söz verdiklerini de söylediler. Üretimin düşmemesi, hedeflere ulaşılması gerektiği ifade edildi. Biz bu sözü vermedik. Amirler istediğine söz verebilir. Bizi ilgilendirmez. Ayrıca, fabrikadaki işçilerin çoğu Ramazan’dan sonra eski sisteme (günde 12 saat, haftada 6 gün) dönüleceğini düşünüyorlar. Tüm bu gelişmelerin karşısında, uzun çalışma saatlerine, düşük ücretlere karşı emekçilerin kaçıp gitmektense kendi evinin önünü temizlemesi gerekiyor. Biz HT Solar işçileri olarak, sendikalı olmalı, çalışma koşullarını ve saatlerini değiştirmek için mücadele vermeliyiz.
Tuzla HT Solar’dan bir grup işçi
Erkek egemen sisteme ve haksız işten çıkarmalara dur diyelim!
Merhaba, fabrikada her geçen gün baskılar artmakta. Bulunduğumuz fabrikada ağırlıklı olarak kadın işçi çalışmaktadır. Ama gel gör ki ne kadar kadın ağırlıklı olsa da erkek egemen sistem burada da karşımıza çıkıyor. Fabrikada toplamda dört tane postabaşı var ve bunların hepsi erkek. Kadın işçi ağırlıklı olarak çalışılan bir fabrikada kadınların başına denetlemek için erkek bir postabaşı koyulması kadını aşağılayan bir durum. Sadece bizim bölümde postabaşı olarak çalışan bir kadın işçi vardı lakin hiçbir bahane göstermeksizin haftanın bitmesini bile beklemeden apar topar üretime geri çektiler. Yerine gene erkek bir postabaşı getirdiler tabii. Fabrikamızda postabaşı olarak çalışanlar da ortalama 1.800 gibi bir ücretle çalışıyor. Tabii sendikamız olsa ne bunun gibi hadiseler yaşanır ne de düşük rakamlara çalışmak zorunda kalırız.
Bir başka hadise ise işten çıkarmalar, tazminatsız olarak bir şeyleri bahane ederekten insanları ekmeklerinden etmeleri. Mesailere kalmadığını gerekçe göstererek bir arkadaşımızı tazminatsız bir şekilde işten çıkardılar. Patron, mahkemeye başvuracağını söyleyen arkadaşımızı herkesin önünde küçük düşürmek için fabrikaya polis çağırıp zorla fabrikadan attırdı. Gün gelip de o arkadaşımız işe iade davasını kazanıp karşına dikildiği zaman ne yapacaksın patron efendi, göreceğiz elbet!
Gelin arkadaşlar, bu baskılara dur demek için, hakkımız olanı almak için birlik olalım, sendikaya örgütlenelim beraber, fabrikayı da sendikayı da biz denetleyelim.
Bursa Elsi'den bir metal işçisi
Kölelik koşullarına karşı mücadeleye!
Merhaba yoldaşlar. Ben Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan bir metal işçisiydim. Artık topluca işçi değil köle olduk. Biliyorsunuz kıdem tazminatımızı elimizden almak için artık daha görünür adımlar atılmaya başlandı. Burjuva siyaseti adım adım her şeyimizi elimizden alıyor. Bir boğazımıza nefes sayacı takmadıkları kaldı. Ama iktidar üzerimizdeki bütün kölelik koşullarına rağmen hayatımızdan memnun olmamızı bekliyor. Onlara göre bizim evimizi geçindirecek paraya değil, duble yollara, binmediğimiz uçakların pistleriyle övünmeye, mehterle heyecanlanmaya ihtiyacımız var. Muhalefet partisine göre ise kendi haklarımızı değil, parti başkanlarının koltuğunu korumaya ihtiyacımız var. Şimdi ben AKP, CHP ve MHP’ye oy veren işçi arkadaşlarıma soruyorum: Biz işçilerin insanca bir yaşama mı ihtiyacımız var, yoksa burjuva partilerinin bizleri zorunda bıraktığı kölelik koşullarına mı ihtiyacımız var? Karar elbette sizin ama bana sorarsanız bizlerin hakkımızca yaşamaya, özgürlüğe ihtiyacımız var. Bunun için de Devrimci İşçi Partisi yolu bize gösteriyor: Mücadele!
Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nden bir metal işçisi
Grev hakkımızı savunmak için Cam işçileriyle dayanışmaya!
Şişecam işçileri son zamanlarda işçilerin haklarına yapılan gasplara, pervasızca yapılan grev yasaklarına karşı ayağa kalktı.
Çalıştıkları fabrikalarda grev yasaklarını tanımadıklarını söyleyerek, haklı ve meşru direniş haklarını kullandılar. Gasp edilen başta grev hakları olmak üzere bütün haklarını mücadele ederek geri kazanmak için fabrikalarında üretimi durdurarak tepkilerini gösterdiler. Mücadelelerini çığ gibi büyüterek biz işçilere öyle kolay kolay kimsenin hakkımızı vermeyeceğini, hakkımızı mücadele ederek kazanacağımızı bir kez daha gösterdiler.
Peki cam işçisinin bu mücadelesi bize yani işçi sınıfının diğer bölüklerine nasıl bir sorumluluk bırakıyor. Kaç gündür sosyal medyadan mücadelelerinin sesini duyurmaya çalışıyor ve biz işçi sınıfının diğer bölüklerini dayanışmaya çağırıyorlar. Biz metal işçisine düşen bu dayanışma çağrısına cevap vererek fabrikalarda mücadele ateşini harlamaktır.
İşçinin kırmızı çizgisi ve son iş güvencesi olan kıdem tazminatı başta olmak üzere işçilerin mücadele ederek kazanmış olduğu bütün haklarını alıp sermayeye hediye etmeyi planlayanlara en güzel cevap işçilerin mücadelesini yükseltmesi olacaktır. Cam işçisiyle dayanışmayı çalışmış olduğumuz fabrikalara yayarak mücadele alanları ısıtmalıyız ancak o zaman biz işçilere dönük saldırıları durdurabiliriz.
Sendikalarımızı harekete geçirip ülke genelinde genel grev örgütleyerek gemileri yaktığımızı artık geri dönüşün olmadığını göstermeli, elimizden almak istedikleri haklarımızı savunmalıyız.
Türkiye işçi sınıfının yeni 15-16 Haziranları yaratarak bu hakların nasıl kazanıldığını sermaye sahiplerine, patronlara gösterme zamanı gelmiştir. Bizler de başta Manisa’da fabrikalarda çalışan metal işçileri olarak bu sömürü cehennemini yaratan patronlara karşı öfkemizi ve bilincimizi kuşanarak hazırlanacağız. En şanlı elbisemiz olan tulumumuzla, en şerefli yol olan mücadelede yerimizi alarak elimizden almak istedikleri kıdem hakkımızı savunacak ve grev hakkımızı tekrar kazanarak Manisa’dan cevap olacağız. Şimdilik “Cam işçileri yalnız değil” diyerek bitirirken Türkiye işçi sınıfını, sınıfını bilerek saflara gelmeye, fabrikaların şalterlerini indirerek mücadeleye atılmaya çağırıyoruz.
Yaşasın cam işçilerinin mücadelesi! Yaşasın sınıf dayanışması! Yaşasın genel grev genel direniş!
Manisa bir metal işçisi
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2017 tarihli 93. sayısında yayınlanmıştır.